Crucial tradutor Francês
778 parallel translation
İşin düğüm noktası da bu!
Voilà le point crucial!
Kaptan Bligh, mahkemeye önemli bir noktayı açıklayamadınız :
Lors de votre dernier témoignage... vous n'avez pas éclairci un point crucial.
Rahmetli babamın desteği büyük rol oynadı.
L'appui de mon défunt père a été crucial.
Bu tip davalarda çok önemli bir faktör olabiliyor
C'est un facteur crucial.
- Faktör!
- Crucial.
- Gitmeden önce söylemeliydin.
J'y vais. C'est crucial.
Bu dönüm noktasï.
Là, c'est le seuil crucial.
Sadece kaçak bir Nazi değil.
C'est crucial!
Casablanca'dan gitmem çok önemli, biliyorsun.
Vous savez qu'il est crucial que je quitte Casablanca.
O günlerde FBI'ìn önemli hizmeti yazìyla ya da filmle halka anlatìlamazdì.
Ce service de guerre crucial ne pouvait être rendu public d'aucune manière.
Ama bunu düşünürken tehlikeli bir noktadaydım ve bu işi seçtim.
Je vivais un moment crucial de mon existence. Finalement, j'ai préféré entrer dans la police.
İşin püf noktası da bu değil mi zaten?
N'est-ce pas ce que tu appelles "le point crucial de l'affaire"?
O an gelene kadar, bu sorunun cevabını hiçbirimiz bilemeyiz.
Aucun d'entre nous ne connaît la réponse avant le moment crucial.
- Herkes. - Büyük son sahne.
- L'instant crucial.
- Önemli bir şey değil
- Rien de crucial.
- Bu önemli bir şeyi mi gösteriyor?
- C'est un moment crucial.
Korkarım başka bir seçeneğimiz yok, efendim, iki cesedin de durumu benim savunmam için hayati derecede...
L'état des deux cadavres est crucial... Bien, bien.
Birazdan yer değiştiklerini göreceksiniz. Çünkü Bay Roger Shackleforth fazlaca aşık olan beyefendi, kısa ama çok anlamlı bir yolculuk yapacak. Alacakaranlık Kuşağı'na.
Mais cela va bientôt changer car M. Roger Shackleforth, ce jeune amoureux transi, va faire un voyage court mais crucial dans la Quatrième dimension.
Şimdi kritik anda bizim manevralar olacak.
Nous voici maintenant au point crucial des manoeuvres.
But it's a crucial step, Rusya'yı irin dolu bir çukura sokuyor.
Mais c'est un pas crucial, qui pourrait précipiter la Russie dans un gouffre.
Başbakanla birbirimizi anlayabilmemiz çok önemli.
Il est crucial que nous communiquions bien.
İşler sarpa sardığında planda olmayan şeyler yapıp durumu kurtarabildiğim için başarılı bir hırsızım.
Ma capacité à improviser avec brio au moment crucial est l'une des raisons pour lesquelles je suis un voleur payé à prix d'or.
Bu insanın kendini önemli hissedeceği bir yük mü? Bu savaşı değiştirebilir mi, hah?
Un chargement prioritaire crucial pour la guerre?
- Doktorla konuşmam çok önemli.
Il est crucial que je lui parle.
Bu toplumsal bir görev.
À tout prix. C'est un devoir socialement crucial.
Ateşkes sayesinde... Her şeyden önce ateşkes sayesinde kazanmış olduk ve Paris'te kuvvetlerimiz ve bu komite resmen tanınmış oldu. Ayrıca kritik bir noktada kesin bir yenilgiden kaçınmış olduk.
Grâce à la trêve, grâce à la trêve, nous avons eu la reconnaissance de ce comité et des forces dans Paris et pu éviter la défaite, ce qui est crucial.
Elim titredi.
Au moment crucial, ma main a tremblι.
Rusya'nın işgali için her askere ihtiyaç var.
Chaque soldat est crucial à la conquête de la Russie.
Vakit en önemlisi, doğru mu? - Doğru.
Tu as dit que le minutage est crucial.
Bu Carl Wilson, değer verdiğimiz tarafsız bir ülke ile bizim aramızda hayati önemi bulunan bir anlaşmayı yapması amacıyla karşı tarafı ikna etmesi için görevlendirilen özel Birleşik Devletler elçisi.
Voici Carl Wilson, un émissaire spécial américain sur le point de réussir à faire signer un accord crucial sur les échanges entre notre gouvernement et un pays neutre important pour nous. Émissaire Spécial Wilson
Kastedilenlerin son derece açık olması oldukça önemlidir.
Il est crucial que la formulation soit claire.
Bu çok önemli.
C'est crucial.
- Kararınız açısından önemli değil mi?
- N'est-ce pas crucial?
Deneylerim çok kritik bir seviyede. Zamana karşı yarışıyorum.
Mon expérience en est au point crucial, je ne peux pas partir maintenant.
Zaman çok önemli.
Ce moment-là est crucial.
Fakat o günden itibaren, yaşamın kaynağını anlama noktasında,... başlangıçtaki oksijensiz ortamı anlamamızda kritik rol oynadı.
mais depuis lors, cela s ´ est avéré être crucial dans la comprehension du début de la vie parce que, la terre était sans oxygène.
Oksijeni bitkilerin üretmesi ve bitkilerin ise henüz varolmaması,... kritik bir çelişki.
Ce qui est crucial, parce que l'oxygène est produit par les plantes et n'existaient pas avant que la vie ait existé dans un état libre.
Bu kritik bir ilerlemeydi, çünkü aminoasitler yaşamın yapıtaşıydı.
Ce qui est un pas en avant crucial, parce que les acides aminés sont les modules de la vie.
Gökyüzünü haritalandırmak için, zaman kritik önemdeydi.
le temps est crucial pour tracer le ciel.
Bir ışık geçidi - Işık aradaki bağı oluşturan bilgiyi taşıyor bu yüzden bu kritik deneysel gerçek, 1881'den beri insanların kafasını meşgul ediyor ;
Le passage de la lumière la lumière est le porteur de l'information qui nous lie, et c'est pourquoi le fait expérimental crucial, celui qui a embarassé les gens depuis 1881 :
Endüstriyel kaynaklarla güneşten gelen radyasyonu elektriğe çevirmeye yarayan bir ünite.
L'élément crucial de la conversion de radiations solaires en électricité à l'échelle industrielle.
Pazarlık kritik noktada.
On est à un point crucial.
En önemli teknik bilginin içinden alınması hariç.
À part que le contenu technique crucial a été enlevé.
Bu final anı.
C'est le moment crucial.
Bu insanlar kim ve biz onları durdurduğumuzda nereye gidiyorlardı. Bizim yaşamımız için çok önemli olabilir.
Savoir qui sont ces gens et où ils allaient quand on les a interceptés est peut-être crucial pour notre avenir.
Tamam. İyi dinle. Bu çok önemli.
Maintenant, attention, c'est crucial.
Ama kritik önemdeki bazıları tarih örgüsünü değiştirmiştir.
Mais ceux qui ont lieu à un moment crucial... peuvent altérer l'histoire.
En kritik anda, desene.
Au moment crucial, dirons-nous!
- Dostlar bunun içindir.
Qui te tend, à l'instant crucial,
Bu çok önemli.
Crucial.
- Ne zaman? Ne zaman? Kimse duymadı!
Ça fait des années que nous martelons ces arguments, et toi, au moment crucial, tu te couches?