Dağıt tradutor Francês
8,303 parallel translation
İki hafta içinde, her 4 isim için 100'er kayıp mektup dağıtıldı
En deux semaines, des 100 lettres adressées à chaque destinataire,
- Ortalığı dağıtıyor, değil mi?
Il est en feu, hein?
Camide sadaka dağıtırsınız artık.
Les mosquées aussi font dans la charité.
Bu tatlılar neden dağıtıIıyor?
D'où viennent ces gâteaux?
Görünüşe göre CDC hepimizin dikkatini dağıtıyor.
Le CDC semble devenir une distraction pour nous tous.
Ekin dağıtım girişimim oldukça umut verici.
Mon initiative culture-redistribution est très prometteuse.
Milletin senden hoşlanması için öylece etrafta dolanıp insanlara bir şeyler dağıtamazsın.
Ça suffit pas de jouer les grands seigneurs pour que les gens t'aiment.
- Özel Tim dağıtılacak. - Şartları duyduk.
Le Bloc de recherche sera dissous.
Escobar'ın teslim şartlarından biri olduğu için Özel Tim dağıtıldı ve Albay Carrillo ülke dışına tayin edildi.
Escobar avait posé pour condition la fin du Bloc de recherche et la mutation à l'étranger de Carrillo.
Çok dikkatimi dağıtıyorsun da.
Tu es une terrible distraction.
- Dikkatimi dağıtıyorsun?
Tu me distrais.
Ben sadece dağıtım yaparım. İşin o kısmı bana bakmıyor.
Je distribue et je ne décide de rien.
- Muhafızların dikkatini dağıtıp maskeli hırsıza kaçma fırsatı vereceğim.
- c'est ton signal pour... - Distraire les vigiles pour que le voleur d'hamburgers puisse s'échapper.
Söylemek istediğim şey... Kadınlar grupları dağıtır.
J'aimerais juste dire que... les femmes sont la mort des groupes.
Gidin dağıtın!
Allez vous amuser!
Eğer bu çocuklar benim balomdakinin yarısı kadar dağıtırsa...
Si ces gamins deviennent à moitié aussi fous que moi pendant mon bal...
Lisedeki ben bile mahvetmişti sizi kaltak takımınızı tek başıma dağıtıp lime lime etmiştim.
Le Moi du lycée vous aurait déjà détruites, en démantelant votre groupe de salopes et en proclamant vos pétasses jeunes orphelines comme étant miennes. Oh, non!
Yüzünü dağıttım çünkü.
C'est parce que je t'ai défoncé la gueule, connard!
Ben seni yeni New York dağıtıcım olarak işe aldığımda bana kati suretle bir profesyonellik garanti etmiştin.
Quand je t'ai embauché, pour être mon distributeur à New York, tu m'as garantit un certain niveau de professionnalisme.
Dağıtıcıyı teşhis edebilmen için senden Ruiz'e yakın olmanı istiyorum.
On a besoin d'être proche de Ruiz, ainsi tu pourras identifier ce vendeur.
- Cadı, dağıtıcıyı gördüm.
J'ai vu le vendeur.
- Dağıtıcı Nomar'ı bizzat mı öldürdü yani?
Le vendeur l'a tué personnellement? C'est ce qu'il a dit.
Ana tanığımız, Lobos'un LA dağıtıcısı dedektiflerin gözetimindeki tanıklık yaparken güvenli evimizde öldürüldü.
Notre principal témoin, le vendeur de Los Angeles de Lobos, a été tué dans notre maison de sécurité avant qu'il ne puisse témoigner dans la salle de soin.
Organizasyon düzgün olursa dağıtım yapabiliriz.
On pourrait le bouger si l'organisation était droite.
Ölmeden önce, Nomar bana Lobos'un New York dağıtıcısının onu bıçakladığını söyledi. Sokak adının Ghost olduğuna inanıyoruz.
Avant de mourir, Nomar m'a dit qu'il a été poignardé par le distributeur New Yorkais de Lobos et on pense que cette personne se fait appeler "Ghost".
Dağıtıcının yüz çizimi mi var sizde?
Et vous avez le portrait robot de ce fameux distributeur?
Bu dağıtıcıyı kendi gözleriyle gören insanlar.
Des hommes ont vu ce distributeur.
Red dağıtım rotamızı kapattı.
Red a cimenté notre passage.
Yemek dağıtırken de çene çalmayın.
Arrêtez de cancaner pendant que vous servez à manger.
10.00 mı? Öğle yemeğinin ilk dağıtımı 11.00'den önce değil.
Mais le déjeuner est à 11 h.
Hapiste yemek dağıtırken mi?
Quand je serai cuistot en prison?
Bayan Duncan onları dağıtırken Hogmanay gibi olurdu.
Et Mme Duncan était heureuse de leur en donner.
Bu test dikkatini dağıtıyor.
Ça te distrait avec le test.
Ben Amy Meyer, ve şu gördüğünüz elektrik dağıtıcısı benim son anda yaptığım projemin bir parçası, 5 köşeli Tesla bobini.
Je suis Amy Meyer, et les perturbations électriques que vous voyez sont juste un effet secondaire de mon projet de dernière minute, un champ de bobine de Tesla à cinq côtés.
Kevin ve John partiyi dağıtıp orkestrayla şarkı söylemeye başlayıp arkadaşlarımı etkilemeye çalışmışlardı.
Kevin et John ont gâché la fête en chantant avec le groupe pour impressionner mes potes.
Bu dün Mega Dome'da dağıtılan aynı ilaç.
Ceci est le même lot qu'ils utilisaient tn le Mega Dome hier.
Ama bunun yerine adamlarım insanlara battaniye dağıtıyor!
Mais plutôt mes garçons sont là distribuant des couvertures!
Şimdi bana doğruyu söyle yoksa bu zeki beynini dağıtırım!
Alors, dis-moi la vérité ou je repeins la rue avec ta cervelle.
Sen tutar, ben dağıtımı yaparım.
Tu tombes pour possession. Pour moi, c'est revente.
Ben dağıtırım.
Je vais distribuer.
Ortabatı eyaletlerinde tek dağıtıcı biziz.
Le seul distributeur pour tout le Midwest.
Gerhardtlar, bütün Kuzey Ortabatı'nın kamyonculuk ve dağıtım işinin başında.
Les Gerhardt contrôlent les transports routiers et la distribution de tout le nord du Midwest.
- O silahları dağıt.
- Distribuez ces armes.
Çocukların dağ kompleksine çıktıklarından emin olmalısın.
Tu dois t'assurer que les enfants arrivent au complexe de la montagne.
Yıllar önce, büyük İngiliz kaşif, George Mallory, Everest dağında ölen kişi, Neden oraya tırmanmak istediği soruldu.
Il y a des années, l'explorateur britannique George Mallory, qui devait mourir en gravissant l'Everest, fut interrogé sur sa motivation.
Benim için tırmanacak başka bir dağ yok.
Je n'ai plus de défis à relever.
Pekala millet, bu dağı tırmanmayı çok isterdim ama bu imkansız.
OK, j'adorerais relever ce défi, mais c'est impossible.
Korkarım bu dağ tırmanılamaz.
J'ai bien peur de ne pas pouvoir relever ce défi.
Bu da benim yeni tırmanılacak dağım Dikkat kesilin, bu benim "dinlemeyi öğren" şarkım
Et voici ma chanson sur mon challenge de prêter attention et d'écouter.
Dikkatin dağınık durumdaydı.
T'as été distraite.
... dağıtılmış olduğunu.
Amoché.