Force tradutor Francês
24,581 parallel translation
Sayıca kuvvetlendiniz mi?
L'union fait la force?
Uyduların etrafında inanılmaz bir güç alanı var şu anda.
Il y a d'incroyables champs de force autour de ces satellites.
Astra gibi sende onun gücünü abartıyorsun.
Comme Astra, vous surestimez sa force.
Tüm galaksiyi ele geçirebilecek bir güç yarattın.
Tu as créé une force qui pourrait contrôler la galaxie.
Galaksiyi ele geçirebilecek kuvvette bir güç yarattın.
Tu as créé une force capable de prendre la galaxie.
Anneler, babalar, arkadaşlar, komşular, herkes dünyanın şimdiye kadar gördüğü en büyük kötülük tarafından ele geçirildi.
Mères et pères, amis et voisins, enfants, tout le monde, subitement stoppés par une force du mal plus grande que ce monde ait connu.
Geri çekiliriz, gücümüzü kaybederiz, kendimizi kaybederiz.
On se replie, perd notre force, nous perdre.
Örnek aldığım kişisiniz şehri büyük bir güçle ve merhametle çekip çeviriyorsunuz ve bu aksi görünüşünüzün altında tanıdığım en büyük kalbe sahip kişisiniz.
Vous êtes mon modèle et vous dirigez cette ville avec tant de force et de grâce, et sous cette apparence sévère vous avez le plus grand cœur que n'importe qui que je connais.
Sinyal % 80 gücünde.
Force du signal à 80 %.
Sinyal % 90 gücünde.
Force du signal à 90 %.
Gerekirse zorla.
Ou par la force, si nécessaire.
Sizi yenecek güçleri olduğuna ve bunu destekleyecek kaynağa sahip olduklarına inanıyorum.
Je crois qu'ils ont la force de vous battre et les ressources nécessaires.
Charles bundan sonra beni evliliğe zorlamayacağına dair yemin etti.
Charles a juré qu'il ne me marierait jamais de force après ça.
David Lubbe'nin mahkemesinin her gününe gitmiş ve akıl sağlığı yüzünden Güney Afrika Ulusal Savunma Gücü'nden terhis edilmiş.
Il était présent au procès de Lubbe et fut ensuite relaxé de la force nationale de défense sud-africaine sous prétexte de sa santé mentale.
Banshee'yi uzaklaştırıp Eileen'nin hayatını kurtarmış.
Je n'ai plus la force pour faire de l'escalade.
Xipe Totec'i taklit eden savaşçılar savaşta onlara güç verecek deriden maskeler yaptı.
Les guerriers imitaient Xipe Totec et créaient des masques de peaux pour les aider à gagner de la force pendant la bataille.
Hava Kuvvetleri'ne katılmak hep hayalimdi.
J'ai toujours rêvé d'être dans l'Air Force.
Beni kendine gururu ve gücüyle çeken bir adamın eşiyim.
Celle d'un homme dont la fierté et la force sont en partie ce qui m'a attirée.
Sözlerin bana güç veriyor.
Vos paroles me donnent de la force.
Hiçbir çocuk böylesine güçlü olamaz.
Aucun enfant ne devrait avoir cette force.
Artık zamanımız iyice daraldı.
C'est ta force. On n'a plus beaucoup de temps.
Çok güçlü!
Quelle force!
Reddederseniz zorla almak zorunda kalacağım.
Donc si vous refuser, je n'aurais pas d'autre choix que d'utiliser la force!
Fana atlayacağım.
Laissez moi l'arrêter pour vous. Je vais y mettre toute ma force.
İstediğimizi almak için güç kullanırız!
Nous utilisons la force pour avoir ce que nous voulons.
Sınırıma ulaştım!
Je n'ai plus de force!
Size yeter de artar bile!
Je peux tous vous vaincre sans utiliser une once de force.
Körelmiş yeteneklerinle beni kesemezsin.
Tu ne me couperas jamais avec cette force!
Dediğim gibi, NASA'nın bugün insansız bir roket fırlatışı var fırlatma Hoffman Hava Üssünden.
Comme je le disais, la NASA a prévu le lancement d'une fusée sans nom aujourd'hui depuis la base Hoffman Air force.
Şimdi, patlayıcıların darbe hızı düşürülebilir meydana gelen enerji aktarımı ve karşılıklı yavaşlatıcı güç...
La vitesse de l'impact de l'explosion peut être réduite Et le transfert d'énergie restant et la force réciproque retardatrice peut être...
Doğuştan gelmeyen bir şeyi zorlamanın lüzumu yoktur canım.
Ne force pas le cours naturel des choses, ma chère.
Roswell'in üstünü hava kuvvetleri örtü.
Air Force a couvert Roswell.
Eğer yanlış seviyeye kadar şişirirsek ya da çok zorlarsak...
Si on le gonfle au mauvais niveau ou avec trop de force...
Yürüyünce kanser olunuyor mu?
On peut attraper le cancer à force de marcher?
Kuzenim Harry onunla evlenmem için beni zorluyor.
Mon cousin Harry me force à l'épouser.
Biz karşı konulamaz bir güçtük, o da taşınabilir nesne. O taşındı.
Nous étions une force irrésistible, lui un objet mouvant.
ÇoÇoKol şimdiye kadar varolmuş en büyük güçdür.
Les T'TFM sont une des force les plus puissantes de ce monde.
Dayanıklı ve güçlü ayrıca hızla yükseliyor.
L'endurance et la force montent aussi en flèche.
Dolaşımında olduğu sürece sevdiğin birisinin bir arabanın altında kalma ihtimaline karşı sahip olduğun tüm güç emrine amade olacak.
Tant que c'est dans votre organisme, vous avez toute la force à votre disposition que vous auriez si ceux que vous aimez étaient coincés sous une voiture.
Thomas Paine'in dediği gibi "En büyük güç sayıca çok olmakta değil herkesle birlik içinde olmamızda saklıdır."
Comme l'a dit Thomas Paine, il est pas en nombre, mais dans l'unité que notre grande force.
Hava Kuvvetleri sesin pilota ait olduğunu doğruladı.
Notre commandant de l'Air Force a authentifié les voix.
Sen karolmuşken beni mihrabda durmaya zorladın.
Vous m'avez forcé à me tenir à l'autel pendant que vous peiniez.
- Beni tahttan vazgeçmeye iten sebepleri hepiniz biliyorsunuz.
Vous connaissez tous les raisons qui m'ont forcé à renoncer au trône.
Muhtemelen bu yüzden geçen yıl tahttan çekilmeye zorlandı.
C'est sans doute pour ça qu'il a été forcé d'abdiquer l'année dernière.
Zorla yapılan işten hayır gelmez.
Un rendez-vous forcé est rarement fructueux.
# Acemice ve zorla #
♪ Maladroit et forcé ♪
Hatırladığım kadarıyla, Madelane'yı kaçırdığında, beni değil seni seçtiğinde ya da Isabella'yı bana ihanet etmesi için zorladığında.
Juste le premier qui me vient, Quand tu as kidnappé Madalena et qu'elle t'a choisi à moi, ou quand tu as littéralement forcé Isabella à me trahir.
Soruşturmanız insanların duygularını bariz bir şekilde açığa çıkarmaya zorladı.
Votre enquête nous a forcé à un auto-examen attentif.
Ya onu tutuklayacağız ya da kızın suçunu üstlendiğini
Quoi qu'elle ait fait, elle nous force la main.
Yeniden başlatırsam sorun düzelir.
Avec un redémarrage forcé, tout ira bien.
Sana yaptırdıklarımıza rağmen gittin kafayı mahremiyete mi taktın?
Tous ce que t'as forcé à faire, et c'est un problème de privacité qui te mets les nerfs en boule?