Cale tradutor Francês
1,103 parallel translation
Neden onu kuru havuzda kaybettiğimi söylemiyorsun?
Dites-lui que je l'ai perdu dans la cale sèche.
- Altına bir şey koy!
- Mettez une cale!
Düz kontakla çalıştırdık, durdurma.
Ne cale pas. On l'a démarrée sans la clé.
Ne zaman kuru havuza çekilecek?
Quand pourra-t-on Ie mettre en cale?
Fletcher, Yorktown'ı doka götürüyor ve ben zor bir karar vermeliyim.
FIetcher met Ie "Yorktown" en cale et je dois prendre des decisions.
Aşağıda her şey hazır mı diye kontrol ediyordum.
J'étais juste venu m'assurer que tout était prêt dans la cale.
Hesaplamamız gereken şey, kaç erkeğe kaç kadın düşeceği.
Pour estimer la capacité de la cale... il faut savoir combien de femmes et d'hommes on emmène.
Benden 17 daha fazla bu, yani anladığım kadarıyla güvertenin altındaki uzman sizsiniz.
Vous avez plus d'expérience que moi. Et je suis bien obligé d'admettre que, pour la cale, vous êtes l'expert.
Daha önce dediğim gibi Bay Slater güverte altındaki uzman sizsiniz.
Comme je l'ai déjà dit... pour la cale, vous êtes l'expert.
Geminizi doldururum.
Je remplirai votre cale.
Bize sürüyü gütme şansı verir.
On aura l'occasion de nettoyer la cale.
Canımı sıkan yelkenler değil.
Ce n'est pas la navigation, mais la cale qui m'inquiète.
Ses mi?
La cale?
Ben hiçbir ses duymuyorum.
Je n'entends rien dans la cale.
Seni, veya beni dinlemeyen herkesi, geminin kaburgasına oturtacak kadar çok şey gördüm ben...
Et j'en ai assez vu pour te donner la grande cale... ainsi qu'à tout homme qui ne respectera pas mes ordres.
Gemimin ambarında yakacak kükürt çiçekleri bulmanızı istiyorum.
Je voudrais... du soufre en poudre pour le brûler dans la cale.
Bizim de, ambarda zincirlenmişler kadar tutsak olduğumuzu?
Si nous n'étions pas en fait tout aussi prisonniers... que ces nègres enchaînés dans la cale.
Ritmi senden alıyorum.
Écoute, je cale le tempo sur toi,
Midene iyi gelir. Alsana.
Ça cale l'estomac, Prends-le,
Yardım et de şu takozu arabanın altına koyalım.
Aide-moi à glisser cette cale.
Ya yiyemezsem?
Et si je cale?
Yanaşma zamanı.
En cale sèche.
Yanaş. Ona yanaşmasını söyle!
En cale sèche. dis-lui!
Bunu yapmak için de yanaşmalıyız.
Pour cela il faut nous mettre en cale sèche.
Aşağıda daha fazlası var ama geri kalanı kayalıklarda parçalanmış.
Il y en a d'autres dans la cale, mais le reste s'est brisé sur ces rochers.
Yük ambarı!
La cale!
Kama olsa belki o kancaları yerinden çıkarabilirim.
Je crois, oui. Avec une cale, je pourrais peut-être les démettre.
Bay Oale gönderdi, Broadwick Street'e bir şeyler gidecekmiş.
M. Cale m'envoie récupérer de la marchandise pour Broadwick Street.
ÖImeyi tercih ederim Bay Oale.
Je préférerais mourir, M. Cale.
Bay Oale haftasonu Brighton'a gittiğini söyledi.
M. Cale m'a dit que vous avez passé le week-end à Brighton.
Burada barut var. Yüklediklerini gördüm.
Je les ai vus charger de la poudre á canon dans cette cale.
Ambarı kontrol edecekleri son yer.
C'est la dernière fois qu'ils vont contrôler la cale.
Moralim çok bozuk, Bayan Oyl.
Ma morale est un fond de cale, M'dame Oyl.
Ah, depo.
Ah, une cale.
Herkes güverte altına!
Tous à la cale!
Evet. Tatlı küçük şeyler.
Des petits canards qu'on élèverait dans le fond de la cale.
Sintinede asit.
De l'acide dans la cale.
Ben artık karada çürüyeceğim.
Il n'y a pas de "sèche" dans cale sèche.
Sen ve kız ambarda kaybolmalısınız.
Toi et la fille, filez vous cacher dans la cale.
Tasarruf yapmak için en üst katta uyurduk.
Pour payer moins cher, on dormait dans la cale.
Belki programı bitiremeyecek, ama karakter ve yürek olarak senin asla ulaşamayacağın bir noktada.
Elle cale peut-être, mais elle a plus de cran et de volonté que tu n'en auras jamais.
Herhalde o kadarını akıl edemeyecek kadar toy, ama Meksikalı öyle değil.
Par ignorance sans doute, mais le Mexicain est calé.
Bayağı bayağı zekiymişsin sen.
T'es vachement calé.
Orada arkasında bayrak olan sandalyesinde oturuyor ve diyor ki başarısızlığı kaldıramayız.
Calé dans son fauteuil, le drapeau dans le dos, il nous dit qu'il faut à tout prix réussir.
Bilmiyorum, çalışmıyor.
Il a calé!
- Tek ambarlı mı?
- Une seule cale?
Dümdüz ayakta duran Franz ve çırpma teliyle vuku bulan ikinci kavga Ida'nın yarım sağa dönmesiyle son buldu.
Pour donner le deuxième coup, Franz s'était calé, après un quart de tour à droite.
Kasabaya girer girmez araba stop etti, Hepsi bu.
Oh, la voiture a calé dès que je suis arrivée en ville, c'est tout.
Motor durdu da.
Elle a calé.
Evet dostum, artık yoI için hazırsın, haydi!
Et voilà, mon gars, t'es calé pour la route! Allez!
Aracı tekrar yarışa döndürecek galiba.
On dirait qu'il a calé. C'est une proie facile.