Cortese tradutor Francês
54 parallel translation
- Onun adı... söyle şunu.
- Donne-moi son nom. - Cortese.
- Cortese. Cortese kim?
Qui est-ce?
Köyüme saldıran ve onu yerle bir eden adamlar Cortese'in maskesini... bu maskeyi giyiyorlardı.
L'homme qui a réduit mon village en cendres portait le masque de Cortese. Ce masque.
Şüphesiz o Cortese. Her zaman bir adım bizim önümüzde.
Les hommes de Cortese ont toujours une longueur d'avance.
Beni Cortese'e götür. Onunla ilgili bilmesi gereken herşeyi ona anlatabilirim.
Je dirai tout ce que je sais à Cortese.
Sen mi? Yeni gelenler ayrıcalıklarını kazanana kadar, Cortese'le tanışmıyorlar.
Les nouveaux venus ne rencontrent Cortese que lorsqu'ils le méritent.
Ben de Cortese'le konuşurum.
J'en parlerai à Cortese.
Eminim Cortese bilgi için minnettar olacaktır.
Cortese t'en sera reconnaissant, j'en suis sûr.
- Lordum, Cortese.
- Seigneur Cortese.
O Cortese'in yağmacılarından biri... yanlız.
C'est un des hommes de Cortese. Seul.
O Cortese'in maskesi. Bu doğru.
C'est le masque de Cortese.
Bu Cortese'e yeterince yakınlaşabilmemin tek yolu... onu öldürmek için.
C'est la seule façon d'approcher Cortese. Pour le tuer.
Cortese'i bulmam yıllar aldı.
Il m'a fallu des années pour retrouver Cortese.
Cortese'i senin istediğin kadar bende istiyorum.
Je veux Cortese autant que toi.
Eğer dövüşmeseydik Cortese hepimizi katletmişti.
Autrement, il nous aurait tous tués.
- Cortese bizi köpekler gibi avlayacaktı!
Cortese nous aurait traqués comme du gibier.
- Cortese'e ne kadar yakınsın?
Es-tu proche de Cortese?
Cortese onun için olan hediyimi görmekten çok memnun olacak.
Cortese sera ravi de recevoir un tel cadeau.
Bu sefer beni Cortese'e götürmek zorundasın.
Tu dois me mener à Cortese.
Onu Cortese'e götürmesi gereken kişi benim.
Je dois l'amener à Cortese.
Ben sadece Coretese'in nasıl yaptığımı duyması gerektiğini düşün...
Mais Cortese m'écoutera...
- Şey, eğer öyleyse, herşeyi doğrudan Cortese'e rapor ediyor olmalı.
Si c'est le cas, Cortese est bien informé.
Haydut Cortese'in kalenin içinde bir casusu var!
Cortese a une taupe au château.
Cortese.
Cortese.
Cortese... şimdi... katil bir canavar.
Cortese, lui, est un monstre.
Bu yüzden onlara en iyi ikinci şeyi vereceğim... onun ikinci komutanı... şeytani Savaşçı Prenses, Zeyna. Onlar Cortese'i alamazlar, elbette.
Mais ils veulent une victoire.
- İyi kral ve Cortese bir ve aynı.
- Le roi et Cortese ne font qu'un.
- Cortese'i öldürmek bu suçluluğu hafifletmeyecek. - Sen bunu bilmiyorsun.
Tuer Cortese n'atténuera pas ta culpabilité.
Geriye yapacak tek birşey kalmıştı... o da Cortese'i mezara sokmaktı... benim içinde olmam gereken mezara... şu anda Lyceus'ın içinde olduğu mezara.
Je n'avais qu'une chose à faire : Offrir une tombe à Cortese. La tombe qui aurait dû être mienne.
Malik'i bulmalıyım ve beni Cortese'e götürmesi için onu zorlamalıyım.
Je dois retrouver Malik pour qu'il me mène à Cortese.
Cortese ve eşkıyaları bu köyü yok etmek üzereyken, kim onları durdurdu? - Siz ikiniz yaptınız.
Quand ces bandits ont failli raser ce village, qui les a arrêtés?
- Kral ve yağmacı Cortese bir ve aynı. - Ama, bu imkansız!
- Le roi et Cortese ne font qu'un.
Kral, Cortese'le savaş halinde.
- C'est impossible. Le roi est en guerre contre lui.
Cortese buraya sadece burada olduğumu bilirse gelecektir.
Cortese ne viendra que si je suis là.
Cortese'e gidiyorsun... ama ilk önce... sana borçlu olduğum birşey var.
Je vais vous livrer à Cortese. Mais avant, je te dois quelque chose.
Bu Cortese'in zevki... ve onun seninle işi bittiği zaman... yanmış cesedine tüküreceğim.
Laissez ce plaisir à Cortese. Quand il en aura fini avec toi, je cracherai sur ton cadavre brûlant.
Cortese ve benim yüz yüze geleceğimiz anı ne kadar uzun zamandır planladığımı biliyor musun sen?
Que tu ne devais pas t'en mêler. J'attendais ce moment depuis longtemps.
Cortese'i yendikten sonra... ne hisettin? Hissetmek mi?
Qu'as-tu ressenti après avoir vaincu Cortese?
Ve seni temin ediyorum, Toris... eğer Cortese'i öldürürsen, benim olduğum şey olacaksın.
Crois-moi, Toris. Si tu tues Cortese, tu deviendras comme j'étais.
Kral sizin yarın yakılmanızı emretti. Bu yüzden eğer bana Cortese'i nerede bulabileceğimi söylerseniz... ölümlerinizi çabuk ve acısız yapmaya çalışacağım. Bunun gibi infazlara inanmıyorum.
Le roi a ordonné votre condamnation au bûcher.
- Cortese... baskıncılara silahlarını bırakmalarını emret.
Cortese, ordonne-leur de baisser leurs armes.
Chakramıma güzelce bir bak, Cortese.
Jette un œil à mon chakram, Cortese.
Cortese!
Cortese!
Marcy Ross ile Ben, Cortes'i ve Aztekleri hazırlayacağız.
Marcie Ross et moi faisons Cortese et les aztecs.
Şey, 1992 de ve Dan Cortese ile alakalı olmayan hiç birşeyle canımı sıkmıyordum.
C'était en 1992, et je ne voulais pas être dérangé par autre chose que Dan Cortese. De plus, quel est le problème?
- Cortese.
Cortese... Qui est-ce?
Erkek kardeşinin Cortese tarafından öldürüldüğünü söylediğini sanmıştım.
- Cortese n'a pas tué ton frère?
- Evet, Cortese...
Oui, Cortese.
Kralınız Cortese.
Ton roi est Cortese.
Neden sadece Cortese'i bulmuyoruz? !
Trouvons Cortese!
Neredesin? !
Cortese, où es-tu?