Fakir tradutor Francês
2,763 parallel translation
Eski fakir hareketi o.
C'est une tactique d'ancien pauvre.
Biz şimdi fakir miyiz?
{ \ pos ( 192,200 ) } Alors on est pauvres?
Genelde fakir mahallelerde arabamı kullanırım.
Je passe souvent par des quartiers qui viennent à peine de s'embourgeoiser.
Demek oluyor ki bugün fakir olabilirsin, tamamen çaresizlik içinde yaşıyor olabilirsin.
Aujourd'hui, tu pourrais être indigente, vivant une vie d'éternel désespoir.
"Bana yorgun, fakir, sinmiş insanlarını ver, özgür bir nefese hasret..."
"Donnez-moi vos pauvres, vos exténués, qui en rangs serrés, aspirent à vivre libres..." *
Puşt daha sonra bohçasını sırtına alıp gezen ve ormanlarda yaşayan fakir fukaralar için kullanılmaya başlanmıştır.
"Tapette fut ensuite défini " comme une raquette d'osier. " Et au 19e siècle, tapette était utilisé
Bize fakir fukaralık yüzünden puşt diyor olamazlar başka bir şeyler olmalı.
Ils ne nous traitent pas de tapettes parce qu'on est bavards! Il doit y avoir autre chose!
Ayrıca, Sofia ve ben ayrılsaydık, o paramın yarısını alarak beni fakir bırakır ve yine de o başka erkeklerle gezsin diye ona para öderim.
Si on divorçait, elle aurait la moitié de mon argent, ce qui me rendrait pauvre, et je devrais la payer pour qu'elle se tape d'autres mecs.
Heifer projesi fakir ülkelerdeki ailelere hayvan sağlayan bir yardım projesi.
Le projet Heifer est caritatif, on se propose de nourrir les pays pauvres.
- Ülkemiz fakir ve politikacılarımız sahtekâr, doğru ama niçin öyle biliyor musun?
- Oui. C'est parce que nos pays sont pauvres et que nos politiciens sont corrompus... Oui, mais... vous savez pourquoi on en est là?
Sen de fakir krallara ne olduğunu bilirsin.
Et tu sais ce qu'il advient des rois pauvres?
- Fakir ve boşanmış...
- Pauvre et divorcé.
Bu fakir insanlar da kim?
Qui sont ces pauvres gens?
Ve dostlarım, bu zengin ve fakir arasındaki bir şey de değildir.
Et croyez-moi, ce n'est pas riches contre pauvres.
Küresel ısınma fikri Afrika'da gelişme olmasın demek, Güneydoğu Asya'nın fakir bölgelerinde gelişme olmasın, ve hayatınız boyunca hiçbir ekonomik canlanma olmasın demek.
La simple idée d'un réchauffement planétaire veut dire qu'il ne peut y avoir de développement en Afrique, ni dans les parties pauvres d'Asie du Sud-Est, et pas de reprise économique de quelque sorte, pas avant notre mort.
Size sorduğum annemin gelinini ve torunlarının fakir bir hayat yaşamasına izin verip vermeyeceği
Je vous demande, si Belle-maman va vraiment laisser ses petits-enfants et sa belle-fille, vivre dans une telle pauvreté que nous devons vivre en se rongeant les ongles?
Hwan tamamen fakir biri olacak.
Hwan deviendra totalement pauvre.
Bir prensten fakir birine dönüştün
Tu es vraiment la modernisation du prince qui redevient pauvre.
Veidt'in suikastçısı Roy Chess adında fakir biriydi.
L'agresseur de Veidt était un malfrat nommé Roy Chess.
Kendimi fakir hissediyorum böyle.
Ca me donne l'impression d'être pauvre.
Hâlâ fakir hissediyor musun?
Est-ce que tu te sens toujours aussi pauvre?
Gördüğüm kadarıyla kısa boylu bir biradersin. Boydan yana fakir olmak, güdük sorular sormak anlamına gelmez asla.
Petit par la taille mais grand par ses questions.
O da fakir ve yetimdi. Birileri onu bulmuştu.
Il était pauvre, il était orphelin et quelqu'un l'a hébergé.
Yani, tanrım, Cassie, sen fakir biri de değilsin.
Bon sang, Cassie, t'es même pas pauvre.
Hem sadece fakir işçilere değil, açlara ve evsizlere de.
Pas seulement les travailleurs miséreux, mais aussi les affamés et les sans-logis.
Ayrıca zengin bir eşe sahip fakir bir adam herkesten iki kat fazla çalışmalıdır.
Et un homme désargenté avec une femme riche doit travailler deux fois plus.
Evet, fakir biriyle evlenmek istemem.
Je veux pas épouser un pauvre.
Hiç paramız yoktu ve dışardan bakılınca fakir iki öğretmendik.
On n'avait pas d'argent. Et nos perpectives de professeurs mal payés...
- İşte bunu diyordum. Kızılderililer zengin olmalarına rağmen hâlâ fakir gibi davranıyorlar. Kafamı ne kurcalıyor biliyor musun?
Tu sais ce qui me sidère?
Fakir fukaraya, evsiz muhtaçlara yardım diye. Fukaraya yardım ediyorum.
- On aide soi-disant les pauvres...
Bununla birlikte fakir biriyim.
Cela signifie que je suis un homme pauvre.
Kızım fakir, Don Pedro da Silva.
Ma fille est pauvre, Don Pedro da Silva.
Ekselansları da fakir.
Votre Excellence est pauvre.
Montezelos Markisi olan deden babana, annenin fakir olduğunu söylemiş.
Comme a dit votre grand-père, le Marquis de Montezelos, à votre père, votre mère est pauvre.
Boşversene. Sizin okuldaki kızlar için fakir sayılırım.
Je suis trop pauvre pour les filles de ton école.
Merhamet aşkına, bu fakir adam için birkaç bozukluk verin.
À votre bon cœur! La charité pour un malheureux.
Fakir adam için birkaç bozukluk.
La charité pour un malheureux...
fakir bir ailede büyüdüm.
Écoute. Je suis née pauvre.
Birinci sınıfta otururken tüm fakir insanlar yanımdan geçti.
J'étais assis en première, et ils ont fait passer les prolos.
Yaşlı fakir Peck'i hepimiz özleyeceğiz.
Tu sais comme Peck nous manque.
Çek elini, fakir çocuk.
Regarde, la chemise de Renée. Hé! Enlève tes mains de là.
Oradaki zengin çocuklar her zaman fakir gibi giyiniyordu.
Les gosses riches s'habillaient en pauvres. Pour s'encanailler.
Peki sülaleniz kraliyete dayanıyorsa, nasıl oldu da ailen bu kadar fakir kaldı?
T'as du sang royal et tes parents sont pauvres?
Bir hacı fakir olmak ve çile çekmek zorundadır.
Un pèlerin est pauvre et doit souffrir.
İkinci ceset- - Carl Hicks. Batı yakasında fakir bir hayat,... cesedi vurularak öldürülmüş bir şekilde, nehir kenarında bulundu.
Le second, Carl Hicks, petite frappe du quartier Ouest.
- Bırak şu "Fakir ama gururlu" ayaklarını?
- Arrête ces conneries.
İyi. Artık fakir olduğumuzu görecekler.
Maintenant, ils vont voir des pauvres.
Fakir olmak yetmiyor, kanıtlamamız gerek. Hadi.
Ça ne suffit pas de courber la tête, il faut paraître pauvre.
Fakir olacaksanız biraz ders alın.
Nous, nous aurions la décence de ne pas jeter notre pauvreté au visage des gens. Ayez un peu de classe, si vous allez être pauvres.
1899 yılında tıpkı bu fakir, ayakkabısız çocuklar gibi o da burada talebeydi.
Mais lui, aujourd'hui, peut songer à dominer le monde.
Fakir ve ünsüzüm.
Oui?