English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ C ] / Capitaine

Capitaine tradutor Francês

34,922 parallel translation
Captain, Başlangıç Noktasının yanındaki Oculus Kaynağı'na ulaştık.
Capitaine, nous sommes arrivés à la source de l'Oculus de l'autre côté du Point de Fuite.
Captain Hunter'ın tarifine göre Oculus devasa bir zaman bilgisayarı. Muhtemelen kaynağın altındaki zayıflaştırılmış süpernovanın gücüyle çalışıyordur.
En se basant sur la description du Capitaine Hunter, l'Oculus est un énorme ordinateur temporel, probablement alimenté par une supernova à taille réduite contenue à la base de la source.
- Dinliyorum Captain.
- Oui, Capitaine?
Üzgünüm, Captain.
Je suis désolée, Capitaine.
Ben de sırf Başkomiser Mary Poppins izlenmemi istediği için döndün sanmıştım.
Et moi qui pensait que vous reveniez simplement parce que la Capitaine Mary Poppins voulait me faire suivre.
Başkomiser Poppins'e sevgilerimi ilet, olur mu?
Passez le bonjour au capitaine Poppins, d'accord?
Başkomiser, Emile'i Fontana'da bulduğumuzu bilmenizi istiyor.
Le capitaine veut que vous sachiez qu'on a trouvé Emile à Fontana.
Başka şekilde duymadan önce Başkomiser'e de olanları anlat istersen.
Tu devrais aussi penser à dire ce qui s'est passé au capitaine avant qu'elle ne l'apprenne d'une autre façon.
Başkomiser, lütfen. Lütfen.
Capitaine, s'il vous plaît.
Başkomiser, kaportacı dükkanına göz atıyordum. Buda arabaları sadece parçalamıyor, gizli bölmeler ekleyerek onları yeniden birleştiriyor.
Capitaine, après avoir jeté un œil à ce carrossier, il s'avère que Bouddha démonte des voiture, et qu'il les rassemble avec des compartiments secrets.
- Başüstüne, başkomiserim.
- Je le ferai, Capitaine.
- Başkomiserim.
- Capitaine. Mauvaise nouvelle.
Başkomiserim, ben... Ben bunu sadece kocamdan duymuştum.
Capitaine, je n'en ai entendu parler que par mon mari.
İşimize bakmalıyız, Başkomiser.
Nous devons avancer, capitaine.
Pekala, Başkomiser, bildireceğin herhangi bir şey var mı bu durumu yatıştırabilecek bir şey?
Donc, capitaine, avez-vous quelque chose à rapporter qui pourrait désamorcer la situation?
Başkomiserim, burada pek çoğumuz Mark ve Rachel'ı biliyordu ama kimse ona söylemedi.
Capitaine, nous étions nombreux ici à savoir pour Mark et Rachel, mais personne ne lui en a parlé.
- Affedersiniz, Başkomiser. Bölmezdim ama Emile Fisher'ı öldüren eroinin analiz sonuçları geldi.
Désolé, capitaine, je ne voulais pas vous interrompre, mais on a reçu les résultats de l'héroïne qui a tué Emile Fisher.
- Evet, başkomiserim.
Oui, capitaine.
Başkomiser Raydor.
Capitaine Raydor.
Başkomiserim, Dennis Price konusunda haklıysak ve uyuşturucuyu ağabeyinin kilisesinin dışına taşıdıysa, Barnes'ı da bir yere taşımış olabilir.
Capitaine, si vous avez raison au sujet de Dennis Price et s'il a fait sortir la drogue de l'église de son frère, il a aussi pu faire déplacer Barnes quelque part.
- Sağlıcakla kalın, Başkomiser.
- Merci d'être venu. - Le silence et la paix, capitaine.
- Başkomiserim, uyuşturucu uzmanımız taco'ları takip etmemiz gerektiğini düşünüyor.
Compris? Capitaine, notre spécialiste des narcotiques pense que nous devrions suivre la piste des tacos.
Başkomiserim, şey... İlçe'den transfer edilmesini istediğiniz soygun şüphelisi yukarı geliyor. - Onunla benim ilgilenmemi ister misin?
Capitaine, le suspect de vol dont vous avez demandé le transfert depuis la prison est en route.
O halde, Başkomiser, cinayetlerimiz için bir tutuklama yapmaya yaklaşmadık mı daha?
Donc capitaine, vous êtes encore loin d'arrêter quelqu'un pour nos meurtres?
Buzz, Buzz, Başkomiser ve ben, Sharon Beck'in pislik sevgilisini sorgularken senin de... Şey, ben...
Buzz, le temps que le capitaine et moi interrogeons l'ordure de petit copain de Sharon Beck, j'aurais besoin que tu...
Bazı yanlış cevaplar vermiş olabilir, Başkomiser, ama bir sürü doğru sorusu vardı.
Il a sans doute donné de mauvaises réponses, capitaine, mais il avait beaucoup de bonnes questions.
- Şimdi mutlu musun, Başkomiser?
Vous êtes heureuse maintenant, capitaine?
- Başkomiserim öğle yemeğine işimiz biter mi sence?
Capitaine, vous pensez que nous aurons fini pour le déjeuner?
Başkomiser, işi bağlamak üzere miyiz sahiden?
Capitaine, sommes-nous sur le point de boucler cette affaire?
Başkomiser, başlamadan önce, Steph ve Julio'nun demin getirdikleri bu eroin paketinin dış kısmında mısır nişastası kalıntısı olduğunu doğrulayabilirim.
Capitaine, avant de commencer, je peux confirmer la présence de fécule de maïs sur l'emballage de l'héroïne que viennent de ramener Steph et Julio.
Tebrikler, Başkomiser.
Félicitations, capitaine.
Bu da demektir ki beni de bağışlıyor. Çünkü sen öylesine zehirlisin. - Evet.
Le capitaine a passé l'éponge sur la dispute de Mike avec vous, ce qui veut dire qu'elle le fera aussi pour moi, car vous êtes toxique.
Sen uzay gemisi kaptanısın ve beni kurtarmaya geldin.
Tu es le capitaine d'un vaisseau spatial, et tu es venu pour me sauver.
Komutanımız nerede?
Où notre capitaine?
Yanılıyorsun Albay Slattery.
Il est faux, le capitaine Slattery.
Komutan köprü üstünde!
Le capitaine et " sur le pont!
Bu geminin komutanı Mike Slattery.
Mike Slattery et " le capitaine de ce navire.
Albay Chandler'in Çin'deki görevi ile ilgili bize neler söyleyebilirsiniz?
Qu'est-ce que vous pouvez'nous dire sur l'état d'avancement du capitaine Chandler en Chine?
Albay Chandler başkan Peng ile yaptığı sıkı müzakerelerden oldukça somut ve olumlu sonuçlar almaktadır.
Le capitaine Chandler fait des progrès concrets Dans les négociations difficiles avec le président Peng.
Yani Albay Chandler'in orada bulunma amacı yalnızca tedavi mi?
Ainsi, le capitaine Chandler et " les juste pour discuter des soins?
Bu gelişmeler ışığında Albay Chandler oraya Asya'da başlayacak bir savaşı önlemek için gitti diyebilir miyiz?
Avec ce qui se passe ici, Le capitaine Chandler est le'pour empêcher une guerre en Asie?
Albay Chandler'in tek görevi, bulaşıcı tedavinin tüm dünyaya hızlı ve bedelsiz şekilde yayılmasını sağlamaktır.
La seule tâche du capitaine Chandler et " mouvement rapide et gratuit Soins Contagious dans le monde.
Bu komutanın verebileceği bir karar.
'Est une décision du capitaine.
İğne kolunuzda ne kadar kaldı komutanım?
Combien de temps avait l'aiguille dans le bras, le capitaine?
Siz benimle yiyin albay.
Rejoignez-moi, capitaine.
- Başüstüne, başkomiserim.
D'accord, capitaine.
- Başkomiserim, dikkat.
Capitaine, une info.
- Başkomiserim nazik bir öneri.
Capitaine, une proposition délicate.
- Başkomiserim, arayan Julio'ydu.
Capitaine, c'était Julio.
- Doğrusu beni hayal kırıklığına uğrattınız, Başkomiser.
Vous me décevez vraiment, capitaine.
- Başkomiser, özür dilerim.
Capitaine, je suis désolée.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]