Escargots tradutor Francês
272 parallel translation
- Biz salyangoz alacagiz.
On mange aussi des escargots.
"Yarin yarista, bugün askta oIdugun kadar yavas oIursan MesaIa kagni gibi gitse seni geçer."
"Si tu es aussi lent à la course de demain que tu l'es en amour ce soir, Messala pourrait conduire des escargots et gagner."
Tüm yaratıkların en soğukları olan yılanlar... neden birbirlerine dolanırlar?
Pourquoi les froids escargots se tournent-ils autour en rond?
İşe koşuldukları zaman bile salyangozlar gibi yavaşlar.
Même quand on les force. De vrais escargots.
Yılan avlamayı dene, babalık.
Tu n'as qu'à aller aux escargots, papa.
Yeni akvaryum balığıma salyangoz almanı isteyecektim.
J'ai besoin d'escargots pour mon poisson rouge.
- İki salyangoz için değmez gibi görünüyor.
- Deux escargots, c'est trop peu.
İki salyangoz yeterli olur mu, John? Hmm?
Deux escargots vous suffiront?
- Salyangoz yiyor musunuz?
- Vous mangez des escargots?
Salyangoz mu aramaya?
Aux escargots!
Onun bir sepet dolusu salyangozdan daha çok boynuzu var.
Il a plus de cornes qu'un panier d'escargots.
Böcekleri ezecek Köpeklerin kuyruklarına kutu bağlayacak
J'écraserai les escargots Je harcèlerai les chiots
Prens salyangoz yedi.
Le prince a mangé des escargots.
Salyangoz yer misin?
Manges-tu des escargots?
Sence istiridye yemek ahlaklı bir davranış... salyangoz yemek ise ahlaka aykırı bir davranış mıdır?
Crois-tu que c'est moral de manger des huîtres... et immoral de manger des escargots?
Benim zevklerim... hem istiridyeyi hem de salyangozu kapsar.
Mon goût englobe... les escargots et les huîtres.
Çölde salyangoz olduğunu birileri bana söyleseydi..... inanmazdım, gri olanlar oldukça iyi.
- Si on m'avait dit qu'on trouvait des escargots dans le désert... Ca se laisse manger.
Şu pano... Numaralar asla durmuyor.
Les Catini sont comme des cornes d'escargots.
Bak salyangozlar! İster misin?
- Tu veux des escargots?
Salyangozunuz var mı?
- Vous avez des escargots?
Sosis ipleri... Tüyleri yolunmuş güvercinler... Salyangozlar, karaciğerler, jambon, sakatat...
Grives, poules farcies, œufs, foies, chapelets de saucisses, tendres pigeons, escargots, foies gras, jambons, poumons!
- Salyangozunuz var mı?
- Vous avez des escargots?
Salyangoz yedik.
On a mangé des escargots.
- Şarapta salyangoz. - Ben salyangoz sevmem.
Escargots chablisienne... — J'aime pas les escargots.
Yılanlar plan yapıyor.
Les escargots ont une stratégie.
- Böbrekler, işkembe, salyangozlar, dana eti.
- Rognons, tripes, escargots, veau.
Bunlar salyangoz değil. Bunlar güvercin.
Ce sont des pigeons, pas des escargots.
Pekiala, o zaman ona bir kaç tane salyangoz ver.
Bon, alors donne-lui deux escargots.
Rosa salyangozlarda çok fazla nane yaprağı var.
Il y a trop de menthe dans les escargots, Rosa.
Restoranlarda salyangoz yemeyi sevmem.
Je ne mange jamais d'escargots dans les restaurants.
Bunu kuş, ağaç, çimen, salyangoz, kısacası tüm canlılarda görüyoruz.
Nous le voyons au sujet de nous dans les oiseaux, les arbres, l'herbe, les escargots, dans chaque chose vivante.
Escargot. Ah, salyangoz.
Des escargots.
Ah, tereyağı ve sarımsakla doldurulmuş salyangoz.
Des escargots au beurre d'ail.
Güzel şarap, Fransız ekmeği ve saltangoz.
Du bon vin, de la baguette et des escargots.
Hiç salyangoz yediniz mi?
- Vous avez déjà mangé des escargots?
İki porsiyon salyangoz alalım.
Deux assiettes d'escargots.
Beverly Hills'deki en büyük problem nedir biliyor musunuz? Salyangozlar. Salyangoz ve sümüklüböcekler.
Le problème des pelouses à Beverly Hills, ce sont les escargots et les limaces.
Salyangozlar, sümüklüböcekler ve haşaratlar.
Escargots, limaces, cafards...
Kısıtlı mesleği olanlar kurumuş salyangozları hatırlattı ona.
Les gens à l'activité limitée lui rappelaient des escargots desséchés dans l'herbe.
Bir çocuk bastı üzerime, çiçeklerle süslenmiş jöleli, salyangoz gibi.
Un enfant me piétina comme des champignons pourris, gélatineux, couverts d'escargots.
Evet. Salyangozlar.
Des escargots.
Sadece biraz, fazla sayıda deniz kabuğu krep, dondurma, çilekle süslü bir Grand Marnier likörü görüyorum.
Hormis un peu trop d'escargots et de crêpes avec glace à la vanille arrosées de Grand Marnier.
Tek yoldaşım salyangozları gagalayan baş ağrıtıcı bir kuş.
Mon seul compagnon est un oiseau énervant, qui écrase des escargots.
Makarna yemek gibi bir şeydir Dorf, başladın mı kendini durduramazsın. Adamlara nasıl bir şey olduğunu sorun yüzbaşı.
Vous allez voir, c'est comme les escargots, quand on a commencé, on ne peut plus s'arrêter.
"Salyangoz tırmanınca güle delikanlı der evlenrim yarine"
"Quand les escargots sont sur la rose, un garçon à sa belle propose"
Tabağında salyangoz var.
Il y a des escargots dans son assiette!
Böyle pahalı bir lokantada yemekten salyangoz çıkmayacağını... umuyor insan!
Dans un restaurant avec ces prix, vous pourriez éviter les escargots!
- Salyangoz hızıyla gidiyorlardı.
- Des escargots.
Salyangoz, Valpolicella.
escargots, Valpolicella.
Bunlar küçük salyangozlar.
Ce sont des escargots.
Önce, şarabın üzerine şemsiye koymadılar, şimdi de yemekten salyangoz çıktı.
Et là, des escargots!