Front tradutor Francês
4,352 parallel translation
Ve gel gör ki sen Alman saflarının 45 metre önünde nöbette uykuya dalıyorsun.
Et en retour... vous endormez en étant de garde, juste à 50 mètres de la ligne de front allemande.
- ve kullanmaktan da çekinmiyorlar, o nedenle- - - İyi öyleyse!
Le Front néo-écossais a des armes et s'en sert, alors...
Şafak vakti cepheye hareket edeceğiz.
Nous partons dès l'aube pour le front.
Ama şu var ki ciğerlerinizi, kalbinizi, dalağınızı ön cephenin ardında bırakmak zorunda olduğunuzu söylemezler bir türlü.
Seulement, ces salopards ne vous disent pas que vous laisserez vos poumons, votre coeur, votre rate sur le front
Yarın ön cephe hattına gelecekler.
Ils montent au front demain.
Bütün gün asansör gibi tepeye çıkıp indim, bomba izi yoktu.
J'ai parcouru la ligne de front de bas en haut toute la journée et il n'y a aucun dégâts d'obus.
Bu belgeler bir araya toplandığında 72 tabur ediyor. Kitchener gönüllüleri Batı Cephesi'nde değil. Onların yarısı eğitimde hâlâ.
Ce document fait état de 72 bataillons de cuisiniers volontaires ne sont pas sur le Front Occidental qui sont toujours à l'entraînement avec la moitié de leur équipement.
Usta askerlerimizin, Batı Cephesi'nde ikili kumanda altında olduğu görülüyor. Tek kumanda altında olmalılar. Bu da Fransız kumandası anlamına geliyor, ne yazık ki.
Nos chefs considèrent que le Front Occidental doit être sous double commandement, et non pas, et je répète - et non pas, sous commandement unique, ce qui signifierait sous commandement français, évidemment.
- Ne kadar harika. - Yani Batı Cephesi'ndeki Fransız komutası tartışması, bir fayda sağlamadı.
- Ainsi la dispute pour le commandement français du Front Occidental a été repoussée pour une saison.
Bunu yapmanın en " iyi yolu doğrudan gitmektir.
La meilleure voie est de frapper de front.
Yüzündeki teri silmemi ister misin?
T'as besoin de quelqu'un pour essuyer ton front? Je suis là.
Onun yerine düşman saflarına tek başına dalıp silah arkadaşlarını arkada bıraktın.
Au lieu de ça, tu les charges de front, tout seul?
Alnını benimkine yaklaştır bakalım düşüncelerimi okuyabiliyormuymuşsun.
Mets ton front contre le mien, voir si tu peux lire mes pensées.
Kurban alnından vurulmuş. Hayır. Hayır.
La victime a reçu une balle dans le front.
Jersey'deki kurban da alından vurulmuştu.
La victime à Jersey a pris une balle dans le front elle aussi.
Evinden oldu ve Riley yapabileceğini en iyisini yaptı.
Il a fallu réunir toutes nos forces et Riley a tout mené de front en faisant bien plus qu'une personne ne devrait.
Alnı ve elleri mesh ederler.
Ils bénissent le front et les mains.
Doğrudan giriş yap.
ELI : No Tu prends ça de front.
Cephe hattına ilk girip son çıkan kadın mı söylüyor bunu?
Ça de la femme qui a toujours été la première et la dernière sur une ligne de front.
Lennie'ye son diklenenler alınlarına dişi yedi.
La dernière personne qui a tenu tête à Lennie s'est retrouvée avec une dent implantée dans le front.
Max sanırım ateşim var.
Max, je pense que j'ai une légère fièvre. Touches mon front.
Eğer mevcut rejim Walter'ı öldürürse lider olarak onun yerine kızını geçirmeyi planlıyorlar.
Si les autorités ont tué Walter, l'opposition prévoit d'installer sa fille comme dirigeant du front.
Ne yapacaksın? Alnımdan öpüp yatağa da yatıracak mısın?
Tu vas faire quoi... me faire un bisou sur le front et me border, aussi?
Polisler kapımı kırıp, kafama pompalı tüfek dayadıklarında.
Quand la police a enfoncé ma porte, m'a mis un fusil sur le front.
Kendimizi tehlikeye atarken hattın gerisinde kalacaksın öyle mi?
Donc, pendant que l'on va risquer notre cul, tu resteras en arrière, loin derrière la ligne de front?
Bunca silah işin içindeyken adam kaçırmayı dört gözle beklemiyorum.
Je n'ose même pas penser à une attaque de front avec toute cette puissance de feu.
Youface şifresini biliyordum, ben de hesabına girdim,... alnında'Ben bir kaltağım'yazılıyken çekilmiş resimlerini paylaştım,... sonra okul yönetimi bunu tespit etti. Hayatım bitti!
J'avais son mot de passe de Facebook, alors je me suis connectée, et j'ai posté toute les photos d'elle où elle avait écrit "salope" sur son front, et toute l'école s'en est rendu compte et maintenant ma vie est foutue!
İki uyluğunda, sağ omzunda ve alnında giriş yaraları var.
Plaies d'entrée dans chaque cuisse... l'épaule droite et dans le front.
"Despotum" diye bağırıyor.
Il a "Petit Tyran" écrit sur le front.
Evet, ayrı bir küçük gelen Alnında kontüzyon, onunla fiziksel olarak yanlış bir şey yok.
Bon, à part une petite contusion sur son front, il n'y a rien qui ne va pas physiquement chez lui.
Laboratuvar Nikki Shumaker'ın alnındaki maddeyi tanımladı.
Donc le labo a identifié la substance blanche sur le front de Niki Shumaker.
Nikki'nin alnında bulduğumuz doksepinli kremi hatırladın mı?
Tu te rappelles de la crème de doxépine qu'on a trouvé sur le front de Niki?
Ama alnında doksepin bulduk.
Mais on a trouvé la doxépine sur son front.
Başına biraz buz koydum.
J'ai mis un chiffon froid sur son front.
Ne yaptın öyle? Kafana lastik izi çıkacaktı.
Tu essayes de te tatouer des empreintes de pneus sur le front?
Silah geri tepip de kafana çarpmasın dedim canım.
Tout en s'assurant que le recul ne te gifle pas avec l'arme à feu dans ton front.
Alnındaki şu çizime bir bakın.
Matez le dessin sur son front.
Alnında Kızılderili sembolü çizilmesiyle birlikte cinayet silahının bir yay olması tuhaf bir durumdan fazlası olduğunu düşünmüyor musun?
- Tu ne trouves pas que c'est plus que curieux que l'arme du crime soit un arc et une flèche avec un symbole Indien dessiné sur le front?
- Greg'in alnındakiyle aynı.
Le même que celui sur le front de Greg.
Onların arabalarına sprey boyayla yaptığın şeklin aynısının alınlarına da yazılmış olmasını nasıl açıklıyorsun peki?
Comment tu expliques que la même chose que tu as peint à la bombe sur la voiture des garçons soit écrite sur leur front?
Her iki kurbanımızın alnında da aynı baykuşun bulunuşunu nasıl açıklıyorsun?
Comment tu expliques que ce même hibou se pointe sur le front des deux victimes?
Onu vurduktan sonra da alnına o sembolü çizdim.
Alors je lui ai tiré dessus, Je... j'ai dessiné ce symbole sur son front.
Onları vurduktan sonra çocukların alnına bir sembol çizdiğini söylemiştin.
Vous dites que vous avez dessiné un symbole sur le front de ces garçons après que vous les ayez tué...
- Jim, kafan kanıyor.
- Jim, ton front saigne.
Kafasının kanaması durmuyor, çünkü adam doktora gitmiyor, çünkü Kahire'de çalışırken dövülmüş başka bir elemanım var.
Son front n'arretait pas de saigner mais il n'est pas allé voir de docteur parce que j'ai un autre gars qui s'est fait frapper en reportage au Caire.
Alnıma ıslak el bezleri koyuyordu.
Elle me mettait des linges humides sur le front.
Kafatasının ön bölümündeki yaralar kurbanın kafasını pirinçten yapıIma bir yere çarptığını gösteriyor.
Hum et la blessure sur son os frontal indiquerait qu'il s'est tapé le front sur une protubérance de cuivre pendant sa chute.
Front Sokağına da bulaştılar. Quadro'nun İçki Dükkanı güzellik salonu, Lana'nın mekanı. Hepsi koruma için para ödüyor.
Il a bougé sur Front Street, Quadro's Liquors, le magasin de beauté, chez Lana, ils ont tous commencé à payer leur protection.
Castro'nun yeni cephesi.
Le nouveau front de Castro.
Çevirmen : achillues achillues @ windowslive. com
Retranscription et adaptation par le front de libération des sous-titres incrustés. Raison : Résolution de la source vidéo trop faible.
- Harika şeyler alın teri ile yapılabilir.
Et on peut en faire à la sueur de son front.