Export tradutor Francês
235 parallel translation
Bunlardan birisi Almanya için, bir diğeri genel ihraç için, üçüncüsü de ABD içindir.
L'un d'eux a été réalisé pour le marché allemand, l'un pour l'export, et le troisième pour les Etats-Unis.
ithalattan, ihracattan.
d'import-export.
Söylesene Varga, senin ihracat ticaretindeki başarının sırrı ne?
Quel est le secret de votre réussite dans l'import-export?
Basit bir ihracat işi olacak sonunda.
Ça se résout par un accord d'export direct.
Bir müşterimin. Büyük bir iş adamı. İthalat-ihracat.
Un client, gros businessman, export-import... l'avait offert à sa secrétaire.
İthalat-ihracat.
Export-import...
Sonra ithalat-ihracat yapan. Şu dükü de boş ver.
Les autres - export-import, le duc - ils ne comptent pas.
14 numara : İthalat-ihracatçı.
No 14 : export-import.
Sonra da bir ithalat-ihracatçı var.
Elle a connu un duc et un type dans l'export-import.
İthalat-ihracat mı? Durun, durun.
Export-import?
İthalat-ihracatçı.
Export-import.
Bir tür ithalatçı-ihracatçı olduğu söylenebilir.
De l'import-export.
Çok iş gücü kaybolmuş.
Sans parler de l'export.
İhracatı hesaba katmıyoruz.
- L'export? - Oui.
- Evet. - İhracata ne olmuş?
L'export par rapport à l'import.
Ne konuşacaksınız ki?
De quoi parleriez-vous, d'import-export?
- İthalat ihracat.
L'import-export.
Şehir merkezinde ithalat-ihracat yapan bir adam.
Un type dans l'import-export.
Bir ithalat-ihracat şirketi.
Ils font de l ´ import-export.
İthalat-ihracat şirketi mi, kiliseyle mi ilgili yoksa başka bir şey mi? Ne?
C ´ est de l ´ import-export, c ´ est lié à l ´ église, ou c ´ est autre chose?
Schröder Import-Export sigara dükkânında beklerken hafif bir pusun ardında gelip geçenlerin bu kavgaya olan muhalefetlerinin arttığını gözlemler.
Se détachant sur le magasin de cigares "Schröder lmport-Export", il observait le déroulement du combat, légèrement gêné par l'électricité et les passants.
- Asıl ithalat - ihracat konusu nedir?
- Quel genre d'import-export fait-il? - La mort.
Bakalım, sevkiyat, değil mi?
Voyons voir, import-export, c'est ça?
Gece Klübü sahibi, tüccar, aynı zamanda da emlak işleri de var.
Il mène plusieurs activités : Cabarets, import export, immobilier, etc.
Kendi ihtiyacımızın dışında, geri kalan bütün ürünler dinimizi genişletmek için satılacaktır.
A part nos réserves personnelles, les recettes liées à l'export sont consacrés à notre fondation, et à l'extension de notre prédication.
Ver hadi bana. Pekâlâ, ben ihracatta çalıştım. İşini kötü yaptığını düşünmüyorum.
J'ai toujours travaillé dans l'export et je pense pas m'être mal débrouillé.
Ben büyüklere çocuk ihracatı yapıyordum. Büyüklere mi?
Je suis dans l'export d'enfants en gros.
Bir fincan daha istiyorum.
- Bien sûr, Tatie. - On peut dire que Blanchard, pour l'export, est très, très, très fort.
İhracat yok mu?
Pas d'export?
İthalatçı-ihracatçı, oldu mu?
De l'import-export. Entendu?
- Ve ihracatçı.
- Et de l'export.
İthalatçı-ihracatçı.
De l'import-export.
İthalat-ihracat, çok sayıda Doğu Bloğu ülkesiyle ortak girişimler.
Import-export, associations commerciales avec beaucoup de pays du bloc de l'Est.
- İthalat-ihracat.
- Import-export.
Ben patronum. İthalat ihracat işi yapıyorum.
J'ai une société d'import-export.
Huan-Chai-Hung İthalat-İhracat Şirketi'nin müdür yardımcısı.
Vice-Directeur... de la Huan-Chai-Hung Import-export Company.
Hırsızlar, Newman İthalat ve İhracat Şirketi'nden nadir bulunan antika eserleri çalıp kaçtılar.
Les voleurs se sont emparés d'objets antiques appartenant à la compagnie d'import-export Newman.
- Colton ithalat ihracat işindeydi.
- Colton est dans l'import-export.
İhracat yok mu?
- Import et pas d'export?
İhracat işinden çıkmayı düşünüyor..,... ve sadece ithalata odaklanmak istiyor.
Il aimerait arrêter de faire de l'export pour se concentrer sur l'import.
Ne problemi yaşıyorlarmış?
- De l'import-export. Ils ont quel genre de problèmes?
Şey, o..,... sadece ithalata odaklanmak için..,... ihracat işinden sıyrılmak istiyormuş.
Il voudrait arrêter l'export... pour se concentrer sur l'import.
Ve bu problem oluyor tabii, ihracatın da..,... ithalat kadar önemli olduğunu düşünüyor.
Or, elle pense que l'export est aussi important que l'import.
- Biliyorsundur, kendisi ithalat ve ihracatçı?
Il fait de l'import-export.
George, Art'ın bu ihracattan..,... sıyrılıp sadece ithalata odaklanması konusunda..,... ona çok sert davrandığımı ve ithalatı unutmamı söyledi. Bir dakika.
George trouvait que j'étais inflexible sur le fait qu'Art devrait se concentrer sur l'export et lâcher l'import.
Ben onun ihracattan sıyrılmak istediğini sanıyordum.
Je croyais qu'Art voulait laisser tomber l'export.
Belki görüntüden anlayabilirlerdi.
Ils s'y connaissent peut-être En bière locale et bière export
Almanya'nın en büyük ithalat ihracat şirketini yaratacağım.
Je vais créer la plus grande entreprise d'import-export d'Allemagne... pour vous
- Öyle denebilir. - İthalat-ihracat?
- C'est à cause de ton entreprise d'import-export?
Altyazı :
FILM EXPORT HOME VIDÉO Présente :
Bilmem ne.
Compagnie d'import-export...