English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ D ] / Dalar

Dalar tradutor Francês

1,280 parallel translation
- Ben de İneklere 300 dalar koyuyorum.
300 dollars sur les Vaches.
Hayır, hayır, onlar dışarıdalar.
Ils sont dehors.
O zaman, sonrakı kapıdan gizlemek için, güzel bir yer buluruz. Doğru zaman gelene kadar bekleriz, sonrada içeri dalarız. Sert ve tehlikeli görünün, onları bantla kozaladıktan sonra karavanlarının arkasına tıkarız.
Donc, on se cache à côté, on attend le bon moment, on surgit, on prend l'air méchant, on les ligote au ruban adhésif, on vole leur camionnette, on charge le nouveau véhicule et on rapporte tout ici.
Düzgün gıdalar...
Une bonne alimentation...
Fazla zamanımız yok. Dışarıdalar.
On a peu de temps, ils sont là.
- Sanırım Avrupa'dalar.
En Europe, je crois.
- Toplantıdalar.
- A une réunion. - Quelle réunion?
Dr. Ho bu öğleden sonra aradı. Bir çift kornea ayırtmış ama Singapur'dalar.
Le docteur Ho a appelé.
Dışarıdalar ve girmeye cesaret edemiyorlar.
Où sont-ils?
her an anılarına dalarım.
Tu n'a jamais quitté ma mémoire.
Kenny, ahbap, sana neler oluyor böyle? O ibneler, Disney Channel'dalar sadece sanıyordum.
Les bleus ont battu les rouges les trois dernières fois.
- Dışarıdalar!
- Ils sont partout!
Med 9'dalar.
Ils sont sur la ligne 9.
Ve gerçekten kapıdalar.
Et ils Sont vraiment à notre porte!
Yani ölmeden önce. Dondurulmuş gıdaların olduğu yerde kanlı ve tamamen parçalanmış bir halde gördüm.
Je l'ai vu au rayon surgelés, balafré et couvert de sang.
Şu anda, o ve takımı toplantıdalar.
Il a constitué une équipe.
Ve şimdi de dışarıdalar, çıplak bir halde aynı Tanrının onları yarattığı günkü gibi.
Ils sont en liberté, nus comme le jour où Dieu nous a créés.
Amerikalı koleksiyoncular, yeniden İtalya'dalar.
Les collectionneurs américains sont de retour en ltalie.
Bütün Fransa'dalar.
C'est déjà terminé en France.
Eminim ki, Photo Mat'dalar.
Je suis sûr qu'elles sont au magasin.
Savaşın ortasına aniden dalar, kelleleri uçurur ve geldiği gibi dört nala uzaklaşırdı.
Il le menait au cœur de la bataille fauchant les têtes au galop.
Dışarıdalar mı?
Il n'y a personne?
İçeri hemen dalarız.
On arrive tout de suite.
Fazladan aldığın kuru gıdaları sırt çantana ya da cebine koyabilirsin.
Tout ce qui est emballé tient facilement dans la poche.
Makarna ve hindi gibi daha ıslak gıdalar için ise ağzı kapanabilen poşetler.
Pour les macaronis ou le pâté en croûte, pense sacs congélation.
Şimdi, eğer buna basarsam Max uykuya dalar, uzun bir uykuya.
Si je poussais ce bouton, Max ferait une longue, longue sieste.
Onları tekrar dondur, Şu kapıdalar!
Fige-les encore, ils sont derrière la porte!
Raymond, vasiyetin olursa ve lifli gıdalar yersen başına bir şey gelmez.
Raymond, écoute-moi. Avec un testament et une nourriture saine, tu es paré contre tout.
Ya da... tüm o kurutulmuş gıdalar yüzünden aklımı kaçırdım.
Soit ça, soit la nourriture déshydratée m'est montée à la tête.
Bazı gıdalar gece yarısından sonra yenir.
Certains plats se mangent après minuit :
Az sayıdalar ve daha da az moralliler.
Elle n'a pas le moral.
Bunları gazetecilerden alamazsın. Hayır, Kendals'dalar.
Non, réservés aux grands magasins.
Ne zamandan beri aşağıdalar?
Quoi? Depuis quand sont-ils là-dessous?
- Lizbon'dalar, nerede sanıyordun?
A Lisbonne, qu'est-ce que tu crois?
Umarım... dalarız ve ona çarpmadan geçeriz.
En espérant pouvoir plonger.
- Aşağıdalar.
- Dans leur chambre.
Plaza'dalar.
Au Plaza.
Evet öyle ama maalesef muhasebecileriniz şu anda Venezuela'dalar.
Malheureusement, vos comptables sont au Vénézuela.
Hatta şu açık bir toplantıdalar.
Ils ont une réunion dans le garage.
Sonra bir gün, daha ilk kar düşmeden son bir yemek turuna çıkar. Aniden bir baykuş ortaya çıkar, dalar ve onu yakalar.
Tout à coup, un hibou fonce sur lui, l'attrape et l'emporte.
Böyle bir anlaşma karşınıza çıktığında işe dalar ve onu sonuçlandırırsınız. Tatil talep etmezsiniz.
Un deal pareil, ça se suit jusqu'à sa conclusion, et sans penser aux vacances.
Verandada oturur bir sürü düşüncelere dalar ve her zaman bir şeyler kurardım.
Je me tenais sous le porche et je pensais à plein de choses.
İnsanlar yorulur, sinirlenir, dalar gider.
Ils se fatiguent, s'énervent, sont distraits.
Ortaklarınız, Ato şirketiyle toplantıdalar.
La direction est en réunion avec la société Ato.
Yukarıdalar, orada buradalar.
Là-haut. Par cette route, ou par là.
İsyancılar Velasco'dalar.
Les rebelles sont â Velasco.
Aşağıdalar.
Impossible de fuir.
Diller hemen içeri dalar.
et plongent leur langue.
Böylece, Thermopoli'nin komutasını alıp tam Path'in üstüne doğru kamikaze gibi dalar.
Ainsi, il prend le Thermopoli fonce sur le Path Tel un kamikaze et BOOM!
"Aşırı Zenginler İçin Temel Gıdalar" kitabı iyi iş yaptı.
Il a eu du succès avec Repas simples pour les Ultra-riches.
Dalar dalmaz farkettim ki, birkaç Dusky yunusu balık atıştırıyordu.
Ils ont de très bons rapports. Ils sont très sociaux.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]