Fragments tradutor Francês
871 parallel translation
Berlin'de bulunan Bundesarchiv-Filmarchiv'den elde edilen orijinal bir negatif ; New York Modern Sanatlar Müzesi'nden, filme ait bir baskı ; 1936 yılında, yapımı Almanya'da gerçekleştirilen kopyadan elde edilen kimi kısımlar ; Friedrich-Wilhelm-Murnau - Stiftung'un sahibi olduğu kayıp bir Alman baskı ;
un négatif d'origine de la Bundesarchiv-Filmarchiv de Berlin, une pellicule du Museum of Modern Art de New York produite en 1936, des fragments d'une copie conservée par la Friedrich-Wilhelm-Murnau-Stiftung issue d'une version allemande perdue, et des fragments d'une copie conservée par la Cinémathèque Suisse à Lausanne.
Mayıs 1896'da, İstihbarat teşkilatı şefiyken dış mihraklar tarafından, Esterhazy'ye gönderilmiş yırtık bir mektubun parçaları elime geçti.
Le 18 Mai 1896, je dirigeais le 2e Bureau. Je reçus les fragments d'une lettre adressée à Esterhazy par le représentant d'une puissance étrangère.
Tam ateşlenirse 6 kiloluk bir top mermisi 50 parçaya bölünür.
L'obus éclatera en 50 fragments environ.
6 kiloluk mermi kaç parçaya bölünür?
En combien de fragments?
Kimliksiz katilin robot resmi ülkenin her yerine..
Le visage du meurtrier inconnu, construit à partir de fragments de preuves, fut ainsi diffusé dans tout le pays, aux chefs de police, aux shérifs, aux policiers et aux geôliers du comté,
Buzullar eridi ve artık hepimiz birer adayız. Sadece adalardan oluşan bir dünyanın parçalarıyız.
Les glaciers ont fondu et nous sommes tous des îles, fragments d'un monde lui-même fait d'îles.
Yalnızca bulmacadaki eksik parçalar eklenince... nihai resmin kendi tahminindeki gibi olup olmadığını anlayabilecekti.
Seule, l'addition des fragments manquants du puzzle... révélerait si l'image serait ce qu'il avait espéré.
Deniz kabuklarından, yosunlardan, aşılmış okyanusların biriktirdiği kırıntılardan oluşan sığ bir kayalık.
Oui, un récif de corail, de la mousse, des coquillages, des fragments épars de tous les océans qu'elle a traversés.
Gelsene. Sana muhteşem, güzel mısralar okurum.
Je vais vous réciter des fragments d'un drame Kabuki.
Yerde cam parçaları vardı. Bazı parçalar da dışarıda bulundu.
Il y avait du verre sur le sol et des fragments dehors.
Sanki uzun bir koridorda yürüyor gibiydim eskiden aynalıydı ve aynanın parçaları hâlâ asılı duruyordu koridorun sonuna geldiğimde ise sadece karanlık var.
C'est comme si je marchais dans un long couloir... jadis couvert de glaces, des fragments sont encore suspendus et quand j'arrive au bout du couloir il n'y a rien que du noir..
Ama kısa görüntüleri, aynadan yansıyanları hatırlıyorsun.
Vous vous rappelez des détails, des fragments de miroir
Bulduğun o notlar yazdığım bir romanın parçalarıydı.
Ces notes étaient les fragments d'un roman.
Sizleri parçalarla baş başa bırakılıyoruz. Mutlu yolcular Liza'ın bakışları Marta üzerinde gerçekten o olduğundan emin olmaya çalışıyor.
Nous n'avons que des fragments - ddes passagers heureux Liza observant Marta tentant de s'assurer que c'est bien elle
Dirseğinde kemik parçacıkları olduğunu düşünmüştün.
Tu pensais avoir des fragments d'os dans le coude.
Leamas'ın sunduğu hayati delil bize yıllar öncesine ulaşan bir istihbarat zincirinin son halkasını sağlamış oldu.
Les éléments fournis par Leamas, bien que par fragments, nous apportent la preuve finale d'une longue chaîne d'indices qui nous ramènent plusieurs années en arrière.
İki kafatasının parçaları, alt ve üst bacak parçaları.
Des fragments de crânes et de membres.
Çevrede olduğuna dair kimliğini tespit eden en az 5 tanık varmış ayrıca bombanın bazı parçaları üzerinde parmak izine de rastlanmış.
Il a été vu dans le quartier par au moins cinq témoins, et ses empreintes se trouvaient sur des fragments de la bombe.
Parçaları kalmış, ama nöbetçi doktor da benimle aynı fikirde, kimyasal aşınma, neredeyse bir asit fıçısının içine atılmış gibi.
Il ne reste que quelques fragments, mais le médecin est d'accord avec moi : corrosion chimique, comme s'il était tombé dans une cuve d'acide.
Karşıt madde kaporta parçaları.
Des fragments de nacelles antimatières.
Sadece bölümler, parçalar hâlinde... Problemli olan kısımlar.
Seulement des sections, des fragments, des zones problématiques.
Biz kesinlikle katile ait olan eşarbın parçalarının izini sürüyoruz..
Ces fragments proviennent de ce foulard...
Mermini iki parçası hala orada, kemikli bölümde.
Deux fragments de balle sont toujours dans votre crâne.
Taşıyıcı ışınla bir kısmını... gemiye alabiliriz.
La matière, c'est simple, on pourrait téléporter des fragments de planète.
Çok parça parça.
Ce ne sont que des fragments
- Birazını.
- Des fragments.
Onlar, başka birine ait korumalar, parçalar, kırıntılar, sadece yanılsamalar.
Ce sont des défenses qui appartiennent à quelqu'un d'autre, des débris, des fragments, des illusions seulement.
Avatar'ın kulağına çalınana göre büyük felaket öncesi... teknolojinin irili ufaklı parçaları bulunmuş ve Scortch 1'e götürülmüştü.
Avatar entendit dire que des fragments de technologie d'avant l'holocauste... avaient été déterrés et ramenés à Scortch I.
Blackwolf, bu tarihi kalıntılarla... kendine yeni bir savaş makinesi kurdu.
Avec ces anciens fragments, il construisit une machine de guerre.
Patlayan Kripton gezegeninin parçaları uzaya yayılır.
Des fragments de Krypton ont été... projetés dans l'espace.
Çocuk, Fourier'in eski Mısır'dan gelen nesnelerden oluşan koleksiyonuyla,... kayıp bir dünyanın gizemli bölümlerinin kapısını araladı.
Le garçon fut transporté par sa collection... d'objets égyptiens... fragments mystérieux d'un monde perdu.
Darbe sonucu devasa bir krater ve gök taşından kopan ender parçalar bulmayı bekliyordu.
Il s'attend à trouver un énorme cratère... et des fragments de météorites... tombés d'une météorite éloignée.
Gök taşı parçalarının bataklığın altında gömülü olabileceğini düşündü.
Il pense que des fragments de météorites sont ensevelis.
Birkaç bin yıl içinde eğer kısa dönemli bir kuyruklu yıldız bir gezegene çarpmamış olursa... arkasında, gök taşı olacak kum tanesi büyüklüğünde parçalar ve belki asteroit olacak merkezini bırakarak neredeyse tamamen sonsuza dek buharlaşmış olacaktır.
Après des milliers d'années... si une comète n'a pas heurté de planète... elle se sera quasiment évaporée... perdant des fragments qui deviendront des météores. Son noyau, lui, deviendra peut-être un astéroïde.
güneş sisteminde çarpışma parçaları ve bunlara dair kanıtlar gördük.
Il y a des fragments de collisions... on en a des preuves dans le système solaire.
Sonra parçalar tekrar bir araya gelerek uydu, küllerinden yeniden doğuyor.
Les fragments se regroupent, et une nouvelle lune renaît... de ses propres cendres.
Ayrışan bu moleküller daha kompleks molekülleri meydana getirmek üzere kendiliğinden birleştiler.
Les fragments de ces molécules se sont spontanément recombinés... en des molécules toujours plus complexes.
Günümüze sadece çok azı kalan bu yazıların azlığı, bugün bizi oldukça üzmekte.
Des autres, il ne reste malheureusement... que des fragments épars.
Ama yine de elimizdeki bu az parçalar bile ne kadar çok şaşırtıcı!
Mais ces fragments sont absolument fascinants.
Yeni oluşmuş parçalar birbirine çarparak yontulacak fırsatı bulamıyor.
Certaines parties des anneaux sont trop récentes... pour que des collisions aient arrondi les bords de ces fragments... les boules de neige de Saturne.
Burada, İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nde atomun doğasının anlaşılması için atomlar birbirleriyle çarpıştırıldı ve nasıl sektikleri gözlemlendi.
C'est ici, à l'université de Cambridge, en Angleterre... qu'on a compris la nature des atomes... en les bombardant avec des fragments d'atomes... et en observant comment ils rebondissaient.
Hayır, gerçekten yok. Sadece rüyalarımdaki tuhaf küçük parçalar...
Non, pas vraiment, seulement... quelques fragments dans mes rêves.
Şey, yangın büyüktü. Ama birkaç kemik parçası, diş ya da onun gibi bir şeyler olması gerekirdi.
Il aurait dû y avoir des fragments d'os ou des dents.
8 ton merilyum atığını müsait olduğunda almanı istiyormuş.
Il a huit tonnes de fragments de merilium et il veut que tu viennes les chercher.
John onun mutluluğun en yüksek noktasına ulaştığını hissettiğinde, köprünün diğer tarafına geçip burnunu, patlatıp kıracak,... ve kemik parçalarını beynine gönderecek.
Quand John sentira qu'elle est au comble du bonheur, il la frappera très fort sur le nez, il le fera exploser, et il lui en enverra des petits fragments dans le cerveau.
Devasa endüstriyel medeniyetin çökmesinden 1000 yıl sonra, dünya paslı ve seramik artıkları ile kaplandı. Bu Kuraktopraklar'da ölümcül mantar ormanları zehirli buharını yayıyordu.
Mille ans après l'effondrement de la grande civilisation industrielle, sur la Terre, alors recouverte de rouille et de fragments de céramique, se répandit une forêt toxique appelée Fukaï, qui émet des vapeurs empoisonnées.
- Bir çeşit cam parçası arpa kalıntısıyla kaplı.
- Des fragments de verre... couverts de résidus d'orge.
Parçaları tenis ayakkabısının tabanından çıkartmış olmalı.
Les fragments se sont collés à ses tennis.
" Hiçlikten geriye bu...
" Seuls quelques fragments de ce...
Filmde Mozart'ın müzikleri kullanılmıştır.
Fragments musicaux tirés de l'œuvre de W.-A. Mozart
Yıkık taşlar.
semblables à à l'entrée... d'un temple en ruines. Des fragments de pierres...