English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Bına

Bına tradutor Francês

10,940 parallel translation
" Azizler, asla intikam almayın, onu Tanrı'nın gazabına bırakın.
"Bien-aimés, ne vous vengez point " vous-mêmes, mais laissez agir la colère de Dieu.
- Hiç de öyle akışına bırakamadık.
Ça n'a pas été léger et enjoué.
- Akışına bıraktık sözde.
On a gardé ça léger et enjoué.
- Akışına mı bıraktınız?
Léger et enjoué?
Yani boş versene iş arkadaşlığını falan, boş ver akışına bırakmayı, değil mi?
Alors merde à être simples collègues, merde au léger et enjoué.
Taç giyme törenim için Shaw'ın Barı'na bıraktım.
Elle est au bar de Shaw, le lieu officiel de mon couronnement.
Kolundaysa yemek kalmış ki bu da senin Hint mutfağına isteksizliğini gösteriyor. Restorant seçme işini ona bırakmış gibi.
Et vous avez du Palak Paneer sur votre manche, ce qui, au vu de votre aversion pour la cuisine Indienne, indique vous l'avez laissé choisir le restaurant.
Misalen, su içmek ya da karınızı iş gezisi sırasında bir başına bırakmak gibi.
Par exemple, boire de l'eau ou laisser votre femme aller en voyage d'affaire.
Masasına karton kutu bıraktım.
J'ai laissé un carton sur son bureau.
Özet geçelim öylesine bir pazartesi günü polis merkezinin kaptanının masasına üzerine deli biri bir şeyler yazmış gibi görünen işaretsiz bir paket bıraktın.
Donc pour résumer, tu as mis un colis anonyme sur le bureau d'un capitaine de police, un lundi banal, avec un message suspect qui a l'air d'avoir été écrit par un fou.
Gözümde buz kıracağı var gibiyim, konuşmayı bırakıp uzaklaşmazsan Langley'de senin adına yıldız koyarlar.
J'ai l'impression d'avoir un pic à glace dans la tête, alors si tu pouvais arrêter de parler et partir, Ils vont mettre une étoile pour toi à Langley.
Bunun peşini bırakman yararına olur.
Laissez tomber.
Kendimi RB akışına bıraktım.
Je traine un peu avec une star du RnB,
Bırak her şey olacağına varsın!
- Que la nature suive son cours.
Saha işlemi iyiye gittikçe bir katlamacıdan saha bıçağına döndü.
Le dépeçage devant plus propre, il est passé d'un couteau pliant à un couteau de chasse... ça ne nous avait pas échappé.
İkisinin de ağzına çorap tıkıp boğazından bıçaklamışlar.
Les 2, la gorge tranchée avec une chaussette dans la bouche.
Hangarda bıraktığınız mekik, destroyer'la ışık hızına geçtiğiniz anda patlayacak şekilde donatılmıştı.
La navette que tu as laissée dans le hangar était prêt à exploser à la minute où tu est entré en hyper-espace dans le croiseur.
Bak, bıçaklı ve öfke problemleri olan birinin beni korkutmasına,
Je ne vais pas laisser un gars avec un couteau et des problèmes de colère ma faire peur.
- Bir dakikalığına tüm bu iğrenç, tuhaf sınamaları bırakıp buraya konuşmaya geldiğimizi düşündüğüm şeyi konuşabilir miyiiz?
- On peut arrêter une seconde avec le bizutage bizarre et dégueu et parler de ce que je pensais qu'on devait parler?
O zaman B Planına başvuracağız.
J'imagine que je vais devoir passer au plan "B".
Louis, aslında şu anda senin gibi birini burada yalnız başına bırakıp eve sevdiğim adama gitmem gerekirdi.
Louis, cela te servirait si je prenais mon sac et te laissait là et rentrait à la maison voir l'homme que j'aime.
Zamanımı başkasına bırakıyorum efendim.
J'abandonne mon temps, Monsieur.
Adamlarına silahlarını bırakmalarını söylemezsen baş rahipini havaya uçururum.
Dites-leur de dépos ces armes... Ou alors je fait exploser votre grand prêtre!
İnsanlar telefonlarına bakmayı bırakıp birbirleriyle konuşsunlar diye.
Pour que les gens arrêtent de fixer leurs écrans et se parlent entre eux.
Beni yaz kampına bıraktığın zamanı hatırlıyor musun?
Tu te souviens quand tu m'as déposé au camps d'été?
- Bir arkadaşına düğün için lazımmış ve Mitchell'ın da vokal grubunda gibi giyinmeyi bırakması gerekiyor. Lily canım, Haley bizden çıkarken nereye gittiğini söyledi mi?
Donc, cette Beth, que je n'ai jamais rencontré, est-elle une de ces filles réelles?
Pekala, Katrina kraliyet adına savaşmayı bırakman için seni etkiledi.
Eh bien, Katrina vous a incitée à abandonner votre allégeance à la Couronne.
Bulamazlar tabii çünkü Cole ben onu orada yakaladıktan sonra ormana bırakamayacağını biliyordu, cesedi arabasına geri koydu ve başka bir yere attı.
C'est parce que Cole savait qu'il ne pouvait pas la laisser là, pas après que je l'ai vu, alors il l'a remise dans la voiture et il l'a cachée ailleurs avec le corps.
Seni burada yalnız bırakmayı mı? Kendi hayatına son verecek hale gelmeni sağlamayı mı?
Ne pas te laisser pas ici tout seul, te mener au point de vouloir d'en finir avec ta vie?
Akışına bırak.
Laisse-moi
Xenstar'ın su kaynağına zehirli atık bıraktığını biliyorlar. Yani yakında bizi de öğreneceklerdir.
Ils savent que Xenstar a déversé des déchets toxiques dans la nappe, ce qui les mènera tôt ou tard jusqu'à nous.
- Bugünün işini yarına bırakmayacaksın.
- Pourquoi attendre?
Pisagır demiş ki, hipotenüse C uzunluğu dersek üçgenin taban olmayan kenarlarına da A ve B uzunluğu o hâlde A kare artı B kare, eşittir C kare olur.
Selon Pythagros, si on dit que le côté C est l'hypoténuse et les côtés les plus courts, A et B, alors le carré de A et de B est égal au carré de C.
Müvekkile söyle B planına geçiyoruz. Falcon'u arayıp birlikleri harekete geçir.
Dis au client qu'on passe au plan B. Appelle le Faucon et prépare les troupes.
İstediğin buysa 90 saniye sonra kucağına bir Tomahawk bırakabilirim.
Un missile peut vous tenir compagnie dans 90 secondes, si c'est ce que vous voulez.
Akışına bırak.
Laisse les choses se faire.
Doktor, yatağın altına bir şişe viski bırakmıştım.
Doc, j'ai laissé une bouteille de whisky sous le lit.
Seni burada bir başına bırakırsam kendine daha kötü arkadaşlık edersin.
Bien sûr, tu seras en bien pire compagnie si je te laisse avec toi-même.
Bak Tucker, bence insanların arasına karış ve bırak aşk seni bulsun.
Écoute Tucker, je dis juste que tu as besoin de sortir d'ici et laisser l'amour venir à toi.
Henry'nin deliliği İngiltereye saldırmasına yol açtı, bir çok kişi öldü, kendisi öldü, ve genç yaşta sen kral oldun sana miras olarak da nefret ve uykusuz geceler bıraktı.
C'était la folie d'Henry qui a mené a sa faim pour l'Angleterre, la mort de tant de gens, jusqu'à sa propre mort et ainsi ta venue sur le trône à un si jeune âge, parmi tant de haine religieuse et de conflits.
Gil Berridge Sewell Augustine'i bıraktı çünkü karısı onların bir teknoşirketin ihtiyaçlarını karşılayamayacağına ikna etti.
Gil Berridge a quitté Sewell et Augustine parce que sa femme l'a persuadé qu'ils n'étaient pas à l'écoute de ses besoins.
- Evet. Seni büyük bir uyuşturucu baskının ortasında Florence ve Inglewood'a bırakıp sırtına vurup "Yardımların için sağ ol" diyeceğim.
On te dépose à l'angle de Florence et d'Inglewood... et pendant qu'il y a une importante saisie de drogue, on te tape sur le dos, et on dit, "merci pour ton aide".
Tamam millet. Millet biralarımızı şöyle beş dakikalığına bıraksak diyorum?
Les mecs, vous pouvez poser vos bières pour juste 5 minutes?
Kimin bıraktığına dair bir iz var mı?
Des signes de qui l'a laissée?
Aslında, prosedürde silah ve rozetini ikinci kattaki ekipman odasına bırakman gerekiyor. Sonra da 452-J adlı formu doldurup bahsettiğim formu ekipman memuruna teslim edip alındı belgesini ofisler arası postayla alman gerekiyor.
En fait, la procédure dit que vous devez les apporter dans la salle des équipements au deuxième étage, remplir le formulaire 452-J, donner ce formulaire à l'employé de l'inventaire, et vous recevrez une confirmation par e-mail.
Onu yüzüstü bırakmışız gibi hissediyordum ama bunu kimin yaptığına dair elimde bir kanıt yoktu.
J'ai senti que nous l'avions abandonné, Mais je n'avais aucune preuve de qui avait fait ça.
Ama artık bu işleri bıraktığına dair yemin etti.
Mais elle a promis qu'elle en avait fini avec tout ça.
On yaşına geldiğinde babası Sergei'yi Rusya'ya götürmüş. Annesini arkada bırakmışlar.
Apparemment, le père de Sergei l'a ramené en Russie quand il avait dix ans, en laissant sa mère derrière.
Yatağına bırakmıştım.
Je l'ai laissé sur son lit ;
Bir komşunun bildirdiğine göre oğlunu, ortadan kaybolmalarından bir gün önce evinin yakınına bırakmışsın.
Un voisin a dit t'avoir vu déposer le gamin près de chez lui la veille de leur disparition.
Söylediklerim size basit gelebilir ama... kendi kendime 18 yaşına gelsin, diplomasını alsın, onu artık rahat bırakacağım diyordum.
Ça peut vous paraître très simple, mais je me disais juste, "qu'il passe ses 18 ans". "Qu'il ai un diplôme. Ne le laisse pas mourir, enfermé."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]