English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ F ] / Filet

Filet tradutor Francês

1,565 parallel translation
Baskı mı? Dinle, adamı iyice köşeye sıkıştırdın.
Il faut resserrer le filet autour de ce type.
Domuz fiestosunun bu akşam biraz sert olduğunu duyduk.
On nous a dit que le filet de porc était un peu sec ce soir.
Domuz fiestom lezzetli sebzelerle doldurulmuş... Etimizde Alplerdeki küçük akarsular gibi kabarıktır.
Mon filet regorge de jus savoureux... qui coulent de la viande comme de petits ruisseaux alpins.
Hayır, Bu ola... Benim domuz filetoma kötü diyen maymun kılıklı nerede?
Où est ce singe qui insulte mon filet?
İnsanlara domuz filetosunu denemeleri gerektiğini söyledim, Efendim. Tamam, Anlıyorum.
J'ai dit à ces gens qu'ils devraient essayer le filet de porc, Monsieur.
Yük ağı olan bir firma yok mu buralarda?
Il n'y a pas un camion qui a un filet?
En iyi mantar fileminyon.
Le filet mignon du champignon.
Fileminyon istediysen neden fileminyon yemiyorsun?
Si vous vouliez un filet mignon, pourquoi ne pas manger un filet mignon?
Bize et şinitzel kızartıyorum.
Je nous prépare un filet mignon.
Lanet olası ağla ve raketle ne yapacaktın, bahçemiz olmadan.
"Qu'est-ce que tu vas foutre avec un filet " et une raquette? On n'a même pas de jardin. "
- Yoldan çıkmak üzereydi.
- Elle glisse dans les mailles du filet.
Sahte nişanlı kutulanabilir!
Fiancé ni chair ni poisson empêtré dans filet.
Harper o Kuzeyli yavruyla festival için üzerine düşeni yaptı.
Harper a rempli ses obligations. On a mangé du filet de Yankee.
O saç bonesi yeni mi?
C'est un nouveau filet?
Tıpkı ağa düşen bir balık gibiyim. Ben böyle seviyorum seni.
Comme un poisson qui se débat dans un filet, ainsi suis-je pris dans ton amour.
Benim küçük filetom.
Mon petit filet.
Kenarları az yağlı bifteğim.
Filet mignon grassouillet sur les bords.
onlar başka toplumlar, bizimle birlikte aynı yer ve zaman ağında bulunmuş olan dünyanın görkeminin ve eziyetinin mahkumları. "
Ils constituent un autre monde, pris avec le nôtre dans le filet de la vie et du temps... ... prisonniers de la splendeur et des tourments de la Terre. "
Kafası karışan ve ağların içine sürülen yunusbalıkları panik yapıyor.
Désorientés et pris dans un filet, les dauphins paniquent.
En üst kat, ağa ihtiyacınız olacak.
Au dernier étage, il va vous falloir un filet.
- Sadece zengin masum bir koca bekliy or kucağına.
Elle attend qu'un riche innocent tombe dans son filet.
- Öne çık, adam ol.
Monte au filet, et sois un homme!
Ağını al ve o güzel kelebeği yakala, dostum!
Prends ton filet à papillons!
Daha geniş bir ağa yönelmemizin zamanı geldi.
Il est temps de lancer un plus grand filet.
Şu odaya bak. Bir yerlerde eski günlerde yaptığım baskınlarda ele geçirdiğim deliller olmalı.
Je te parie que je pourrais retrouver des pièces à conviction... de mes premiers coups de filet, dans le lot!
- Herbirimiz fileminyon yiyeceğiz.
- On a chacun un filet mignon.
Bir kez fileminyon yemiştim.
J'ai mangé du filet mignon, une fois.
Arkadan ilmikli mavi elbise. Bayat çay rengi taba külotlu çorap. Saç ağı da siyah pantolondan çıkmaması gereken Mikilere "bugün yaramazlık yok" diyor.
La blouse bleue avec un nœud dans le dos, les bas foncés, d'une vilaine couleur chair, le filet à cheveux, pour rappeler aux hommes qui restent chez eux, vêtus de serge noire :
Maçta bazı anlar vardır ki, top filenin üstüne çarptığı zaman ya ön tarafa ya da arka sahaya düşmesi an meselesidir.
À l'instant où la balle frappe le haut du filet, elle peut soit passer de l'autre côté, soit retomber en arrière.
Hayat nasıl birden dönüveriyor değil mi? Tıpkı filenin üzerine takılan topun ya diğer ya senin sahana düşmesi gibi.
C'est fou ce que la vie change si la balle passe le filet ou pas.
- Her zaman bir güvenlik ağın olacaktır.
Vous avez un filet de sécurité.
Tek bir damladan sele dönüştü. Ve bu harika.
On est passés du filet d'eau à l'inondation.
İnce saç filesi giymenin acısına bile katlandım!
Je me suis même forcée à porter un filet à cheveux trop serré!
Bu sığır bonfilesinin, fayda ve zararlarından konuşan, bir kadın ve bir erkeğiz.
Une femme et un homme qui discutent des bienfaits et méfaits du faux-filet. - Voilà.
Ağını ver. Sana yardım edeyim.
Donne ton filet, je vais t'aider.
Ve onları yakalamak için kim orada olacak? Ağını al ve o güzel kelebeği yakala, dostum!
Prends ton filet à papillons!
Su-ho, yağmur damla damla mı yağıyor yoksa sicim sicim mi?
Su-ho, la pluie tombe en gouttes ou en filet?
Sicim sicim...
En filet...
Hayır, farkedilmeden gizlice girmiş olmalılar.
Non, ils ont dû passer au travers des mailles du filet.
Gizlenmeyi çok iyi başarmış.
Elle a réussi à passer à travers de toutes les mailles du filet.
Pekâlâ, takip ekibi mümkün olduğu kadar yakın mesafeden seyredecek fakat doğruyu söylemek gerekirse, Jack, bu sefer ateşe barutla gidiyorsun.
Bien, l'équipe qui vous suit restera aussi proche que possible, mais pour te dire la vérité, Jack, tu travailles sans filet de secours sur ce coup-là.
Evet, evet, bu öyle damlama işi değil, oluk oluk kan akmış.
Oui, le sang de ses blessures n'est pas un simple filet, mais un vrai flot.
Biri boşluklardan faydalanıp araya kaynamış olmalı.
Quelque chose a dû passer les mailles du filet.
Biz ağ kullanmayız.
On travaille sans filet.
Bu adam hayatımı değiştirdi.
Il a un filet. Quel système ce type a... ma vie est changée.
Dışı karartılmış.
Le faux filet de boeuf.
Topu dikmek istedim ama ağa yakalandım.
J'essayais de faire un smash et ma main s'est coincée dans le filet.
Geldin, değil mi?
Ton filet est là.
- Yemek iyi mi?
- Le filet est excellent.
Önce ben iniyorum ama PUSA için ağa ihtiyaç olacak.
L'ACSP aura besoin du filet.
- Jackson!
Jackson, t'as failli me laisser sans filet.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]