Evidence tradutor Francês

Apaçık belli yani.

C'est une évidence.

Belli ki öyle, evet.

De toute évidence, oui.

Bu federallere vermeyi planladığım kanıt.

C'est une évidence que j'allais y mettre fin.

- Belli ki randevuda.

Et bien, de toute évidence, c'est un rendez-vous.

Belli ki dükkân ve poligon haricinde de hassas alanlar varmış.

Je veux dire, de toute évidence il y des zones de vulnérabilité, autres que la boutique et la plage.

Kendi gözleriyle görmeli.

Il faut qu'elle se rende à l'évidence.

Suç ortağı oldukları aşikar.

Hmm, ils sont à l'évidence dans le coup tous les deux.

Açıkçası her zaman yapılabilecek bir şey değil.

De toute évidence, ce n'est pas ce qui va se passer de si tôt.

- Açıkçası, yemek saatini kaçırdık o yüzden uydu bağlantısıyla kimi ayarlarsak artık.

Nous sommes de toute évidence en retard pour le buffet, donc on a pas eu d'autre choix que d'engager des gens proches d'une borne satellite.

AWM binasının en üst katında, terasındayım ve seni kesinlikle duyabiliyorum.

Je suis sur la terrasse de l'immeuble d'AWM. Oui. Et de toute évidence, oui.

Neden kanıt saklasın ki?

Mais pourquoi le laisser en évidence?

Geri almam gereken bazı şeyler var.

Il y a une pièce à évidence que j'ai besoin de reprendre.

Siz farklı bir açıdan bakıyorsunuz belli ki.

De toute évidence, certains ne pensent pas pareil.

Belli ki beni bu yüzden hapishaneye kadar sürükledi. Çünkü ne dersem yapacağını, senin patronun olduğumu ve yakında üvey annen olacağımı biliyor.

Et, de toute évidence, c'est pour ça qu'il a insisté pour que je vienne à la prison, parce qu'il savait que tu ferais ce que je dirai parce que c'est moi le boss, et bientôt,

Görünüşe bakılırsa sempatini kazanmanı istemiş.

De toute évidence, il voulait que tu l'apprécies.

Daha önce görmediğimiz bir bilgi transfer metodu kullandığı açık.

De toute évidence, il utilise une méthode de transfert d'information qu'on ne connait pas.

Sıralayalım, madde alıp araç kullanmak, paparazzi şerefsizine gününü göstermek taksi çalmak ki en güzeli oydu, her neyse ve polisin üzerine işemek, bunu kim unutabilir ki?

Vous savez, il y avait le dui, l'assaut sur ce paparazzi, le vol du taxi, qui était juste génial, de toutes évidence, et qui oublierait la pisse sur le flic?

Tabii rayları temizlemek için de gece gündüz çalışıyoruz.

Et les rails, de toute évidence, nous devons bosser jour et nuit pour les dégager.

Kafası iyi dediysem, şaka yapıyordum.

Si j'ai dit que tu étais défoncé, je plaisantais de toute évidence.

Ellerin görebileceğim yerlerde dursun lütfen.

Mains en évidence, s'il vous plaît.

Daha sonra birden anladım.

Et l'évidence m'a frappé.

Söylemesen bilmeyecektik.

Oui, merci de dire l'évidence.

Belli ki bu bilineni söyleme işi kalıtsal bir şey. Harikulade.

Constater l'évidence est héréditaire, génial!

Orası kesin.

À l'évidence.

Muhtemelen buradaki Harry Potter'ın olay yerindeki kadın katil hakkında söylediklerini duydu ve şimdi de bize hayali bir tane sunuyor.

De toute évidence, il a entendu Harry Potter ici dire quelque chose à propos d'un tireur féminin, et maintenant il essaye de nous en servir une sur un plateau.

Belli ki, seni tanıştırmamış.

De toute évidence, elle ne vous a jamais présenté.

Şüphesiz, yüzüğünü takmayı yakın zamanda bırakmıştı.

De toute évidence, il avait récemment cessé de porter sa bague de mariage.

Muhtemelen bununla bir şeyleri saklamaya çalışıyor, ben de seni bu yüzden aradım. Umarım bununla neyi sakladığını bulmama yardım edebilirsin.

Il l'utilise à l'évidence comme couverture pour cacher quelque chose, c'est pour ça que je t'appelle.

NHL ile ilgilenmediğiniz ortada yoksa burada olmazdınız.

De toute évidence vous êtes intéressé par la NHL ou vous ne seriez pas ici.

Hükümet delillere rağmen "Otopsi yapılmayacak" diyorsa böyle bir emrin çok yukarılardan gelmiş olması gerekir.

David... - Le gouvernement dit pas d'autopsie alors que l'évidence dit autre chose. Ce genre de décision doit venir de bien plus haut.

Evet, bunu tekrar yaptığımın farkındayım.

Oui de toute évidence, je l'ai refais.

Evet, belli ki umurunda değil.

Ouais, il s'en fiche de toute évidence.

Öncelikle kocamı geri almam gerekecek çünkü belli ki bundan sonra her şeyi kendim için yapmam gerekecek.

Pour commencer, je veux récupérer mon mari, car à l'évidence, je vais devoir tout faire moi-même à compter de maintenant.

Belli ki Jesse yardım etmeye çalışıyor, ama insanlar zarar görüyor.

Jesse essaye de toute évidence d'aider, mais, hum. des personnes sont blessés

Anlaşılacağı üzere bir daha polo oynayamayacaksın.

A l'évidence, tu ne joueras plus au polo à nouveau.

Çocuğu korumayacaktır, her halükarda Scott Yamada'yı öldürebilir.

Ca ne protège pas les enfants, cependant, comme on l'a mis en évidence dans le meurtre de Scott Yamada.

Burası benim evim değil doğal olarak partiyi de ben vermiyorum ama konuşma yapmak için birkaç saniyenizi rica ediyorum.

Hm, ce n'est, ce n'est pas ma maison, de toute évidence, et ce n'est pas non plus ma fête. Mais si je pouvais juste avoir votre attention une seconde.

Bizim evde toplanacağız kesin.

On accueillera, de toute évidence

- "Kesin" mi?

De toute évidence?

" 90 dakika içinde Beyaz Saray'dan tüm haber ajanslarına e - posta yağacağını söyleyen isimsiz bir aramayı cevapladım.

Il m'a dit à 19 h 30 que la Maison Blanche contacterait les agences de presse une heure et demie après. Et de toute évidence, il disait la vérité.

Memelerinle dikkatimizi dağıtmak için.

En mettant tes seins en évidence.

Burada Celeste'den bahsediyor.

Oh, de toute évidence, il parle de Celeste.

Tabii ki şu an daha başlardalar.

Encore aux prémices de son développement de toute évidence.

Ellerini kaldır!

Les mains en évidence! Maintenant!

Violet, belli ki gerçekten yetenekli bir terapistsin.

Violet, vous êtes de toute évidence une excellente thérapeute.

- "İyi" kelimesi biraz abartı olur.

oui, "bons" est une évidence.

Gerçekleri konuşma vakti.

C'est le moment d'aller à l'évidence.

Belli ki Matthew oyun kıyafetleriyle seni evinde hissettirmek istiyor.

De toute évidence, Matthew veut se sentir bien dans ses vêtements de jeu.

İlişkimizin düşündüğümden çok daha fazla yara aldığı açık.

Notre relation est de toute évidence bien plus brisée que j'aurais jamais pensé qu'elle était.

- Bununla, her zaman en bariz şeyleri göstermek zorunda mıyım?

Avec ces... je dois toujours pointer l'évidence?

Tanır mısın? Hayır ama bunun gibilerini bilirim.

Non, mais c'est de toute évidence intentionnel.