Colon tradutor Francês
576 parallel translation
Göçmen olmadığını biliyorsun.
- Tu sais, il n'est pas colon. - Non.
Yerleşimci yanlızca birkaç ineğe bakabilir ama ürün yetiştirebilir, bahçesi, domuzları ve sütüyle idare edebilir.
Un colon n'aura que quelques bêtes, mais, avec son blé, son potager, son lait, il s'en sortira.
Bu sabah yeterince karmaşaya sebep oldun.
Mais, M. le colon, vous avez semé le trouble, ce matin.
Yağlı süt gibisi yoktur. Özellikle ağır çalışan bir bağırsağın varsa.
C'est le meilleur des remèdes pour un colon paresseux.
Şimdi kuş gibi uçan bir albayımız var.
Et on hérite d'un colon.
Kuş bir albay, bir kuş beyinliden iyidir. Anlaşıldı mı?
Un colon est plus gradé qu'un troufion.
Kuş haklı.
Colon, tu parles.
Sensör, gezegende beklenen sayıda insan bulunduğunu gösteriyor.
D'après les détecteurs, aucun colon ne manque.
Geleçekte bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Ama geçmişin temellerini biliyoruz. Bu temeller, kahramanlar tarafından değil isimsiz göçmenler tarafından atıldı.
Nous ne connaissons pas nos futures victoires, mais nous connaissons le passé qui a bâti la fondation... et cette fondation n'a pas été bâtie par des héros... mais par le colon obscur et anonyme.
Şu Albay, tam bir kaçık adamım.
Ce colon, il est cinglé.
Efendim, değerli meslektaşıma şunu söylemek isterim bu suçun daha önce de işlenmiş olması gerçeği hiçbir şekilde Teğmen Morant'ı ve arkadaşlarını haklı göstermez.
J'aimerais signaler à mon très érudit collègue colon, que le fait que le crime ait déjà été commis avant ne pardonne en aucun cas l'attitude du lieutenant Morant et de ses amis.
Onu serbest bırakmadan da kendimizi kurtardık.
C'est fait, mon colon! Et il s'est pas tiré!
katı artıklar... kalın bağırsak, ince bağırsak... ve sindirim kanalı sayesinde... ana kanala geçerler.
Les aliments solides, non absorbés par l'estomac, le grand intestin, le petit intestin et le tube digestif, sont rejetés par le colon.
Kalın bağırsak.
le colon.
Kolonideki herkese ameliyatla yerleştirildi.
Chaque colon en avait un d'implanté.
- Kolonidekilerde birer tane. 100'den fazla.
- Un pour chaque colon. Au moins 1 00.
Ne de olsa mide senin.
Enfin, c'est ton colon.
Kaçak bir köle. Bir İspanyol göçmeni tarafından köle tacirlerinden alınmış.
Un esclave fugitif, acheté par un colon espagnol à un trafiquant.
Umarım, boğazımdan biyopsi almışsınızdır, barsağımdan değil.
Vous avez fait une biopsie de ma gorge, pas de mon colon? Je suis navrée.
Gördün mü, tümörle başlıyor bağırsağa kadar gidiyor.
Ça commence par une tumeur puis ça attaque le colon.
Enine duruyor.
- Le colon transversal.
Al bunu, Bay Sömürgeci!
Attrape ça, Monsieur le colon!
Pekala, biliyorsun, yukarı gitmem gerek ve kalsiyumumu kemiklerim paramparça olmasın diye aspirinimi, kalbim tıkanmasın diye Metamucil'imi, kolon kanseri olmayayım diye ve elbette, östrojenimi vücuduma hala 23 olduğumu inandırmak için alacağım.
Pour vous dire, je vais monter et... je vais prendre mon calcium... comme ça mes os ne se casseront pas en mille morceaux... mon aspirine, alors mon cœur ne se bouchera pas... mon Metamucil, alors j'éviterai le cancer du colon... et, naturellement, mon œstrogène... pour convaincre mon corps que j'ai encore 23 ans.
Kolon kanseri geçirmiş ve 4 saat uçak yolculuğu yapmış.
Antécédents : cancer du colon. Elle a fait un vol de 4 h.
Bence sizde mesane sendromu var, ki bu ciddi olabilir.
Vous devez avoir le syndrome du colon irritable, ce qui peut devenir grave.
Koloniden.
Un colon.
Tamam, kolonu, duodenumu ve mideyi kapat.
Bon, sortez le colon, le duodénum et l'estomac.
Kalınbağırsakta iltihap olabilir.
C'est peut-être une inflammation du colon.
İlk olarak kalın bağırsağından kanadı.
Ça a commencé par des saignements du colon.
Kalın bağırsağın yarısı çürümüş.
Le colon est à moitié endommagé.
Günde 6 kupa kahvenin kolon kanserini önlediğini söylüyorlar.
Maintenant, on dit que 6 cafés par jour ça évite le cancer du colon.
Albay'ın kendisi.
Le Colon!
Orası bir tımarhaneden beterdi.
les overdoses de junkies, les fractures, les infarctus, les hémorragies, les commotions, les furoncles, les éraflures, les cancers du côlon, les arrêts cardiaques, tout l'asile blessé de notre époque.
Göçmenim.
Je suis un colon.
Bu durumda cinayet silahında tam olarak aynı miktarda enerji eksik olmalı.
Une récompense qui n'a été accordée à aucun colon vivant depuis plus d'un millénium.
O Albay'ın sörf tahtası! Hey, çek elini!
- C'est la planche du colon!
- Albay'ın adamları geliyor yine.
C'est encore le colon qui se ramène.
Korkarım ki kalın bağırsak kanseri olabilirsiniz.
J'ai bien peur que vous ayez un cancer du côlon.
Ted Striker burada bulunan herkesten çok daha taşaklı!
Ted Striker a plus de tripes dans son petit doigt que la plupart d'entre nous dans nos intestins, y compris le côlon!
Saat 4'te iridoloğu ve 5'te dahiliye uzmanını görmenizi istiyorum ve daha sonra yemek salonunda maydonoz çayınızı içmek için ara verebilirsiniz.
J'aimerais que vous alliez voir L'iridologiste à 4 heures... et que vous fassiez un lavement du côlon à 5 heures. Puis, vous irez dans la salle à manger prendre une tasse de thé au persil.
Ayrıca hiç ev işi de yapmazdı, çünkü bağırsak sendromu vardı.
Et elle faisait pas le ménage à cause de son côlon spasmodique.
Sizi bilmem ama, ben öyle açım ki bir kalın barsağı tıkayacak kadar yiyebilirim.
J'ai une faim à me bloquer le côlon, pas vous?
Çok iğrenç bir şey, ama kalın bağırsaklarımı ekranda gördüm.
C'est dégoûtant. Mais, j'ai vu mon côlon à la télé.
Yukarı çıkan kolonu ayır çapraz kolondan.
Séparez le côlon ascendant du côlon transversal.
Kalın bağırsağa doğru ilerle sonra apandisti bul.
Continuez avec le côlon sigmoïde et avec l'appendice.
Gelecek hafta, anüsü inceleyeceğiz.
La semaine prochaine on étudiera le gros côlon.
Kızıma dokunursan seni kendi bağırsağınla boğarım!
Touche-la et je te pends avec ton propre côlon.
3 bilimadamı.... bir tane güzel bir hatun mikroskopik boyutlara küçültülecek ve sonra Bay Simpsonun kalın bağırsağının sonunda buluşacaklar.
Trois scientifiques, dont une femme séduisante, seront réduits à une taille microscopique. Ils se rendront alors dans le côlon de M. Simpson.
Bağırsaklar en kötüsü.
Ce côlon de cochon est le pire.
Tabiî ki, uzun süre bekletilmiş Kore şalgamı ve ve domuzcuğun bağırsağı lâzım.
Bien sûr, nous avons besoin de navet de l'Amour-Qui-Dure-Longtemps et un côlon de cochon.
Domuz bağırsağı en faciası içinde bok var.
Le côlon de cochon est le pire, on peut trouver de la merde dedans.