Cafe tradutor Francês
26,253 parallel translation
Senin hayali cafe işinden mi?
Ton business fictif, peut être?
72 saattir içtiğin kahvelerle alkolü karıştırırsan kafan patlayabilir.
Mélanger un tranquillisant avec tout le café que tu as bu ces dernières 72 heures, ta tête pourrait exploser.
Buraya gel de dedeciğin sana sulu, kahveli bir ihtiyar öpücüğü versin.
Viens faire à papy un gros bisou de vieillard au goût de café!
Bu kahveyi kimin yaptığını bilmiyorum ama sidik yerine su kullanmaya başlasa iyi olur.
Je ne sais pas qui a fait ce café, mais c'est meilleur fait avec de l'eau plutôt qu'avec de la pisse.
Neden bir bardak kahve alıp birkaç saniye sakinleşmiyorsun?
Assieds-toi donc. Détends-toi. Un café?
İçecek ister misiniz?
Un thé? Un petit café?
- Kahve fena değilmiş. - Ben bunu beğendim.
- Le café n'est pas mauvais.
- Daha önce içmiş miydin?
- C'est bon. - Tu as déjà eu du café?
Tabii, yağmacılık zamanlarında her zaman içerdim. - O, kahve değildi ama.
J'avais l'habitude de faire tout le temps du café quand on était pilleurs.
- Ne demek kahve değildi?
Ce n'était pas du café.
- Neydi peki?
Que veut dire, "ce n'était pas du café"? C'était quoi?
Bizi nasıl buldun?
Votre ami a laissé quelque chose au café.
Hitler'le kahve içen birine göre oldukça ufak cinayetler bunlar.
Des bruits assez courts pour un gars qui a pris un café avec Hitler.
- Bir bardak kahve de fena olmaz.
Je prendrais bien aussi une tasse de café.
Gerçekten, kahve içmeyi özlemiyor musun?
Ne manquez pas-vous vraiment de café?
- Red Bull? - Yok, hadi gidip kahve içelim.
- Non, allons prendre un café.
- Sana sütlü kahve yapayım mı?
Un café au lait?
Akşam yemeği yok. Sütlü kahve yok.
Ni de café au lait.
Kahve falan istiyor musun?
Vous voulez un café ou autre?
Kahve istiyor musun?
Café?
İşte kahven.
Un French press ( café ).
Kahve.
Juste un café.
En acil mesele bir fincan kahveye olan ihtiyacım.
Le problème le plus urgent est mon besoin d'une tasse de café américain.
Size kahve getirmek benim için bir zevk ve onurdur.
C'est un plaisir, et un honneur de vous servir le café, votre Sainteté.
Sabah kahveni içmemişsin.
Vous n'avez pas eu votre café ce matin.
Bu sabah kahvemi içtim ben. Höpürtetme.
J'ai eu mon café ce matin.
Kahve...
Café!
- Kahve?
- Café?
Köşedeki kafede harika bir gün.
Parfaite journée au café du coin.
Kahve içecektim.
J'allais prendre un café.
- Kahve içiyor musunuz siz?
Vous buvez du café?
Sizi kahve için biraz daha yorsam olur mu?
Je pourrais vous demander encore un peu de café?
- Kahve?
Café?
Su ya da kahve ister misiniz?
Voudriez-vous de l'eau, un café?
- Evet, kahve alayım.
- Je veux bien un café.
Kahvenizi şimdi getireyim mi?
Je vous apporte du café?
Kasap dükkânını sattım ve Sarah'yla birlikte Purley'de hoş bir vejetaryen kafe işletiyoruz.
J'ai vendu la boucherie, et Sarah et moi tenons maintenant un petit café végétarien à Purley.
- Kahve ister misiniz?
Un café?
Bu arada isterseniz kahve hazır.
Votre café est là. Merci beaucoup.
- Savcılara bir şeyler ikram ettin mi?
- Tu leur as apporté du café?
Kahveydi o!
- C'était du café!
Size kahve ısmarlayabilir miyim?
Je vous offre un café?
Yani kokladığım şey kahve mi?
Enfin... Je sens du café, là?
Kahve.
- Du café.
- Evet. Kahve ister misin?
Un café, alors?
- Hayır.
- Du café?
Bana bir bardak kahve borcun olduğunu sakın unutma!
N'oubliez pas que vous me devez un café!
- Sana kahve getirdim.
- Je t'ai apporté un café.
Şaka yapma sırası sende çünkü kahve makinamızın kahvesi gerçekten boktan.
Dommage pour toi, car le café de notre distributeur est infect.
Kahve için teşekkürler.
Merci pour le café.
Sana biraz kahve getirebilir miyim?
Je vous sers un café?