English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Buğday

Buğday tradutor Francês

835 parallel translation
Buğdayı satmak için yetiştiriyorum, oyun oynamak için değil!
" Je fais pousser du blé pour le vendre, pas pour jouer avec!
Ekilmiş buğdayımızı satmaya geldim.
"Je suis venu vendre une récolte de blé."
Yaşlı buğday kralı, tatlı olarak ekmek tatlısına ne dersin?
"Eh bien, cher vieux roi du blé, que diriez-vous d'un pouding au pain pour dessert?"
Bugün buğdayı sattım.
" J'ai vendu le blé aujourd'hui.
Buğday için ne kadar aldın?
"Combien as-tu obtenu pour le blé?"
BUĞDAY EKİNLERİ MAHVOLDU
RÉCOLTE DE BLÉ RUINÉE
Buğday eken kül biçmez baba.
Qui sème du blé ne récolte pas des cendres.
Burası buğday için çok uygun.
C'est un bon endroit pour du blé.
ÇİFTLİK İŞÇİLERİ BUĞDAY KAMPl
FERMIERS CAMP DU LOPIN DE BLÉ
Buğday ekmeği ve krem peyniri.
C'est un pain complet / fromage.
Buğday çapalamak? - Evet.
Semer le blé?
Bu, buğday yetiştirilen tarlada oldu.
C'était dans la campagne.
Dün buğday renginde, üzeri çiçeklerle bezeli bir ceket giyiyordu.
Hier, il avait un manteau couleur blé avec des fleurs damassées.
Buğday mı öğütüyorsun?
Tu fais de la farine?
Sonra kral mahsul yoksunu yerlilere dağıtır onlar da paylarıyla buğday alırlar.
Il le redistribue à ses sujets qui ont eu de piètres récoltes pour qu'ils achètent des graines.
Yüzünüzde daha önce Güney Dakota'da, buğday ülkesinde kasırgalı bir havada gördüğüm bir şey var.
Votre visage a quelque chose que j'ai déjà vu. Dans le Dakota Sud, en terre à blé, par temps de cyclone.
Eğer buna inanmasaydık, ekmek yapmak için buğday yetiştirmezdik.
Si on n'y croyait pas, on ne sèmeraitjamais le blé.
Bir buğday sapı eklemiş.
Il y a joint une tige de blé.
O zaman Buğday ve Askerleri okuyordum.
Á l'époque je lisais "Blé et Soldats".
Elli ton barut, yüz varil et ve otuzbeş bin litre buğday efendim.
40 tonnes de poudre, 100 barils de bœuf, 1 000 boisseaux d'avoine.
Buğday 60 Kuruş, pirinç 90 Kuruş.
farine : 60 piastres.Riz : 90.
Birliklerimiz onları bir buğday başağı gibi biçebilirler.
- Dommage! Nos soldats les auraient exterminés.
Taşra güneşinin altındaki buğday tarlalarını çiziyor.
Il peint les champs ensoleillés de Provence.
- Parçalanmış Buğday'dan bahsediyor.
- Il parle de l'usine.
- İçimde hala Parçalanmış Buğday var.
- Les flocons d'avoine me font du bien!
Parçalanmış Buğday ailesinden birini görmek güzel.
Bienvenue dans la famille!
Ne çocuk ama! Parçalanmış Buğday'la dolu hindi.
De la dinde farcie aux flocons d'avoine!
Olgun buğday kokusuna da.
J'aime le parfum des moissons.
Eminim birileri buğdayımızdan haberdar oldu ve başımıza iş açmaya çalışıyor.
Je parie que quelqu'un a découvert le blé et cherche à nous nuire.
Derler ki : " Piricimiz yok, buğdayımız yok hiçbirşeyimiz yok.
Ils disent, " on n'a pas de riz, de blé,
Peşinat olarak 2,5 ton buğday, mısır, pirinç ve şeker aldık.
Déjá, en avance... On nous a donné 25 quintaux de mais, de riz et de sucre.
Biraz buğday ve bir gün izinle çözülemeyecek sorun yok.
Rien qui ne puisse être résolu par un ration de grains et un jour de repos.
- Goşen'de ambarda buğday var mı?
- Y a-t-il du grain à Gosen?
- Alabileceğin buğday yok.
- Rien que tu n'oserais prendre.
Musa yüzünden tapınak ambarlarında buğday kalmadı.
À cause de Moïse, il n'y a plus de grain dans les greniers du temple.
Onlara rahiplerin buğdayını ve bir gün izin veriyor.
Ils leur donnent le grain des prêtres et un jour de repos par semaine.
Ne tahılları öğüten, Mısır'ın tuğlaları için saman yapan öküzlere ağızlık takmalısın, ne de buğdayı sapından ayırmak için rüzgarda sürekli buğday savuran ağzına kadar dolu Nil teknelerinden durmamacasına sahile buğday taşıyan kölelerin emeklerini karşılıksız bırakmalısın.
Tu ne muselleras point le bœuf quand il foulera le grain, faisant de la paille pour les briques d'Égypte, ni ne ménageras le bras qui sans fin vanne le grain au vent afin de séparer le bon grain de l'ivraie, le bon grain que portent les innombrables esclaves des navires sur le Nil lourdement chargés aux rives grouillantes.
Buğday çuvallarının altına girip, sürekli daha fazlası için dönüyorlar.
Laborieusement ils avancent sous les gerbes et sans cesse retournent.
Zalimler için altın harman dövenler... efendilere yedirilecek buğday, kölelere yedirilecek acı, kerpiç kuyularına verilecek saman, kadınların kambur sırtında kilometrelerce uzanan ve hiç bitmeyecek gibi görünen, acı ve elem vadisinde taşınıyor.
Une récolte dorée pour les batteurs, pour les maîtres se nourrir de bon grain, pour les esclaves se nourrir d'amertume et pour les bourbiers de briques se nourrir de la paille, portée sur le dos courbé des femmes le long de la vallée interminable du pénible labeur et de l'agonie, s'étendant sur des miles et des miles.
200 bin Dolar ile dedem buğday pazarını ele geçirirdi.
Mon grand-père monopolisait le marché des céréales avec 200.000 dollars.
Şey... Eğer buğdayı elde edebilirsek, buradaki herşeyden alabilirsin.
- Si on a le maïs, tu peux l'emporter.
- Topraklarınız çoraktı. Tarlaya buğday ektiniz ve papazlar da tüm ürünü alıp götürdüler.
Votre terre était mauvaise.
Buradan 2 km kadar ötede buğday ve patates ektiler.
Ŕ quatre kilomčtres d'ici, il y a des champs de maďs et de pommes de terre.
Ukrayna'da buğday kesmeli.
Ta place est dans un champ de blé en Ukraine.
Bu topraklarda güzel buğday ve mısır yetişir.
C'est une terre à blé. Et à maïs par endroits.
İçinde buğday yok bunun.
Dis, il n'y a pas de blé avec.
Buğday biti ve sürfe yerim, ama kızıl kurt yemem!
Je veux bien manger des asticots, mais pas des vers rouges!
Kanla kazanılmış toprakları araştırmak ve inşa etmek için duydukları heyecanla bir zamanlar ateşten çöl iken göl haline geldi. ... dünya nimetleriyle, madenlerle ve buğday tarlalarıyla..
De la terre baignée de leur sang, de leur soif d'aventures et de création, ont surgi des lacs au milieu des déserts, des fruits de la terre, des champs de blé, des vergers et de grandes scieries,
Buğday gibi, bir hammadde.
- Voici. - Une herbe bizarre.
- Kendi buğdayımızı da mı?
On fera notre pain.
Kuruş ve gümüşse kuruş ve gümüş. Buğdayı samanla karıştıramazsın.
Ne les mélange pas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]