English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ E ] / Eminent

Eminent tradutor Francês

238 parallel translation
Tanrı'nın oğlu ulu imparatorun önünde eğilin!
"Saluez l'éminent Fils du Ciel!"
"GREV", önemli ve seçkin yönetmen
"LA GREVE", le premier film de l'éminent réalisateur
Basından önce öğrendiğimize göre, Genel Merkez'deki albay Jellusic, tatilden döndükten sonra kalp krizinden öldü.
Nous venons d'apprendre que l'éminent commandant a été victime d'une crise cardiaque, en rentrant de vacances.
Van Helsing. Gelişmemiş Transilvanya'da bile adını bildiğimiz çok ünlü bir bilim adamı.
Van Helsing, éminent scientifique connu jusque dans les coins les plus reculés de la Transylvanie.
Ünlü ve seçkin bir cerrah Poe'dan bahsettiğinde korkmak niye?
Quand un chirurgien honorable, éminent même, parle de Poe, pourquoi avoir peur?
Saygın bir psikiyatr ve konusunda önde gelen bir uzmandır.
Von Hallor est l'éminent psychiatre autrichien... probablement la plus grande autorité sur le sujet dans le monde.
- Ünlü Dr. Steele'i hatırlarsınız. - Evet, elbette.
Tu reconnais l'éminent Dr Steele?
Bu, ünlü doktor, Stall.
C'est l'éminent Dr Stall...
Eyaletin en seçkin hukukçususun. Bir komite kurup önyargıdan uzak, adil bir dava talep edebilirsin.
Si vous, l'éminent spécialiste... demandiez un procès juste dans une autre ville?
"öğrencilerinizin bu gösteri maçına... çıkacağını umuyoruz."
"qui opposerait une certaine école de jiu-jitsu... " à l'un de vos disciples le plus éminent.
George Harvey Bone'u anlatır.
Le Catalogue britannique de la musique le cite comme un compositeur éminent.
Evet, seçkin Dr. X.
Oui. L'éminent Dr X.
Bakalım güzide mineralogumuz ne diyecek?
Et l'éminent minéralogiste, qu'en dit-il?
Yanıtlama şeklinize bakılırsa çok kıymetli bir eğitmen olmalısınız.
À en juger par vos réponses, vous êtes un moine éminent.
Her ne kadar aynı düşüncede olmasam da bilgili bir hakimin hükmüne dikkat edeceğim.
Je me plie toujours aux règles d'un juge éminent, même aux mauvaises.
Sarah Siddons Üstün Başarı Ödülü.
l'éminent prix Sarah Siddons.
Sağda ise, seçkin bilim adamı Profesör Prudence.
A droite, un savant éminent le professeur Prudence.
avukatıma danışmaya gidiyorum... ünlü avukat, Fabian.
Je vais justement de ce pas consulter mon notaire, l'éminent maître Fabien.
Bu ülkede elektronik beyinin öncülerinden birisiniz ve bir elektronik beyin makinesi icat etmişsiniz, adı da EMHAAH Elektromanyetik Hafıza ve Araştırma Aritmetik Hesaplayıcısı.
Vous êtes un spécialiste éminent des cerveaux électroniques. Vous avez inventé EMMARAC, mémoire électronique et calculateur de recherches.
Önemli ve seçkin bir bilim adamı.
Un grand homme et un scientifique éminent.
Buyrun, teklifinizi söyleyin.
L'éminent avocat général peut-il énoncer sa requête?
Sayın yargıç, kuzeyli sayın vekilden... bu davada saygılı ve adil olmasını istiyoruz.
Votre Honneur, nous voulons que cet éminent avocat du nord soit traité avec équité et considération durant ce procès.
Mahkemenin sayın vekile din eğitimi çadırında olmadığını hatırlatmasını istiyorum.
Que la Cour rappelle à mon éminent collègue qu'il n'est pas sous une tente Chautauqua.
Sayın vekilin ne demek istediğini anlamak ta zorlanıyorum.
Je ne saisis pas ce que veut dire l'éminent avocat.
Ben de şunu ilave etmeliyim ki bağışlamanın ruhuna uygun olarak Chicagolu avukata karşı hiçbir nefret hissetmiyorum.
Pour rester dans cet esprit de pardon, j'ajouterai ceci : je ne ressens aucune animosité envers mon éminent collègue de Chicago.
İddia makamı için sayın vekilden öğrenecek çok şey var belki de.
Il y a peut-être beaucoup à apprendre de l'éminent avocat général.
İyi bir İncil alimi olan, Bishop Usher, yaradılışın kesin gün ve saatini saptamıştır.
Un éminent évêque, Monseigneur Usher, a déterminé la date et l'heure exactes de la Création.
Önemli bir pozisyonun var. Seni dinlerlerdi.
Un homme éminent comme vous, on l'écoutera.
O iyi, dürüst avukata ne söyledin?
Qu'avez-vous dit à cet éminent avocat?
Ünlü Doktor Breuer'ın beğenisini kazanmak benim için yeterli bir mükâfattır.
L'approbation de l'éminent Dr Breuer est un succès.
Bayım, çalışma arkadaşım seçkin bir insandır.
Mon collaborateur est un homme éminent.
Bunun sonucu olarak da... Bunun sonucu olarak da çalışmalarımı bu alanın ileri gelen isimlerinden Profesör Gustav Lindt'le birlikte yürütmek üzere Leipzig Üniversitesi'nin hizmetine sunuyorum.
C'est pourquoi... j'offre mes services à votre université de Leipzig, espérant y travailler avec l'éminent professeur Lindt.
Ve güzide Başbakan'ımız Gustavo Fortuna.
Et notre éminent Presidente, Gustavo Fortuna.
Almanya'daki en büyük asker, Mareşal Rommel'in desteğini aldık.
Nous avons l'appui d'un éminent soldat. Le maréchal Rommel.
Bayanlar ve baylar ; şimdi sizlere Algernon-Gordon Etkisi'nin başındaki isimler ünlü Doktor Richard Nemur ve meslektaşı Doktor Anna Straus'u sunmaktan onur duyuyorum.
Mesdames et messieurs, j'ai l'honneur de vous présenter l'éminent docteur Richard Nemur, et sa collègue, le docteur Anna Straus. Ce sont les auteurs de l'effet Algernon-Gordon.
Tamam, susun artık.
Silence. Si vous pouvez attendre quelques secondes avant de vous soûler, vous allez entendre quelques sages paroles d'un Irlandais distingué au parcours scolaire éminent, le commandant Crown. Écoutez.
Bu Matt Helm, Amerika'nın en ünlü fotoğrafçılarından biri.
C'est Matt Helm, l'éminent photographe américain.
Görüşmemiz sırasında resminizi çizmemin bir sakıncası var mı?
J'enquête sur l'OTAN dont vous êtes un membre éminent...
Pirinç bir tek boynuz Londra caddesinin bir ucundan fırlatılıyor ve seçkin bir cerraha saplanıyor.
Une licorne de cuivre, catapultée à travers une rue de Londres, vint empaler un éminent chirurgien.
Ben önemli bir insanım.
Je suis un homme éminent, voyez-vous.
Şu meşhur ortopedi cerrahı, Dr. Noel Hogan'ı.
l'éminent chirurgien orthopédique, le Dr noël Hogan.
O ve onun ev halkı meşhur Van Helsing tarafından 150 yıl önce yok edildi.
Lui et sa maison ont été détruits par l'éminent Dr. Van Helsing, il y a presque 150 ans.
Söz konusu kadın daha önce bir avukatın vurulması olayına da karıştığı için aranmaktaydı.
"Thompson est recherchée pour le meurtre d'un éminent avocat."
" Otuz yıl kadar önce, katil Doktor Grayson Oleg Graysinski adıyla Rus Bale grubunda dans eden önemli bir üyeydi.
" Il y a 30 ans, le meurtrier du Dr. Grayson, était un membre éminent des ballets russes, dansant sous le nom de Oleg Graysinski.
Düşündüm ki, belki ünlü rakibiyle buluşmak için uğramıştır.
Je me suis dit qu'il était peut-être venu rencontrer son éminent adversaire.
Tages Anzeiger gazetesinin güvenilir bir kaynaktan aldığını belirttiği haberinde ;
Le Quotidien révèle de source sûre que le P.D.G. de l'éminent institut de recherche en cybernétique,
Bu, budist derneğinin önde gelen rahiplerinden biri
Voici un moine éminent de la Fédération Bouddhiste de Tokyo.
Natüralist ressamlığın öncüsü Fritz Thaulow Norveç sanat okulunda eserini anlatıyor.
Fritz Thaulow, peintre naturaliste éminent, dont les oeuvres reflètent le courant opposé de l'art norvégien. cut5
Bu kişi, seçkin avukat ve eski hükümet bakanı...
C'était l'éminent avocat et ancien ministre...
Meslekte artık iyi tanı koyan kimse kalmadı
C'est un éminent spécialiste.
Bay Goodman iyi bir adam.
M. Goodman est un homme éminent.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]