Business tradutor Francês
4,134 parallel translation
Bill Gates ve Paul Allen'a baktığınızda işe Harvard'ın bilgisayarlarını kullanarak başlamışlardı, ki bu yasaktı.
Si vous regardez Bill Gates et Paul Allen, ils ont commencé leur business en utilisant du temps de calcul à Harvard, ce qui était clairement contre les règles.
Balık pulu işinden yılda 20 milyon dolar gelir bekliyoruz.
On attend 20 millions de dollars chaque année grâce au business du Fishcale.
Sormamda sakınca yoksa ne tür bir işte çalışıyorsun?
Si ça te dérange pas que je demande, t'es dans quel genre de business?
Nakit işler. Para aklamak için çok iyi.
Business en liquide, c'est bon pour le blanchiment d'argent.
İşi saldırı altında.
On attaque son business.
Ama sana işi hakkında hiçbir şey söylemediğine adım gibi eminim. - Bu doğru değil.
Je suis certain qu'il ne t'a rien dit à propos de son business.
Para için, iş için.
Pour l'argent... le business.
2010'da Beirut'taki Campolongo kazasından bahsetti. Talihsiz bir olaydı. Ama Berlin benim işime, bundan yıllar önce saldırmaya başladı.
Il a parlé de Beyrouth en 2010, l'incident de Campolongo... un désordre malheureux, mais l'attaque de Berlin sur mon business avait commencé des années avant.
Mike, rakibinin iş planını soruyorsun şu an.
Mike, tu es entrain de demander le business plan d'un adversaire.
Gitmeden önce, altın madeni olması gereken bir yerin neden çok az kâr ettiğini söylememi ister misin?
Avant que je parte, tu veux savoir pourquoi ce qui devrait être un prolifique business rapporte aussi - peu d'argent? - J'ai un tuyau qui
Hem de business class'ta! * Business Class : Uçakta daha ayrıcalıklı bir sınıf.
Et en classe affaire!
Yani kendi işini yapıyorsun?
Donc tu gères ton propre business?
Tamam, işimi başka yerde hallederim.
Très bien. Je ferai mon business ailleurs.
"Hastalarının işlerine burnunu sokmayacağıma ant içerim."
"Tu ne dois pas bavasser sur le business de tes patients."
Kişisel bir mesele değil, tamam mı?
C'est que du business, okay?
Oğluma zarar verirsen seninle işimiz biter Miguel.
Tu fais du mal à mon fils, notre business est fini, Miguel.
Adamlarına geri çekilmelerini ve her zamanki işlerine dönmelerini söyle.
Dit à tes hommes de rester en rerait. Et de retourner au business comme d'habitude.
Her zamanki işler mi?
"Le business comme d'habitude"?
Kişisel bir mesele değildi baba.
C'est juste le business, Pops.
Kazancından olma şimdi.
Je veux dire, ça ne te ferait pas perdre du business?
Riski düşük, kazancı yüksek ot işini bırakıp,... riski yüksek, ölüm oranı yüksek eroin işine mi geçeyim istiyorsun?
Tu veux que je passe d'un business de beuh lucratif et peu risqué au commerce très risqué, à forte mortalité du goudron noir?
Malı çabuk ayarlamış.
Il a repris ce business drôlement vite.
Rodney, işimizin problemsiz ve sorunsuz hallolması gerekiyor.
Maintenant, Rodney, il est important que notre business, là-bas, se passe comme sur des roulettes.
En son birlikte iş yaptığımızda onu soymuştum.
- La dernière fois qu'on a fait du business ensemble, je l'ai dévalisé.
İsine bak.
Occupez-vous de votre foutu business.
Bay Cho hapsedildiğinde onun kumar ve fuhuş işlerini aldım.
Pendant l'incarcération de M. Cho, j'ai récupéré son business.
Sana söylemiştim işe koyuldu.
Je t'avais dit qu'elle parlait business.
Bununla büyük bir iş kurabiliriz.
On peut faire un grand business de ça.
Evet, işlerini çalıyorduk ama böyle karşılık vermeleri...
On piquait leur business, mais de là à se venger comme ça,
Business class, koridor tarafı.
En business class, couloir.
Şu an karşında Pawnee'nin yeni işletme irtibatçısı var.
Tu regardes le nouveau chef de liaison Business de Pawnee.
Ama "işletme" kelimesini severim.
Mais j'aime le mot "business"
Senin için açık kapıyı tekmeledi, ama senin yürüyüp geçmen sahip çıkman ve "Ben de zevk işindeyim" demen gerekiyor.
Il vous a ouvert la porte, mais vous devez toujours la traverser, défendre votre cause, et dire, "Je suis dans le business du plaisir aussi".
Bu benim işim değil.
Ce n'est pas mon business.
Benim bir işim yok.
Je n'ai pas de business.
Yok ve Keith öğrendiği zaman ona çok değerli bir iş dersi vermiş olacağız.
Et quand Keith va le découvrir, ça va être une belle leçon de business pour lui.
Bu hepimiz için ciddi bir problem teşkil eder.
Ce qui nous pose un problème à tous. Ce business devrait nous revenir.
Bildiğiniz gibi, hippi olduğum zamanlar bir iş adamı kahve dükkânıma gelip önemli olan tek şeyin para olduğunu söyledi ve sevgilimi çaldı.
Et bien, comme vous le savez, pendant ma période hippie un business man est venu dans mon café m'a dit que seul l'argent comptait, et m'a volé ma petite-amie.
Bu işten çıkış yok.
On ne sort pas de ce business.
isin hakkinda daha fazla bilgi edinmeye çalisiyorum Leonard.
J'essaie juste d'en apprendre plus sur votre business, Leonard.
- Osuruk sakasi zamani degil. isimiz var.
C'est du business maintenant.
Bu kadar iş konuşmak yeter.
Assez de business.
Kesin bilgi, dostum.
C'est un business sûr, mon pote.
Evet, çok kazançlı bir iş teklifi için.
Oui, pour une proposition de business très lucratif.
Bayan Riggs'i business class tuvaletlerinin civarında gördünüz mü?
Avez-vous vu Mme Riggs à proximité des toilettes de la classe affaire?
Kötü adamları öldürmek benim işim ve işimde siker atarım.
Tuer des méchants est mon business, et c'est un truc de malade.
" Tekrar oyundayım.
" De retour dans le business.
Konuşmamız gereken bir iş var, gerçek bir iş.
On doit causer business, vrai business.
Küçük işletmemin sonu olacak.
Ça va anéantir mon petit business.
Benim araştırmam sizin iş hayatınıza son vermese bile gelecekte başka bir bilim insanı bunu başaracaktır.
Si mes recherches ne mettent pas à mal votre business, de futurs scientifiques le feront.
- Değil mi?
- business de la musique country...