Clair tradutor Francês
17,441 parallel translation
- Anlayacağım dilden konuş lütfen.
- En clair, s'il vous plaît.
Ama senin ne mal olduğunu ben biliyorum Mariah.
Mais je vois clair en vous, Mariah.
Gerçekten neler olduğunu sonra anlayacağız.
On tirera tout ça au clair plus tard.
- Evet, orası kesin.
Oui, c'était très clair.
- En azından doğrulamamızı bekleyin.
Attendez qu'on tire ça au clair.
Anlaşıldı mı?
Est-ce clair?
Ve bundan mesul olduğundan kuşkun da yok.
Et c'est clair, vous en êtes responsable.
Anlıyor musun?
C'est clair?
Pekâlâ, sorunu çözene dek güncellenmiş tüm ev sahiplerini çekelim.
Mettons de côté tous les Hôtes concernés, le temps d'y voir clair.
" Temiz ve su gibi saf bir amaç için... hayat yolunda ilerledi.
" Elle voyage sur le chemin de la vie avec un but aussi clair que de l'eau de source.
- Kahretsin.
- C'est clair.
Şimdi saha temizlendi.
Euh, maintenant que le champ est clair, euh...
Gün kadar açık, her şey ortada.
Ce sera clair comme de l'eau de roche.
Belli değil.
C'est pas clair.
Bir şeyi açıklığa kavuşturmalıyım ki olaylar karşısında herkes gibi ben de şok oldum.
Je dois mettre une chose parfaitement au clair : Je suis aussi choqué que n'importe qui par tout ça.
- Juice sanırım daha açık konuşmalısın.
- Juice, tu n'es pas très clair.
Biraz ışık ve gölge de ekleyebilirim.
Je peux rajouter du clair-obscur.
Tam olarak anlayamadım.
Alors pour être clair.
Açıklığa kavuşturalım.
Soyons clair.
Şunu açıklığa kavuşturayım.
Laissez moi être très clair...
Açıklığa kavuşturuyorum, ırkçı biri mi?
Juste pour être clair, est-il un raciste?
Ama bana ve dava makamına göre bu duygusal bir dava değildi.
Mais il était clair pour moi et pour l'accusation que c'était un procès émotionnel.
Ama bir şeyi çok iyi anlamama sebep oldu.
Mais ça a rendu quelque chose très, très clair pour moi.
Kalsın, sağ ol. Nefis duruyor ama ayık kalsam daha iyi.
Merci, ça a l'air délicieux, mais je dois garder l'esprit clair.
Artık 15 değilim bu arada!
T'as remarqué que j'avais plus 15 ans, ou c'est pas clair?
Biliyorum. Kanada'ya gitmemden önce açık açık belirtmiştin.
Ça, j'ai compris, même avant de partir au Canada, c'était très clair, je te rassure.
Aramızdaki her şey uzun zaman önce açıklığa kavuştu.
Tout est clair entre nous depuis longtemps.
Gün gibi ortadaydı... Bir hayalet.
Aussi clair que le jour... un fantôme.
Dün gece gayet açık konuşmamış mıydım?
Je n'ai pas été clair hier soir?
Göründüğü üzere mesaj açık.
Le message semble clair.
Kahretsin.
Ça c'est clair.
Kafa karıştırıcı olduğunu biliyorum.
Je sais que c'est pas très clair.
- Dostum. - Evet.
C'est clair.
Doğru. Bence bu hep ikimiz için de barizdi.
Je crois que c'était clair pour tous les deux.
Bir yıllığına kendi başıma kalıp bunu çözmeye çalışacağım ama senden özür dilemek istedim. Çünkü sen mükemmel bir erkeksin ve seninle çok güzel vakit geçirdim.
J'ai besoin de rester toute seule pendant peut-être un an pour y voir un peu plus clair, mais je voulais te présenter mes excuses, parce que tu es génial et que je me suis bien amusée avec toi.
Yerinde olsam durumu açıklığa kavuştururdum parası olmayan bir kızla nişanlı olmayı kaldıramazsın.
Je rendrais cela clair si j'étais vous Tu ne peux pas te fiancer à une fille sans argent.
Daha sonra, kafan yerine geldiğinde unutma, ben daima senin dostunum.
Plus tard, quand ton âme sera clair, souviens-toi, que je suis toujours ton ami.
Bir de açık olmak gerekirse, yolun sonu ortaklığa çıkıyor.
Et pour être très clair, je vous offre un poste d'associée.
Bence epey açıklar zaten ama birlikte incelersek daha kolay olur.
C'est assez clair, mais mieux vaut qu'on regarde ensemble.
Delil olarak sunmaya karar verirseniz Bay Ehrmantraut savunma makamı için her zaman hazır olacak ve kesin ve tartışmasız bir şekilde yanlış anlaşılmaları ortadan kaldıracak.
Au moment opportun, M. Ehrmantraut se mettra au service de la défense, et mettra les choses au clair, formellement et sans équivoque.
Kim, bu sohbeti yalnızca seninle yapmayı umuyordum. Ama neyse. Her şeyi açığa çıkarmanın zamanı geldi demek ki.
Kim, j'espérais avoir cette conversation avec toi seule, mais je suppose qu'il est temps de mettre enfin les choses au clair.
Neyi açığa çıkaracaksın?
Qu'y a-t-il à mettre au clair?
Konuşmayı karıma getirdiğinize göre bu işi açıklığa kavuşturmama izin verin.
Puisque vous évoquez ma femme, que ce soit clair.
- Doğru dedin Charlie.
C'est clair, Charlie. Je vais te le dire, quand même.
Açıklığa kavuşturmak istedim sadece.
Avance, tu le perds. Je voulais juste être clair. Okay, ouais, ouais.
Açıklığa kavuşturmak için söylüyorum, beni haklı çıkardınız.
Pour être clair, vous me donnez raison.
Zihnim açık Billy.
J'ai l'esprit clair, Billy.
- Hayır, baban çok netti.
Non, ton père a été très clair.
Anladın mı?
C'est clair?
Tutarsız haberler aldım.
Ce n'est pas clair.
" Çete cehenneme gidiyor :
Je voulais juste être clair.