Esten tradutor Francês
88 parallel translation
İlk evliliğinde gerçekte aradığın bir eşten çok bir anne figürüydü. Bir esten çok küçük bir çocuğun yorgun başını yaslayacağı yumuşak, sıcak bir kucak.
Ce dont tu avais besoin lors de ton premier mariage... ce n'ìtait pas d'une partenaire mais d'une femme a l'image de mìre... pas vraiment d'une ìpouse, mais d'un giron doux et confortable... pour qu'un petit garçon puisse s'y blottir.
Bence... Lester FarIey hayâI görüyor.
Je crois que Lester Farley esten plein délire.
- Giovanna, soyunuyor!
- Il esten train de se déshabiller!
Eridiğini fark etmedim.
Je n'y ai pas fait attention, il esten train de fondre.
Aşk denilen şey dünyada yaptığın ve de yapacağın her türlü rezilliğin aklına gelebilecek ve senin bu özel kadın hariç yeryüzündeki herk esten utanmanı sağlayacak şeydir.
L'amour c'est quand tout ce que t'as fait de merdique dans la vie, et tout ce que tu feras de merdique dans la vie, les choses les plus insignifiantes qui te feraient foutrement honte n'importe quand devant n'importe qui au monde sauf cette femme unique.
Bir erkek karısından, bir eşten daha fazlasını olmasını ister, Kathy.
Un homme ne veut pas une femme qui soit seulement une compagne.
Sadece bir eşten fazlasına parası yetenler.
Ceux qui en ont les moyens, oui.
Mükemmel eşten mükemmel sevgiliye ve tekrar mükemmel eşe.
De parfaite épouse à parfaite maîtresse et de nouveau parfaite épouse.
Üstün büyü bilgisi ve yıldırımla ölmem vesilesiyle de bunaltıcı bir eşten kurtuldum.
Recevoir une connaissance supérieure de la magie et être libéré de ma femme par trop autoritaire, en mourant foudroyé.
Evini en iyi eşten daha iyi çevirdim. Sana baktım.
Je vous ai soignés, Toi et ta mère!
Efendim, bu oğlan bir eşten daha fazlasıdır.
Je vous pose une grave question.
Bir kadınla bu kadar uzun süre birlikte yaşadıysan senin için eşten daha fazlası olduysa sana sanki ikinci bir sağ kolunmuş gibi geliyor. Bu tür şeylere inanman güç.
Quand tu as vécu aussi longtemps avec une femme, qu'elle a été plus qu'une épouse, plutôt comme ton bras droit... certaines choses sont difficiles à croire.
Bu şekilde bir eşten kurtulmak...
Me renier alors que tu es mienne...
Bu şekilde bir eşten kurtulmak...
Seuls les vivants apprennent.
Hasta eşten daha iyi bir hikâye bulman gerektiğini biliyordum. Gördün mü?
Vous auriez pu trouver un meilleur prétexte qu'une épouse malade.
Sadakat ve bağIıIık. At eşten doğan şeylerdi onunkiler.
La loyauté, la fidélité, il connaissait le mariage de la terre et du ciel.
Biraz da zavallı Henry'yi arayışa sokan, bu genç ve güzel eşten bahsedelim.
Parlons de la jeune épouse qui fait geler Henry dans le couloir.
İltihap taşıyan bir eşten geçer. İnsan Papilloma Virüsü deniyor.
Ca s'attrape quand le partenaire est infecté avec un papillomavirus.
Eşten dosttan borç alıyoruz.
On emprunte de l'argent à nos parents.
Filip, hem kıskanç bir eşten hem de Kastilya kraliçesinden kurtulmak ister.
Philippe veut se défaire d'une épouse jalouse et par là-même de la reine de Castille.
Bu sabah... karı-koca olan... iki insandan, sekiz yılı beraberce... paylaşan iki insandan, en özel anlarında... kocasının en büyük kreasyonlarına ilham veren... eşten bahsediyordum.
Je parle... ce matin de deux personnes qui sont mari et femme, deux personnes qui ont vécu 8 ans ensemble...
Hem de sadece tek bir eşten.
C'était les enfants d'une seule épouse.
Bir eşten kurtulmanın en hızlı yolu.
Y a pas mieux pour se libérer d'une femme.
Ronnie'yi bitirmek için bir hurdalığa çağırır... çünkü Ronnie'nin iki eşten de haberi vardır.
Ronnie dans un entrepôt, pour le tuer... car il est au courant pour les 2 femmes.
Kıskanç eşten şüphelenmek için dâhi olmaya gerek yok.
Faut pas être un génie pour reconnaître une femme jalouse.
Bir eşten çok anne istiyor olabilir.
Je crois qu'il veut une mère plus qu'une femme.
Ama sonra 1. eşinin diğer eşten haberi olmadığı ortaya çıktı.
Il se trouve qu'elle était la femme numéro 1 et n'avait aucune idée qu'il y avait une femme numéro 2.
Kepaze annesinden bahsetti. Babasının ölümünden duyduğu derin acıdan, Richard'ın peşinde koştuğu ihtişamlı günlerden ve dur duraksız sevişme faslı uğruna diye tabir ettiği, fırlatılıp atılan eski eşten ve çocuklardan bahsetti.
Elle parla de sa terrible mère... de la peine causée par la mort de son père... des jours glorieux où Richard la secouait... larguant femme et enfants... pour ce qu'elle appelait un "festival permanent de baise."
Beş yaramaz çocuktan ve hasta bir eşten daha eğlencelisin.
Bien plus amusant que 5 gamins hurlants et un mari invalide et grincheux.
Doğal afetleri sevdiğimden falan değil ama kızgın topluluğu yatıştıran bir eşten daha seksisi yok.
Ce n'est pas que j'aime les catastrophes naturelles, mais rien n'est plus sexy que mon mari calmant une foule en colère.
Eğer adamlardan biri kendine verilmiş eşten hoşlanmadıysa yardımcı oluyorduk.
Si l'un des hommes n'aime pas la femme qu'on lui a refilé... On la remplace.
Kâbus bir eşten kurtulmak için listeme yumulmuştum, ama Karma işkence çekmem için kâbus eski karımı göndermişti.
Je faisais ma liste pour fuir mon cauchemar d'une femme, et Karma me coinçait avec le cauchemar de mon ex femme.
Bir eşten belki.
A un mari, peut-être.
Onu bu mükemmel ev ve mükemmel eşten ve muhteşem çocuklardan mı kurtarıcaksın?
La sauver de sa belle maison, de son gentil mari - et de ses superbes filles?
Güzel bir eşten ayrı kalmak zordur.
Une si belle femme, on ne veut jamais la quitter.
Hazel Hill yolunda.
Il esten route pour Hazel Hill.
Yedi farklı eşten, dokuz çocuğunuz var, doğru mudur?
Vous avez neuf enfants de sept pères différents, n'est-ce pas?
Eşten uzakta konuşmamızda sakınca var mı?
On devrait pas s'éloigner un peu?
Parayı iki eşten de koruyan bir fon plan oluşturdum.
J'ai élaboré un fidéicommis, protégeant l'argent des deux parents.
Eski eşten hiçbir zaman arkadaş olmaz.
Personne n'a son ex comme amie.
Kocasının, bir eşten fazlası olduğunu bilmesini istiyordu.
Elle voulait que son mari sache qu'elle était plus qu'une épouse.
Hadi ya. Üç farklı eşten beş tane çocuğum var. Bu kadarı yeter herhalde.
J'ai cinq enfants de trois femmes, donc ça suffit.
Bir eşten ziyade anne olmaktan bıktım.
Je suis fatiguée d'être plus une mère qu'une femme.
Eşten çok annelik falan yaptığın yok.
Tu l'es pas.
Yani onca yıl ona eşten ziyade bir anne gözüyle mi bakıyordum?
Toutes ces années, c'était plus ma mère que ma femme?
Kızgın bir eşten isimsiz bir ihbar aldık.
On a reçu un appel anonyme d'une épouse fâchée.
Bir eşten, bir yazardan ve bir dekoratörden fazlası olmak istediğimi fark ettim.
Et j'ai pris conscience que je voulais être plus qu'une simple épouse, qu'une auteur, et qu'une décoratrice d'intérieur.
Elbette, ilk parayı verirsen, bir eşten daha ucuz olabilir.
Bien sûr, si tu fais le calcul, c'est bien moins cher qu'une femme.
Parktan ve eşten uzak dur.
Éloignez-vous du parc et ne vous approchez pas d'Amy.
Her zaman eşten şüphelenmelisin.
Ouais, eh bien, il faut toujours soupçonner la femme.
Ve kimse gerçekleri kızmış bir eşten daha iyi anlatamaz.
Personne ne dit la vérité comme une épouse en colère.