English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Bıçaklanmış

Bıçaklanmış tradutor Francês

548 parallel translation
Bıçaklanmış ve her yerine ok saplanmış.
Il a été taillé en pièces et transpercé de flèches.
Bıçaklanmış.
Poignardé d'un coup de couteau.
Kalbinden bıçaklanmış.
- Poignardé au coeur.
Aynı Barelli gibi bıçaklanmış.
Poignardée. Comme Barelli.
Godfrey bunun şahsıma ait bir şey olmadığını biliyor... ama hiç birimiz bir sabah bıçaklanmış bir şekilde uyanmak istemez.
Godfrey ne s'en vexera pas, mais personne ne veut se réveiller poignardé.
- Vurulmamış. Bıçaklanmış.
- On ne l'a pas abattu mais poignardé.
- Bıçaklanmış mı?
- Poignardé?
- Bakın Scrub White! - Tam kalbinden bıçaklanmış!
Scrub White, poignardé en plein coeur!
Kurban bu çantadan alınan bisturiyle bıçaklanmış. - Evet.
- La victime a été tuée d'un coup du bistouri qui manque..
Aceleyle odaya koşuştuk. Prense Selim masasının üzerine yığılmış haldeydi. Sırtından bıçaklanmıştı.
On est entrés et on a trouvé le prince Selim mort, poignardé dans le dos.
Kim boynundan bıçaklanmış?
Qui a été poignardé?
Bıçaklanmış bir adam.
Cet homme a été poignardé.
- İki kez bıçaklanmış elbette. - Bu görünüyor.
- Poignardée deux fois.
Bir meçle bıçaklanmış.
Un coup de rapière.
Kompartımanında bıçaklanmış.
Au couteau.
Bu kanepeye her oturuşumda, sırtımdan bıçaklanmış gibi oluyorum. Ne istiyorsun?
Chaque fois que je m'assois sur ce canapé, c'est un coup de poignard.
Bıçaklanmış. Quai de Javel.
A coups de couteau, y a une heure là, Quai de Javel,
Sırtından, boynundan ve kalbinden bıçaklanmış.
Frappé au côté, au cou et au cœur.
Amerikalı zengin varis, Emily Craven diğerleri gibi sırtından bıçaklanmış olarak bulundu.
Ils ont tué Emilie Craven, une riche héritière Américaine, poignardée comme les autres.
- Bir hançerle bıçaklanmış.
Frappé avec un poignard.
Bıçaklanmış!
- Poignardé! - C'est horrible!
Seikichi ölene kadar bıçaklanmış.
Seikichi avait été poignardé à mort.
- Bıçaklanmış.
- Poignardée.
Hayır ama diğerleri gibi hırpalanmış. Ve bununla kalbinden bıçaklanmış.
Pas de viol, mais elle a été mutilée et frappée au cœur.
Bıçaklanmış, temiz iş.
Elle a été poignardée par un as de l'arme blanche.
Sonra bıçaklanmış olarak bulundu.
Puis elle a été retrouvée poignardée.
Bıçaklanmış olarak bulundu.
Elle a été poignardée.
- Evet, bıçaklanmış.
- Oui, un coup de couteau.
Bıçaklanmış!
Que s'est-il passé?
Kurban önce boğulmuş, sonra keskin bir araçla gövdesinden defalarca bıçaklanmış halde bulundu.
La jeune fille a été étranglée puis poignardée avec un outil pointu au ventre et à l'aine.
- Durumu çok ciddi, defalarca bıçaklanmış.
Elle est gravement blessée et profondément choquée.
Ucu tırtıllı bir şeyle defalarca bıçaklanmış.
Plusieurs coups de couteau, plaies irrégulières.
Hastanenin acil servisinde bıçaklanmış birinin yarasına dikiş atıyordum. Aniden kapı tekmelenerek açıldı. Ve gözü dönmüş bir adam belirdi.
Je recousais un patient blessé dans une salle d'urgence à l'hôpital, et soudain, les portes se sont ouvertes et un type au regard halluciné est entré avec un fusil tronqué.
Birine göre de zehirlenip bıçaklanmış.
Il y en a un qui dit qu'il a été empoisonné, puis poignardé.
Gırtlağından bıçaklanmış.
Il a été poignardé à la gorge.
- Tom Macbride trende ölü bulunmuş. - Kalbinden bıçaklanmış olarak.
Tom MacBride a été retrouvé mort, poignardé en plein coeur.
İkinci otopside, Çavuş Keegan'ın kalbinde bıçak yarası bulduk bıçaklanmış.
La seconde autopsie a révélé une blessure au couteau dans son cœur.
Zehirlenmiş, bıçaklanmış, vurulmuş asılmış, boğulmuş ve dörde ayrılmış.
Il a été empoisonné, poignardé, éviscéré, écartelé et pendu.
- Ne olmuş? Birisi bıçaklanmış. - Merhaba herkese
- Alors?
Sağ yanından bıçaklanmış.
Poignardé de dos et du côté droit.
Geçen hafta gelen, pezevengi tarafından bıçaklanmış fahişeyi hatırlıyor musun?
Souviens-toi de la prostituée
Peki sırtından mı bıçaklanmış?
On l'a frappé dans le dos?
Biri hemşireyi çağırsın. Charlie bıçaklanmış.
Appelez l'infirmière, Charlie a reçu un coup de couteau!
Onu köşede bıçaklanmış halde buldular.
Ils l'ont trouvé dans ce coin.
... Joseph Davies Robbins soyulmuş ve bıçaklanmış halde bulundu Doğu Teksas'taki bu benzinlikte.
... Joseph Davies Robbins a été poignardé et dévalisé dans cette station de l'est du Texas. Si vous voyez cet homme, veuillez aver avec un passé criminel, est toujours recherché. Il est armé et dangereux.
Ölene kadar bıçaklanmış.
Assassiné d'un coup de couteau.
Kapımın önünde bıçaklanmış.
- On l'a poignardé devant ma porte.
Böğründen bıçaklanmış ve suya atılmıştı.
On l'a poignardé sur le côté et jeté à l'eau.
Vurulmuş, bıçaklanmış, ameliyat geçirmiş?
Des opérations?
Bir tanesi bıçaklanmış ve başından vurulmuş.
L'un d'eux poignardé et l'autre, une balle dans Ia tête.
Peki sırtından mı bıçaklanmış?
Je vous demande pardon?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]