Fro tradutor Francês
59 parallel translation
"Fraulein" değil, "Fräulein".
Ce n'est pas "fro-laïne." Ça se prononce "froï-laïne".
Ben Fro'tak, Selamgh Tepeleri'nden.
Je suis Fro'tak, des "Hautes Falaises".
Karımın evinde bulunmanı takdir ediyorum, Fro'tak.
Ta présence dans la maison de ma femme est appréciée, Fro'tak.
Tek bilmek istediğim bu Fro'tak bizi satmayacak, güvenilir biri mi.
Je veux juste savoir si on peut faire confiance à ce Fro'tak.
Fro'tak Chulak'ta önemli biridir.
Fro'tak est respecté à Chulak.
Fro'tak'ı ve karını çağıracağım, sonra da oğlunu kurtarmak için bir plan yapacağız.
Dans ce cas, je vais chercher Fro'tak et ta femme, et nous pouvons commencer à planifier le sauvetage de ton fils.
Ne cesaretle beni yargılayıp Fro'tak'ı kendi evinde küçük düşürürsün yaptıklarından sonra?
Comment oses-tu me juger et déshonorer Fro'tak sous son propre toit? Après ce que tu as fait?
- Ama neden Fro'tak?
- Mais pourquoi Fro'tak?
Ve Fro'tak da ona bunu önerdi.
Et c'est ce que Fro'tak lui a offert.
Şu ana kadar, Fro'tak, sana güvenebileceğimden emin değildim.
Jusqu'à maintenant, Fro'tak, je n'étais pas sûr de pouvoir te faire confiance.
Ya Fro'tak?
Et Fro'tak?
Kuzeyde savaşıyor savaşın en hareketli olduğu ve soğuğun en keskin olduğu yerde.
Son un / te est a Teruel, ou les combats sont les plus v / olents. Et le fro / d narrange r / en.
Üşütmek mi istiyorsun?
Tu veux attraper fro d?
Erkek kardeşinim.
Je suis Fro-da.
Afrikalı çocuk, bu yolun doğru olduğundan emin misin?
Yo, le'Fro! C'est par là, t'es sûr?
Profesör, saçlarım kıvır kıvır olmuş.
Professeur, mon Fry-fro est plein de frisottis.
"Saat 6 : 12, Yemeğe Froyo'ya." Tamam.
"18h12, Fro-yo pour dîner."
Fro ve Flo.
BOF et Flo.
Kurban erkek, Siyah, 20 lerin başında.
Victime masculine. fro-américain, debut de la vingtaine.
- Kim biraz Donmuş yoğurt ister...
- Qui est partant pour un... - Fro-yo?
- Donmuş yoğurt!
- Fro-yo! - Centre commercial.
- Kocaman kızıl saçları vardı.
- Grand fro rouge. - Non.
Herkesin cadılar bayramında "Fro-YO" da takılacağınıı duydum. Ve popülerliğimi arttırmam lazım.
J'ai entendu que tout le monde allait au fre-yo avant Halloween, et je dois faire décoller ma popularité,
"Fro-Yo" ya gitmemiz lazım. Çok geç kaldık.
Nous devons aller au fro-yo et nous sommes déjà en retard.
Fro-Yo'daki partiden sıkıldık.
Nous avons laissé tomber la pré-fête du yaourt glacé.
Bu yaz fuarda hokkabazlık yapacağım.Sue Fro-yo istiyorsa ben alabilirim.
Mais si Sue veut une sucrerie. Je peux lui payer avec l'argent que je me suis fait en jonglant à la foire "Ren" cet été.
Fro-moda - senin öldürdüğün şair değil mi bu?
Fro-pacher... c'est le poète que tu as tué, non?
Çi...
Fro...
Bay Frobischer.
Monsieur Fro- - Monsieur Frobisher -
â ™ ª â ™ ª çekmecendeki bok, Bill, çekmecendeki bok... â ™ ª
♪ étron dans ton froc, Bill, étron dans ton fro... ♪
Ben sürebilirim. Biraz fro-yo için durabiliriz.
Je peux conduire et on peut s'arrêter pour un yaourt glacé.
Tüm arkadaşlarının ehliyetlerini almalarının acısını fro-yo bile iyileştiremezdi.
Avec tous ses amis qui avaient le permis, c'était si douloureux que même le yaourt glacé n'y faisait rien.
- Fro-yo yedim.
- Je mange de la glace au yaourt.
Merhaba, Fro-Yo tatsana.
Hé, goûte du yaourt glacé.
- Nereye gidelim aşkım? - Fro-yo yemeye!
Par où, chérie?
Düşündümde, zamanımız olursa belki daha sonra seni dışarı çıkarırım ve sana fro-yo * alırım.
J'ai pensé que si tu avais du temps, peut-être après, Je pourrais t'emmener ailleurs et t'acheter du yaourt glacé
Tabi, tabi. Belki gidip biraz fro-yo yeriz.
Ouais bien sur, peut-être aller manger une glace et tout ça
Barney's ve Fro-Yo.
Barney et le vendeur de glace.
Bu kamyoneti alıp donmuş yoğurt almaya gideceğim.
Je vais prendre ce camion. Je vais prendre un peu de fro-yo.
Tanrıya şükür ki bugün salı "Fıstık Ezmeli yoğurt Günü".
Dieu merci, c'est mardi beurre de cacahuète à Fro Yo.
O yüzden koy Kanye albümünü. Benim seni hissettiğim gibi, kendini hisset, bırak yoğurt zihnini açsın.
Alors t'as qu'à mettre du Kanye, t'amuser autant que je le fais, et laisser le fro yo t'ouvrir l'esprit.
Yoğurt dondurması alıyordum.
Je prennais du fro yo.
Ben caddede yürüyordum. Yoğurt canım çekmişti biliyorsun.
Je descendais le boulevard, et tu sais que je voulais mon fro yo au beurre de cacahuète.
Aslında gidip yoğurt alacağım.
Je vais aller chercher du fro-yo.
Evet, şimdi donmuş yoğurt olsa bayılırdım.
Oui, j'adorerais avoir un fro-yo.
- Oh, belki sana. Geçen muhatap oldum, kelepçelendim, Ve fıstık ezmeli yoğurdumu düşürdüler.
La dernière fois que j'ai eu affaire à eux, ils m'ont mis des menottes, et ils m'ont fait lâcher mon fro-yo au beurre de cacahuète.
Benden yoğurt sipariş edebileceğini sanıyor?
Elle croit qu'elle peut me demander d'aller lui chercher un fro-yo?
"Bana yoğurt getirebilir misin?"
"Tu peux me prendre un fro-yo?"
Oh, şu yoğurt koşusunda ne oldu?
Qu'est-ce qui s'est passé quand tu es allée prendre du fro-yo?
- Hayır.
dehors fro
- Fraun - kim?
Fro quoi?