Determine tradutor Francês
1,702 parallel translation
Normalde ölüm zamanını lividiteye göre belirleriz ama yangın, cesede büyük zarar vermiş.
Normalement on détermine l'heure de la mort sur la rigidité, mais l'incendie a compromis le corps.
Yani kendini ya aptal yerine koyuyor ya da çetin ceviz.
Ça le rend très bête ou déterminé à fond.
Tim Riggins... Konsantre durumda mı?
Tim Riggins, il est déterminé?
Tim Riggins hakkında garanti verebileceğim tek şey onun sadece ve sadece futbola konsantre olduğudur.
Si je peux garantir une chose sur Riggins, c'est qu'il est déterminé à jouer au football.
Seni sorgulamayı Nass istedi.
Nass est déterminé à vous interroger.
Önseziyi, interaktif evrimsel algoritmaya göre formülleştirdim. Harley'in öncelikli rotasını ve sonraki hedefini belirleyen dizayn.
J'ai formulé un algorithme interactif qui détermine le chemin d'évasion et la direction de la Harley.
Ben küstah değilim.
Je suis déterminé.
Olay yerindeki lastik izlerini inceledim... ve lastikler arası mesafenin aşağı yukarı 2.5 metre olduğunu tespit ettim.
J'ai analysé les empreintes de pneus recueillies sur la scène de crime et j'ai déterminé un écartement des roues d'approximativement 2,6 m.
Eve gitmesini söyledim, ama o keçi gibi inatçı olduğunu kanıtlamaya kararlı.
mais il est déterminé à prouver qu'il a des couilles d'acier.
Ana birlikten Bryan'ın yaptığı incelemeye göre her üçü de başının arkasından vurularak öldürülmüş.
Le médecin-chef Bryan a déterminé la cause de la mort : on leur a tous les trois tiré une balle derrière la tête.
Dr. Saroyan, kurbanın Kafkas olduğunu belirledi.
Le Dr Saroyan a déterminé que la victime était de type caucasien.
CDC ile birlikte yapılan çalışmalarda teşhis konulduktan sonra uçağın yakılması kararı alındı.
La décision de brûler l'appareil a été prise une fois qu'il a été déterminé...
Bir şey yaydığını belirledik. Deşifre edemediğimiz bir sinyal.
On a déterminé qu'il émettait quelque chose, un signal qu'on n'a pas pu décoder.
Dodge'la Earl Jr.'ı almaya gittim arkadaş edinebilmeleri için her şey hazırdı.
En allant chercher Dodge et Earl Jr., j'étais déterminé à changer les choses.
Ben de böyle bir şeyi önlemek konusunda aynı ölçüde kararlıyım eğer sen de benim yanımda yer alırsan.
Eh bien, je suis aussi déterminé à l'éviter. Si vous restez à mes côtés, n'est-ce pas pour m'aider?
Olayları kontrol etmeye onlar tarafından kontrol edilmemeye kararlıyım.
Je suis déterminé à contrôler les événements, et non pas l'inverse.
Bu genç adam, masumiyetini ispatlamakta kararlı.
C'est un jeune homme déterminé à prouver son innocence.
Özellikle sicim-ağ yoğunlaşmasını kullanarak açıkladığınız büyük birleşme konulu yazınızı beğendim ve merak ediyorum, üç boyutlu sicim-ağı nasıl oluyor da süper ağır madde bozon ve fermiyonun varlığını betimlemenizi sağlıyor?
{ \ pos ( 192,210 ) } J'ai adoré votre unification utilisant un condensat de réseau de cordes. { \ pos ( 250,230 ) } Comment avez-vous déterminé qu'un réseau tridimensionnel { \ pos ( 250,230 ) } unifiait les fermions et les bosons de jauge?
Arkadaşı onu eve kapatmaya kararlıydı.
Le type était déterminé à la faire rester au sol.
Onu enselemeye kararlısın değil mi?
Tu es déterminé à le coincer, hein?
Çok zeki ve çok azimli olan birinin.
Quelqu'un d'intelligent et de déterminé.
Çok yeteneklisin.
- Si déterminé, si capable...
Charlie sonuçları önceden belirlemeye azimli.
Charlie est toujours déterminé à tout prédéterminer.
- Kararınızda oldukça emin görünüyorsunuz.
- Je vois que vous êtes déterminé.
Tüm bu, bir karışım yaratmak için birleştirilen şeyler beni şekillendiriyor ve bana bilinç kazandırıyor.
Le tout, en se mélangeant, me crée et détermine ma confiance.
Başkan kesin bir tarafsızlık hususunda çok kararlı.
Le président est déterminé à garder une stricte impartialité.
Ve bunu, kimse, Dave Williams'dan daha iyi bilemezdi... Wisteria Lane'in gelmiş geçmiş... En iyi komşusu olmuştu o...
Et Dave Williams le savait parfaitement, et il était bien déterminé à être le meilleur voisin que Wisteria Lane ait jamais connu.
Çok azimlisin değil mi?
Tu es vraiment déterminé, n'est-ce pas?
Ne? Bir sebebim var. Görevimi tamamlama sebebi...
- J'ai mes raisons d'être déterminé à aller au bout de ma loyauté et d'être dans l'obligation de connaître la vérité!
Tabii Peyton'ın sapığının yaptığı gibi değil, sadece sürüklenip gidiyorum işte.
Pas comme le harceleur de Peyton. Mais déterminé.
Buradan gitmek için bir rota belirle ve hiper-sürücü motorları hazırla.
Détermine un itinéraire et prépare l'hyperdrive.
Onu bulmayı takıntı yaptım. Ama bulamadınız!
J'étais déterminé à la retrouver.
Çok temel ve yüksek bir tasarımdan büyüyecek.
Son design basique, très moderne, sera déterminé à l'avance.
Katil anahtarlarıma bakmış ve hedefi olmadığımı zaten anlamıştı.
Le tueur avait déjà contrôlé mes clés et déterminé que je n'étais pas la cible.
Bu evdeki tüm pisliğin kaynağının sen olduğu kanaatine vardım.
J'ai déterminé que vous étiez la source de tout le désordre dans cette maison.
Bu ince planlanmış operasyona değdi mi bari?
Avez-vous déterminé si cette ruse complexe a fonctionné?
Ve insan davranışları çevre tarafından belirleniyor gibi görünüyor.
Et le comportement humain est déterminé par l'environnement.
Evrenin sınırına ulaşmak için kararlıyız.
Déterminé à atteindre les confins de l'univers
Kararlı olun.
Déterminé.
Gulmira bölgesinde yaşanan beklenmedik olaylar belirsizliğini koruyor. Her ne müdahale ettiyse emin olun bununla Amerikan Hükümeti'nin hiçbir ilgisi yok.
En ce qui concerne les événements qui se sont déroulés à Gulmira, nous n'avons toujours pas déterminé qui est intervenu, mais je vous assure que notre pays n'est pas impliqué.
Tüm bunlar para atışıyla belirlenecek.
Tout est déterminé par le lancer de cette pièce de monnaie.
Cao Cao, şu sıralar savaşa kararlı.
Ces derniers temps, Cao Cao est déterminé à se battre
Lordum, bu Zhu-ge Liang bizi felakete sürüklemeye kararlı.
Mon Seigneur, ce Zhu-ge Liang est déterminé à nous attirer des ennuis!
Gönlünü almaya kararlıyım. Tamam mı?
Je suis déterminé à me racheter.
Seni bilmez miyim ben, hayatta yapamazsın.
Il est déterminé à faire de cette soirée, sa soirée.
Buradan tekrar kaçmaya kararlı.
Elle est determiné à lutter pour sortir encore.
Ardından olaylar gittikçe azalacak ve daha az yerine getirilecek.
Ensuite, les occasions se feront plus rares, et il sera moins déterminé.
Böyle bir vuruş yapacaksan, bazı kesin konuları özel zaman dilimlerine koyan bir sözleşme yapmanın ne anlamı vardı ki?
Pourquoi avoir déterminé des heures pour certains sujets dans le contrat si tu l'ignores dès le début?
Bayan Keller davanız aşır mahkemesi tarafından kapatıldı. Oğlunuzun otizmine müvekkilimizin aşısının neden olmadığına karar verdiler.
Melle Keller, votre affaire a été jugée par la cour spéciale des vaccins, et elle a déterminé que ce n'était pas le vaccin de mon client qui avais rendu votre fils autiste.
- Seni bu oyunda yenmeye karar verdim zihnini okumadan.
- Pourquoi restez-vous? - Je suis déterminé à vous battre à ce jeu. Sans lire votre esprit.
Nihayet, küçük ama kararlı bir başlangıç.
Et enfin, un frémissement, petit mais déterminé.