Doğa tradutor Francês
2,126 parallel translation
Doğa gelişimini karşıkoyulmaz bir biçimde tamamladı.
La nature reprend son cours.
Çocuk kitabı bu, doğa kitabı değil ki.
C'est un livre pour enfants, pas de sciences naturelles.
Doğa kitabı olsa bence daha iyi olurdu.
Je crois que je préférerais.
Vahşi doğa fotoğrafçısı olmak istiyordu.
Il voulait être un photographe de la faune sauvage.
Vahşi doğa fotoğrafçısı olmasının neresi kötü?
Pourquoi pas un photographe des animaux sauvages?
5 yıl önce bunu en sevdiği vahşi doğa fotoğrafçısına yazmış.
Il y a 5 ans il a écrit ça pour à son photographe de faune favori.
- Ne..? Vahşi doğa fotoğrafçısı olacak.
Il va être photographe de la faune.
Bence nelerin bunu atlatacağına doğa kendisi karar verecek.
Je pense que la Nature aura à faire un choix sur qui devra survivre.
Buna şans, kader ya da doğa demen bir şeyi değiştirmez.
Je veux dire, appelez ça de la chance ou le destin ou la nature. Ca n'a aucune importance.
Doğa'nın hakimiyeti mutlak olunca, güzellik hükümdardır.
Là où la nature commande, règne la beauté.
Bu yaratıklar da doğa yasalarına tabi.
Ces créatures sont soumises aux lois de la nature.
Şeytanın doğa üstü gücüne gerek yoktur insanlar zaten tek başına her türlü kötülüğü yapar.
Croire en une source diabolique surnaturelle n'est pas nécessaire. Les hommes seuls sont capables de toutes ces méchancetés.
Doğa Ana bunu bilir.
Mère Nature le sait bien.
Bazen, bazen Doğa Ana, bunların hepsini yapamaz.
Parfois, juste quelquefois, Mère Nature ne peut pas tout faire.
Doğa üstü olduğu kesin.
Une MST surnaturelle.
Yani sen ve ben doğa üstü olayların simgesi gibiyiz.
On est les dignes représentants de l'ordre anormal.
Doğa üstü bir şeyle savaşırken ilk bilmeniz gereken ne ile karşı karşıya olduğunuz.
La première étape dans toutes bagarres supernaturel... Informez-vous sur votre ennemi.
Terörist Doğa olduğunda hepimiz... hepimiz ölürüz.
Quand c'est la nature le terroriste...
Doğayla etkileştiğiniz her anda, insanlık için yiyecek yetiştirmelisiniz, aynı zamanda, doğa için de yetiştirmelisiniz.
Dès qu'on interagit avec la nature, vous devez obtenir de la nourriture pour l'humanité, et en même temps vous devez avoir de la nourriture pour le sol.
Doğa kendi başına çalıştığında sadece yaşayan topraklar oluşturur.
Quand la nature travaille toute seule, elle produit toujours un sol vivant.
Fakat insanın girdiği noktada ya doğa gibi çalışarak her adımda toprağın yaşamını yeniden yaratır veya onu yok eder.
Mais dès que l'humanité débarque, elle peut soit suivre les voies de la nature et revivifier les sols à travers tous ses actes, soit la détruire.
İsa benim stereocu adamım ve Vahşi doğa da onu bir keresinde götürdüğüm bir kulüp.
Jesus, c'est mon pote à la sono et La Jungle un club où on est allés.
Şu doğa belgesellerini hiç izledin mi?
Vous avez déjà vu ces documentaires animaliers?
Asıl doğa düzenine uymayan senin iki ailen olması.
Ce n'est pas naturel. Pas naturel? Avoir deux familles non plus.
Doğa şartları ve hayvanlara çok uzun süre maruz kaldığı için ölüm zamanını kesin bilemeyiz.
Il a été exposé aux éléments et aux animaux pendant trop longtemps pour déterminer une date plus précise.
Bay Brinkman boşanma dilekçesi verdikten sonra kadın kaybolmuş. Bir ay doğa yürüyüşü yapmış.
Après que M. Brinkman, son ex, a fait les papiers, elle a disparu un mois en randonnée dans les Adirondack.
Brian, Doğa Tarihi Müzesi'nde pazarlama işine girdi.
Brian a décroché un poste en marketing au musée d'histoire naturelle.
Mesela Kuzey İskoçya'da bir doğa turuna gidersin.
Par exemple... tu pourrais aller visiter les Highlands, en Écosse.
Bundan başka bir de baban sandığın doğa kaçkını yaratığın tekine aldandık!
Tout ça en suivant un streum que tu prends pour ton père.
Gerçek bir büyücünün, doğa ve gökyüzüyle dost olduğu söylenir.
On dit qu'un vrai magicien ne fait qu'un avec la nature et les cieux.
Anlat da dinleyelim şu doğa kurbanlarını...
Quels pétards.
Artık doğa savaşçısı ismim'Dünyaçocuğu'nu kullanıyorum.
J'utilise mon nom d'éco-guerrière, Fille de la Terre,
Bu benim yardımcı doğa korucum, Fırtına.
Voici ma co-gardienne de la nature, Orage.
Biliyor musunuz, doğa savaşçısı olurken pişman olduğum tek şey büyükannem Nana Bessler'i arkada bırakmaktı.
Mon seul regret depuis que je suis éco-guerrière, c'est d'avoir laissé mamie Bessler.
Doğa yolculuğumda bana eşlik etmek isteyen olursa diye küçük bir yemek sonrası yürüyüşüne çıkmayı düşünüyorum.
Je pense aller faire une marche pour digérer, si quelqu'un veut se joindre à moi sur les sentiers de la nature.
Yani bir çeşit doğa hastalığı ha?
Alors, tu aimes beaucoup la nature, hein?
Doğa ananın gözlerinin içine bakarsanız genelde oldukça sevecendir.
Normalement, la nature est plutôt inoffensive.
Bir casus için gizlilik doğa kanunudur.
Compartimentaliser, pour un espion, c'est une 2e nature.
Beslenmeye karşı doğa.
L'inné contre l'acquis.
Doğa manzaralı yoldan mı gitmek istiyorsun?
- Tu prends le chemin des écoliers?
Cadılar ölümden sonra birisinin ruhu bedenini terk ederek zamanın ve uzayın limitlerini aştığına ve büyük doğa tanrısının bir parçası haline geldiğine inanır.
Les Wiccans croient qu'après la mort, l'esprit quitte le corps, transcende le temps et l'espace et devient la partie d'une divinité supérieure de la nature. La Mère Terre.
Doktor Bhamba'dan doğadaki işleyişe bir göz atmasını istedim çünkü doğa yok etme işinde ustadır.
J'ai demandé au Dr Bhamba d'observer la nature, car la nature est une fantastique tueuse.
Doğa, balkabağını toz hâlindeki bir küflendirmeyle yok ediyor ki bu yöntem değiştirilip insanın hücre yapısına saldırması için tasarlanabilir. Bu sayede düşman askerinin vücudunda muazzam yumuşak bir tüy tabakası gelişir ve ölürler.
La nature annihile la citrouille avec une moisissure pulvérulente, qu'on peut faire muter pour attaquer la structure cellulaire humaine, causant chez l'ennemi la croissance d'une magnifique gangue duveteuse qui le tue...
İnsanların, Doğa Ana'nın karşısına çıkardığı tüm zorlukları göğüslemesini sağlayacak bir şeyler istiyoruz.
Nous voulions quelque chose capable de sauver un être humain peu importe ce que Mère Nature pouvait lui jeter dessus.
Cesaret verici olan kısım yalnızca insanları geri getirmekle ve yeniden inşa etmekle alakalı değil. Aynı zamanda, Doğa Ana'yla da hesaplaşmamız gerektiğinin farkına varmış olmalılar.
Et ce qui est particulièrement encourageant ce n'est pas seulement de ramener les gens chez eux et de les aider à reconstruire, mais la reconnaissance que nous avons affaire à Mère Nature, et que Exxon va apporter une contribution significative
Doğa.
la nature?
Jerry çocuklara doğa yürüyüşleri yaptırıyor.
Jerry s'occupe des randonnées pour pré-ados.
Bir süre, gençler için doğa yürüyüşü yapıldı ama sonradan bunu değiştirdik çünkü kızın biri hamile kaldı.
Pendant un temps, c'était des randonnées pour ados. Mais on a changé, car une fille est tombée enceinte.
Bizim için temellere dönmek gibi. Doğa ananın tasarladığı şekle.
Retour aux sources pour nous, comme mère nature l'a prévu.
Doğa, büyütmeye karşı.
L'inné et l'acquis.
Kalan günlerini dışarıda, doğanın tadını çıkartarak geçirmek istiyor. Kesinlikle ben bir çevreci ve doğa severim.
Bien sûr, je suis écologiste et protecteur de l'environnement.