Dîner tradutor Francês
27,231 parallel translation
Bu yemeğe hazırlanmak için senin hakkındaki her şeyi bilmeliydim ve gerçek adından başladım.
Pour préparer ce dîner, j'ai tout appris sur vous, en commençant par votre vrai nom.
Yemeğinizi öldürmek yok.
Pas de dîner meurtrier.
Yarın akşam yemeğine bizim eve gelmek ister misin?
Voulez-vous venir dîner chez moi demain soir?
- Çarşamba günleri ailecek yeriz.
C'est mercredi. On a un dîner familial les mercredis.
İkiniz de akşam yemeğine kalırsınız.
Ah. Oh, eh bien, je suppose que vous êtes tous les deux va rester pour le dîner.
Dennis yemek yiyor.
Dennis vient d'aller chercher le dîner.
Akşam yemeğine yetişmeyi umuyordum.
J'espérais vous rejoindre pour le dîner.
Akşam yemeği için ne planın var?
Qu'est-ce que tu fais pour le dîner?
Çünkü akşam yemeğini benimle yiyeceksin.
Parce que tu vas dîner avec moi ce soir.
Akşam yemeği de bizim seçmemiz.
Et le dîner est notre audition.
Yemek için buzdolabında ne olduğu hakkında konuşuyorlar veya birinden nasıl özür dileyeceklerini.
Ils pensent à ce qu'il a dans le frigo pour dîner, ou dire à quelqu'un à quel point ils sont désolés.
Akşam yemeğinde brokolisini bir çiçeğin içine saklar.
Il cache ses brocolis dans une plante pendant le dîner.
Yemeğe gitmek ister misin?
Tu veux aller dîner?
Görünüşe göre akşam yemeği için seni bırakmamız gerekiyor.
Il semblerait qu'on pourra vous déposer à temps pour le dîner.
Bu akşam yemek yiyeceklerini bilmiyordum.
Je savais pas qu'ils allaient dîner.
Beni aldatmayan sevgilim ve en yakın arkadaşımla içeriye, yemeğe dönüyorum.
Je vais y retourner pour dîner avec mon copain fidèle et ma meilleure amie.
Sanırım enerjimi benim için vereceğin yemeğe saklamalıyım.
Je devrais garder mon énergie pour le dîner que tu vas m'organiser.
Ne yemeği?
Quel dîner?
Büyükanne senin için yemek vermeyi çok isterdim ama bunu karşılayama- -
Mamie, je serais ravie de t'organiser un dîner mais je n'ai pas les moyens...
Bernard, keşke büyükanneme istediği şeyi verebilseydim ama gerçek bir havalı yemek için param yok.
Bernard, j'aimerais vraiment pouvoir lui donner qu'elle veut, mais j'ai pas assez d'argent pour un vrai dîner luxueux.
Hayır, yemeği.
Non, le dîner.
Bu sonrasında ne olursa olsun kaldırabileceğin yemeklerden.
C'est le genre de dîner qui te donne l'impression que tu peux faire face à tout ce qui peut arriver.
Umarım yemeğe geç kalmamışımdır!
J'espère ne pas être en retard pour le dîner!
Astrid, hayatım. Senin yemeğinden ne bekliyordum bilmiyorum zaten. Hani şu skandaldan sonra...
Astrid, chérie, je ne savais pas à quoi attendre de ce dîner, tu sais, depuis le scandale, depuis que tu as perdu...
Ama şunu bil ki torunun bu yemeği güzel bir hale getirebilmek için çok uğraştı.
Sachez que votre petite-fille a travaillé vraiment dur pour rendre ce dîner agréable.
Kırık kristalleri toplayacağım sonra da en iyi yemeğe devam edeceğiz. Caroline!
Je vais juste ramasser les morceaux de cristal et on va continuer de passer le meilleur dîner du monde.
Biliyor musun Caroline? O yemeği vererek en doğru şeyi yaptın.
Tu sais Caroline, tu as bien fait d'organiser ce dîner
Bana yemekte yardımcı olduğunuz için size çok minnettarım.
J'apprécie que vous m'ayez aidés pour le dîner.
Kelly, benimle akşam yemeği yemek ister misin?
Kelly, tu veux dîner avec moi?
Her neyse, dün gece için ikinize de teşekkür ederim.
Quoi qu'il en soit... merci à tous les deux pour le dîner hier soir.
Ve işin bittikten sonra kutlamak için akşam yemeğine gelebilirsin.
Quand tu auras fini, tu viendras dîner pour fêter ça.
Hatta seni evime bile davet edeceğim.
Je t'invite à dîner à la maison.
Normal bir aile gibi akşam yemeğimizi yiyoruz.
Nous partageons un dîner en famille, comme une famille normale.
Akşam yemeğin hazır, canım.
Voici ton dîner, ma puce.
Pekala... Beni yemege götürüyorsun, bana hanimefendiymisim gibi davraniyorsun ve çiçekler getiriyorsun.
Donc... tu m'invites à dîner, me traites comme une dame, et m'apportes des fleurs.
" Bu gece yemek yemeye ne dersin?
" Et si on allait dîner ce soir?
Romantik bir yemek hazirlarsin, ve sonrasinda
Tu pourrais lui faire à dîner, puis vous regarderez
Hmm. Hadi akşam yemeğimizi sallayalım olur mu?
Passons le diner.
Knightsbridge kışlası, alay yemeği.
Caserne Knightsbridge, un diner du régiment.
Yemeğe de beklerim, ben ısmarlıyorum.
On devrait diner, à mes frais.
-... sana yeni bir pantolon bakmalıyız.
- au diner de la semaine prochaine.
Bay Gradgrind ile olan akşam yemeğine kadar, ne bir parça turta ne bir pasta kırıntısı ne de bir zerre ekmek, boğazından geçmeli.
Jusqu'au diner avec M. Gradgring, pas une part de tarte, un crumble ou un muffin ne passera tes lèvres.
İmzala. Bay Gradgrind'i akşam yemeğine davet ettiğim yazıyor.
Il semble que j'ai invité M. Gradgrind à diner.
Gitmeden önce babamın bile yemek yaptığını hatırlamıyorum.
Même avant que mon père parte, il n'a jamais fait le diner ou quoi que ce soit.
Neyse, beş hafta önce... Eyalet Polisinden yapılmış bir çağrı duydum. Raymond Reddington, Del Rio'nun yerinde görülmüş.
Donc, il y a cinq semaines, j'ai appelé la police pour signaler la position de Raymond Reddington au Diner Del Rio.
Akşam yemeğinde.
Autour d'un dîner.
Akşam yemeği için de kahvaltıIık börek yapmalılar.
Ça devrait aussi exister pour le dîner.
Yemek bitti.
Le dîner est terminé.
- Akşam yemeği yiyebiliriz. - Akşam yemeği mi?
- Nous pourrions aller diner.
Akşam yemeği yiyor musun?
- Diner? Vous mangez?
Ama şimdi istemiyorum, iştahımı kaçırdı şu adam.
Mais je vous le laisse, je n'aurais plus fin pour diner.