Dert etmeyin tradutor Francês
290 parallel translation
Bunu dert etmeyin şimdi. Eğer onu kurtarmak istiyorsanız acele edin.
Dépêchez-vous, pous la sauver.
Ama dert etmeyin, lütfen içeri buyurun.
Mais que ça ne vous arrête pas. Entrez...
Sorun değil. Bulaşığı dert etmeyin.
Pas la peine de prendre une douche.
Elizabeth'i dert etmeyin.
Ne vous inquiétez pas : Je lui ai parlé.
- Dert etmeyin. - "Rosebud" hakkında ne biliyorsunuz?
Et "Bouton de Rose"?
- Dert etmeyin. Her şey yolunda.
Magnifique!
Onu dert etmeyin.
Ne craignez rien.
Ditrich'i dert etmeyin.
Ditrich!
Benim içinse lütfen dert etmeyin.
Ne vous en sentez pas obligé à cause de moi.
Dert etmeyin Bay Hampton. Ben sizinle yerim.
Ne vous en faites pas, M. Hampton, je dînerai avec vous.
Ben o kadar yaşlanmayacağım, o yüzden dert etmeyin.
Je ne veux pas devenir vieille, alors ne vous inquiétez pas.
Dert etmeyin, gençsiniz bol zamanınız var.
Vous êtes encore jeune. Si Dieu veut, vous en aurez.
- Parayı dert etmeyin.
Ne vous inquiétez pas.
Dert etmeyin.
Pas à vous inquiéter.
Dert etmeyin.
Ne vous en faites pas.
Onları dert etmeyin sinyora.
Pas d'inquiétude.
Evet, ama sakat elinden... Dert etmeyin.
- Juste qu'il était invalide.
Dert etmeyin, nadiren alkış tuttuğumuz için, halkımız soğuk tavırlı görünebilir.
J'espêre que tout le monde l'aura oubliée. - Ne vous étonnez pas si vous trouvez le public un peu froid.
Dert etmeyin, ben başımın çaresine bakarım.
Ne vous inquiétez pas, je sais prendre soin de moi.
Gerçekten önemli değil, dert etmeyin.
Vraiment. Je vous dis que ce n'est pas la peine.
- Önemli değil. Önlüğü dert etmeyin.
Ne vous inquiétez pas du veston.
Yaşlı birini dert etmeyin.
Fais pas attention au vieux.
Hassan'ı dert etmeyin, Bay Pollock.
Ne faites pas attention à Hassan.
Kendinize dert etmeyin.
Ne vous en faites pas.
- Büyükbaba ne olacak? - Büyükbabanızı dert etmeyin.
Mais pour Grand-père?
Ona yemek sözüm vardı. Hayır, hayır, hayır, bunu dert etmeyin.
- Ne vous inquiétez pas.
Dert etmeyin, ayak uydururum.
Peu importe, je peux changer de religion.
Siz onu hiç dert etmeyin.
T'en fais pas.
O zaman dert etmeyin.
Alors n'y pensez plus.
Bunu dert etmeyin Şerif.
Soyez tranquille.
Oh, madam, bakın, bunu dert etmeyin.
Faites ce que vous avez à faire.
Madam, siz ne yapmanız gerekiyorsa onu yapın ve beni dert etmeyin.
Faites ce que vous avez à faire. Faites comme si je n'étais pas là.
Bunu dert etmeyin. Ben yapabilirim.
Peu importe, je l'aurais tué.
Boşuna dert etmeyin beyler. Hepiniz rahat olun.
Comme si on ne comprenait pas qu'on a tous ce Nouvel An ce soir.
Biraz kansızsınız ama o kadar dert etmeyin.
Vous faites un peu d'anémie, mais rien d'alarmant.
Hoşça kalın ve dert etmeyin.
Ne vous faites pas de souci.
Boşuna dert etmeyin beyler.
Ne vous démenez pas, les gars!
Kuşkusuz giymek zorunda kaldığınız bu pis köylü paçavralarını dert etmeyin.
Ne vous en faites pas pour ces sales haillons de paysan... vous avez dû vous en vêtir dans une aventure romantique.
İstediğiniz aletse, hiç dert etmeyin.
Des outils? J'ai ce qu'il vous faut.
Onlardan kaçabiliriz, dert etmeyin.
On peut les semer. Après, on fout le camp.
Fazla dert etmeyin. Maliye'nin adamlarıyla görüşürken...
Ne t'inquiète pas pour les impôts.
Viatex hesabını dert etmeyin.
Ne t'inquiète pas au sujet du compte Viatex.
Dert etmeyin. Çak kovboy!
La patte, "partenaire".
Beni dert etmeyin.
Ne vous dérangez pas pour moi.
Hadi, kendinize dert etmeyin.
Allez. Vous mettez pas martel en tête.
Dert etmeyin Dr. Sanderson.
- Laissez, docteur.
- Lütfen, lütfen hiç dert etmeyin.
C'est de l'eau.
Biliyorum efendim, dert etmeyin.
- Ce n'est rien.
Aptallık etmeyin. Bu işin sonunda sadece dert var.
Tu ne peux y gagner que les pires ennuis.
- Oh, dert etmeyin.
Peu importe.
Dert etmeyin Bn.
Elle?