English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ E ] / Ends

Ends tradutor Francês

824 parallel translation
Sırf hafta sonları gelmek için neredeyse 500 km yol alamayız.
450 km, c'est trop pour les week-ends.
Üzgünüm tatlım ama beni zaten her hafta sonu görüyorsun.
Désolée, mais on se voit tous les Week-ends.
Bu kadar erken ayrılmaları hoşuma gitmemişti. Ancak onları suçlayamıyordum da. Haftasonları da, tıpkı hayat gibi, kısadır.
Je maudis cette fatigue, mais il était difficile de leur en vouloir car les week-ends, comme la vie, sont courts.
Karayolları polisine göre hafta sonu kazalarındaki ölü sayısı geçen yaz aynı günlerdeki ölü sayısına nazaran dört kişi artmış.
La police estime que les accidents des week-ends de cet été ont tué quatre personnes de plus que l'été dernier.
Hey, Pat. Her üç haftada bir oradayız, sanki aşıklar tepesi.
On y passe nos week-ends en famille.
Yarın cumartesi. Hiçbir banka Pazartesine kadar ipotek koymaz.
Il n'y a pas de saisie pendant les week-ends.
Maude ve Oliver Larrabee 1906'da evlenmişlerdi. Düğün hediyeleri arasında New York'ta bir ev..... ve hafta sonları için bu malikane vardı.
Maude et Oliver Larrabee s'étaient mariés en 1906, et parmi leurs nombreux cadeaux de mariage il y avait un hôtel particulier à New York et ce domaine pour les week-ends.
Niort'dan. Saygılar. Seni Poitou'ya gönderecek kadar param var mı sanıyorsun?
Comme si j'avais les moyens de te payer des week-ends dans le Poitou!
Çoğu hafta sonları kalmaya zorlandığım bir yer.
Où je dois passer de nombreux week-ends.
Korunaklı bir yer. Sadece hafta içi kullanırım. Araba tamir olana kadar orada kalabiliriz.
Je ne m'en sers que pour les week-ends.
- Yakalamak mı? - Hafta sonu eve gitmiyor musun?
Passes-tu les week-ends à la maison?
Meraklı görünmek istemem sevgili dostum ama bazı şeyler dikkatimden kaçmıyor. Son zamanlarda hafta sonlarınızı epey uzun tutuyorsunuz, değil mi ama?
Je ne veux pas jouer les curieux, mais j'ai remarqué que vos week-ends se sont rallongés.
Evet ama hafta sonlarına ne demeli?
Il ne reste que le vendredi. Et les week-ends?
Şey, o da uçuş için efendim. Uçmak için elimde olan tek boş zaman.
Les week-ends, je vole.
Haftasonu çocuk bezi mi yıkayacağım?
Je passerai mes week-ends au milieu des langes?
Her hafta sonu seni bulabilecekleri motelin adini yazan bir not mu birakayim?
Tu veux que je laisse un mot avec le nom du motel... où tu passes pratiquement tous les week-ends?
Hafta sonları alıyorum, ve tatillerde. Temmuz ve Ağustos'ta.
Je les ai les week-ends et les vacances, en juillet et en août.
Artık hafta sonlarına ve motellere son.
Plus de week-ends.
Yıllarca Oreste ile haftasonları dağlarda yürüyüşe gittik.
Pendant des années, Oreste et moi sommes allés escalader les week-ends.
Hafta sonları için falan mı kullanıyorsun?
Vous y venez pour les week-ends... et pour le reste?
Bu haftasonlarından birinde, nehrin yeraltından aktığı bir noktada,... geceyi kamp yaparak geçirmeye karar verdi.
Il avait trouvé une caverne lors d ´ un de ses week-ends où le fleuve courait en sous-sol, et a décidé alors de camper là durant la nuit.
Her hafta sonu eve gidebilirim.
Je pourrai rentrer tous les week-ends.
Yatakhanenin neden gün boyu ve hafta sonlarında kilitli olduğunu bilmek istiyorum.
Pourquoi le dortoir est-il fermé pendant la journée et les week-ends?
Pardon, yerimi bulamıyorum.
Pareil. Je le vois les week-ends.
Anlat bana... her haftasonu ahıra gittin mi?
Dis-moi, tu travaillais là-bas tous les week-ends?
Scooter'ının yerine bir araba alacaksın... ve görkemli haftasonlarını... arabanı tımar ederek geçireceksin.
Tu passeras de merveilleux week-ends à la bichonner.
Yani bir sürü hayvanla takılıp, hafta sonları sarhoş olmayı mı istiyorsun?
Prendre des cuites avec des brutes tous les week-ends?
Adada yaşıyor... Haftasonları çocukları görmeye gidiyorum.
Elle vit sur l'Île, je ne vois donc les gosses que les week-ends.
Sürekli yapamam diyorsun.
Je viendrai deux week-ends.
Niye onaylıyormuşsun? - Bunu onayın için yapmıyorum.
Et si tu revenais les week-ends?
Hafta sonları ve tatiller hayatımın en güzel günleri.
Les week-ends et les vacances sont mes plus beaux moments.
Haftasonları evindeydim. İngiltere'de okula gittim.
Je passais les week-ends chez lui... quand j'étudiais en Angleterre.
Her iki şekilde de annesiyle hafta sonlarını geçirmeyecek.
De toute façon, finis les week-ends avec maman.
Şanslıyım. Çünkü haftada bir akşam seninle yemeğe çıkacağım. Ayda iki kere de hafta sonu birlikte olacağız.
On dînera ensemble une fois par semaine... et on passera deux week-ends par mois ensemble.
Bu film kültürü organizasyonları da gerçekten muhteşem.
Ces week-ends cinématographiques sont vraiment fantastiques.
Peki, sadece hafta sonları.
C'est que les week-ends...
Ve babalar... Oraya giden bir sürü aile vardı, Fakat babalar çalışmak için New York'a gider, hafta sonları dönerlerdi.
et les pères – il y avait un grand groupe de gens là-bas mais les pères rentraient tous à New York pour travailler pendant la semaine et ne revenaient que les week-ends
Başta, babamdan bütün çocukları ormana götürmesini istediler ama babam istemedi çünkü bu bizim aramızda olan özel bir şeydi. Sonunda bir sonraki haftasonu diğer babalar da çocuklarını yürüyüşe götürmek zorunda kaldılar.
et elles voulaient que mon père emmènent tous les enfants, mais il ne voulaient pas parce qu'il avait une relation spéciale avec moi – nous avions quelque chose de personnel ensemble – donc pour finir les pères ont eu à se balader avec leurs fils les week-ends suivants,
Başka kimsenin suçunu kabullenmeye. ... cesareti olmadığı için bu takımın geri kalanı önümüzdeki iki hafta sonu yemekhanede çalışacak.
Puisque personne d'autre n'a les tripes... de l'admettre... le reste du peloton passera les 2 prochains week-ends en corvée de cuisine.
Armonk'daki küçük iş hafta sonlarını Larry'nin Gloucester'daki lanet olası sahil kulübesinde onun sevimli gözlerini onun kaygısız, tatlı, lanet olası sürekli gülümsemesini!
Et leurs week-ends à la campagne... et son cabanon de merde au bord de la mer... et son regard si "simpatico"... et son éternel sourire mielleux plaqué sur la gueule!
Hafta sonlarında sizi ziyaret ederim.
Je viendrai tous les week-ends.
İlişkimizin tam anlamını çözebilmek için koca hafta sonlarını harcadım.
J'ai passé des week-ends à tenter de trouver un sens à notre union.
- Eski, tasasız Osterman günlerine benzemiyor.
- C'est plus les week-ends d'antan.
Bay Carruthers ile anlaştık. Her hafta sonu annemin yanına kasabaya gidebilecektim.
M. Carruthers a accepté que je rentre chez ma mère tous les week-ends.
Artık sorunlarından kaçmaya, içmeye ya da hafta sonlarını hastanede geçirip ve Torazin'le kafayı bulmayacaksın.
Vous n'avez plus besoin de fuir vos problèmes, de boire, ou de passer vos week-ends à l'hôpital shooté à la Thorazine.
Harika hafta sonlarımı sana borçluyum.
Je te dois mes meilleurs week-ends.
Şey, kısaca, bayım, benim aradığım George'un da hafta sonları gelebileceği bir kır kulübesi.
Bref, je cherche un cottage pour moi, où George viendrait les week-ends.
- Ya hafta sonların?
- Et vos week-ends?
Bu yüzden hafta sonlarını sevmiyorum.
Et les week-ends, j'étais seule.
Tatilleri de sevmiyorum.
Depuis ce temps, je n'aime pas les week-ends.
Ne olmuş hafta sonlarına?
Quoi, Ies week-ends?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]