Farklı tradutor Francês
46,338 parallel translation
Onlar iki farklı şey.
C'est deux choses différentes.
Onlar iki farklı şey.
Ce sont deux choses différentes.
Alyansın neredeyse 30 yıllık ve onu farklı bir parmağa almışsın.
La bague est vieille de 30 ans et déplacée sur un autre doigt.
Evet, farklı.
Oui. Différent.
Her şey çok farklı. - Adın Zack, değil mi?
Tu t'appelles Zack, pas vrai?
Farklı renkler, farklı elemanlar.
Différentes couleurs. Différents jeunes.
Benim daha farklı biri olmamı isterlerdi.
Ils aimeraient que je m'habille différemment.
Benim arabadan çok farklı.
C'est très différent de la van.
Hepimiz farklı boşlukları kaplıyoruz.
On occupe chacun un espace distinct.
Birçok farklı baharat var, intihara meyillisin yalnızsın ve nakidin bitmiş, yine de etkilemek için yemek pişiriyorsun.
Plein d'épices différentes. Vous êtes suicidaire, seule et fauchée, mais vous y mettez du coeur.
- Farklı görünüyorsun.
Vous êtes... différente.
Elbette birkaç farklı yedek planım da vardı.
J'avais des plans de secours.
En başından beri farklıydı.
Elle était différente, dès le début.
Fakat bu olaydan sonra, farklılaştı. Fazlasıyla değişti.
Il n'a plus été le même après ça.
Beni Leydi Bracknell'den vazgeçirdi. Bu epey farklı olabilirdi.
Je penchais pour Lady Bracknell.
Tüm bebekler farklıdır.
Tous les bébés sont différents.
Ben, Stakar ve diğer kaptanlar sen ve arkadaşlarından çok farklı değildik.
Stakar, moi et les autres capitaines, nous vous ressemblions, à toi et à tes amis.
Olduğundan farklıymışsın gibi davranmayı bırak.
Arrête d'ignorer ta nature profonde.
Aynı kapsül, farklı gezegen.
Même bulle, planète différente.
Çok farklı hissedeceksiniz.
Vous sentirez la différence.
Her şeyden önce keyfim kaçmadı, rahat değilim, bunlar farklı şeyler.
Premièrement, je ne suis pas contrariée, je suis mal à l'aise. C'est différent.
Yapılarımız farklı, iş ahlakımız farklı.
Notre façon d'être et notre éthique professionnelle sont différentes.
Hayatlarımız o kadar da farklı değil aslında.
C'est vrai, nos vies ne sont pas si différentes
Oradaki cam kutuyu farklı açılardan gösteren yüzlerce dijital dosya ele geçirdiler.
Ils ont saisi des centaines de vidéos qui montrent la boîte de verre sous différents angles.
Bobby, baban bana bunları anlattığında şu anki hâlinden çok farklı bir durumdaydın.
Bobby, quand ton père m'a dit ça, tu étais très loin d'être qui tu es maintenant.
Farklı konular.
Différente choses.
Farklı bir boyut.
Une autre dimension.
Bu akşam farklı olacak!
Ce soir, on change tout.
Birkaç farklı kişiyle savaşıyorum.
Je combats plusieurs partenaires.
Gördün mü? Ben ve sen, o kadar farklı değiliz.
Tu vois, on se ressemble, moi et toi.
Sana farklı davranacaklarını sanma.
Ne crois pas que tu seras différent.
Keşişler tarafından kurtarıldım ve bir manastırda büyütüldüm. Buradaki hayatımdan çok farklı bir hayattı.
J'ai été sauvé par des moines et élevé dans un monastère, une vie différente de celle que j'avais ici.
- Siz diğerlerinden farklısınız.
- Vous n'êtes pas comme les autres.
Siz diğerlerinden farklısınız.
Vous n'êtes pas comme les autres.
New York'a gelince her şey farklı olacak sanıyordum.
En rentrant à New York, je pensais que ça serait différent.
Her kapının girişinde farklı bir yol seçme fırsatı vardır.
Chaque porte donne l'occasion de choisir un chemin différent.
Çünkü sen hatırladıklarımdan çok farklısın.
Parce que vous semblez très différent des moines dont je me souviens.
Yıllardır çok farklı bir hayat sürüyordum.
Je mène une vie très différente depuis des années.
Acaba bu değişim ruhuyla diyorum, belki biz de farklı bir bağ kurabiliriz.
Mais je me demande, dans l'esprit de ce changement, si nous pouvons peut-être agir autrement.
Üst katta yaptıklarınızdan farklı mı?
Est-ce si différent de ce que vous faites à votre étage?
İçten içe, onları özel kılan şeyin sana da bulaşmasını umuyorsun ama olmuyor ve her biri senin yüzünden farklı şekillerde başarısız oldu.
Vous espérez secrètement que ce qui les rend si spéciaux déteindra sur vous, mais ce n'est pas le cas, et vous les avez tous déçus, chacun différemment.
Siz farklı görünüyorsunuz.
Vous semblez différent.
İkisi farklı hisler.
La sensation doit être différente.
Aynen devam edeceksin ama farklı bir hedefle.
Vous continuerez, mais dans un objectif différent.
- Keşke her şey daha farklı olsaydı.
- J'aurais aimé qu'il en soit autrement.
El'in içinde farklı gruplar var.
Il y a différents groupes au sein de La Main.
Bu gruba farklı bir isim koymayı düşündünüz mü?
Vous avez pensé à changer de nom?
- Hayır, ama bu farklı. Ben zenginim.
- Non, mais je suis riche.
Burada kurallar farklı.
Les règles ne sont pas les mêmes ici.
Farklı.
C'est différent.
Bu farklı bir şey.
C'est différent.