Fırsatım olmadı tradutor Francês
809 parallel translation
Cankurtaranlar birliğine üyeyim ama daha önce kimseyi kurtarmadım çünkü böyle bir fırsatım olmadı.
Moi, je fais partie d'une société de sauveteurs... J'ai jamais sauvé personne parce que quelqu'un m'a menti.
Dişçiden geç döndünüz, size söyleyecek fırsatım olmadı.
Vous êtes rentré tard du dentiste, je n'ai pu vous le dire.
Fırsatım olmadı ki!
Je ne pouvais pas en placer une!
Daha önce sizinle konuşma fırsatım olmadı.
- Une minute... J'aimerais vous parler.
- Yeni geldim, sana haber vermeye fırsatım olmadı.
Je n'ai pas pu vous prévenir. Je viens d'arriver.
- Fırsatım olmadı.
- Pas encore.
Yaptıkların için sana teşekkür etme fırsatım olmadı.
Je ne t'ai pas remerciée pour ce que tu as fait.
Olan bitenden sonra, davayı derinlemesine inceleme fırsatım olmadı.
Qui plus est, je n'ai eu guère le temps d'approfondir le cas de mon client.
Uğramaya pek fırsatım olmadı.
Je n'ai pas eu l'occasion de venir vous voir.
Hiç fırsatım olmadı.
Jamais eu l'occasion.
Hayır demeye fırsatım olmadı!
Je n'ai pas pu dire non.
Azarlayacak fırsatım olmadı ki, sabahtan beri ortalarda yok.
Il a disparu bien avant!
Hoşuma gidecek birşeyler olduğunu sanmıyorum. Bugün bakkala gidecek fırsatım olmadı.
Ne t'attends pas à un festin, je n'ai pas fait de courses.
Brody'i arayıp ona kitabı okuma fırsatım olmadığını söyle.
Dis à Brody que je n'ai pas encore pu lire son livre.
Sizi çok iyi tanıma fırsatım olmadı.
On ne s'est pas beaucoup parlé.
Tüm bunları yapmayı öğrendim, sadece birisi için bunları yapmaya fırsatım olmadı.
J'ai appris tout cela. Mais je n'ai jamais eu la chance de le faire.
Onları yakından inceleme fırsatım olmadı.
Je ne les ai jamais vus d'assez près pour bien les observer.
Sanki arabada bir başka adamın daha olduğunu hissettim. Fakat kafama vurulunca bir daha bakmaya hiç fırsatım olmadı.
Il m'a semblé qu'il y en avait un 3e, mais j'ai pas eu le temps de voir.
Hiç fırsatım olmadı.
Et je ne l'ai jamais fait.
Fırsatım olmadı ama Bay Leiningen'i ne kadar iyi tanıyorsunuz?
Je voudrais vous demander quelque chose. Connaissez-vous bien M. Leiningen?
Bütün bu gürültü patırtı içinde tekrar düşünme fırsatım olmadı.
Non. Je ne peux pas réfléchir, avec tout ce bruit.
Bir türlü fırsatım olmadı.
Je n'ai jamais trouvé le temps.
Hayır, hiç fırsatım olmadı.
Non, je n'ai pas pu.
Üzgünüm, sana biraz çiçek ya da şekerleme almak için fırsatım olmadı.
Désolé, j'ai pas pensé à amener des fleurs ou des bonbons.
Hayır, fırsatım olmadı.
Non, pas encore.
Ama bir kez bile giyme fırsatım olmadı.
Je n'ai pas eu l'occasion de la porter, pas même une fois.
Sana söylemem gereken şeyler var. Daha önce hiç fırsatım olmadı.
Il y a certaines choses que je dois te dire... maintenant que je le peux.
Daha önce söyleme fırsatım olmadı ama Stapleton bizi bu akşam yemeğe çağırmıştı.
Je n'ai pu vous prévenir plus tôt, mais Stapleton nous a invités à dîner.
- Sormaya fırsatım olmadı.
- Je n'ai guère pu le lui demander.
Telefon etmek için fırsatım olmadı.
Je n'ai pas téléphoné parce que je n'ai pas pu.
Wichtown, Kansas'tan beri banyo yapma fırsatım olmadı.
Je ne me suis pas changé depuis Wichita.
Efendim, özür dilerim ama sizinle yalnız konuşma fırsatım olmadı.
Mon commandant... Il faut que je vous parle seul à seul.
Aradaki farkı öğrenmek için fazla fırsatım olmadı.
Ai-je jamais eu la chance de pouvoir distinguer?
- Sana daha önce söyleme fırsatım olmadı ama Ian ve ben de Roma'ya gittik.
Pas possible, nous... Je n'ai pas eu le loisir de t'en parler avant, mais Ian et moi sommes allés à Rome également.
Fırsatım olmadı.
J'en ai pas eu l'occasion.
- Fırsatım olmadı. Bundan pişmanım.
- Par manque d'occasion, hélas.
- Teşekkür etmek için fırsatım olmadı.
- Je ne l'ai même pas remercié.
Mace, söylemeye fırsatım olmadı ama seni gördüğüme çok sevindim.
Je ne te l'ai pas encore dit mais je suis content de te revoir.
Yoo, özel bir sorudan ziyade... toplam tam olarak ne kadar kazandığımı hesaplamaya fırsatım olmadı.
D'une part, oui, et secondo, je n'ai pas fait le compte de nos débours ni de nos rentrées.
Hiç fırsatım olmadı ki.
Je n'en ai jamais l'occasion.
Ve bu fırsatı Bayan Novak bir ördek gibi yürümediğim ve çarpık bacaklı olmadığım konusunda sizi bilgilendirmek için kullanmak istiyorum.
Et je profite de cette occasion pour vous dire que je ne suis pas du tout bancal!
İsveçli, hapiste olmadığım zamanlarda kadınları az çok tanıma fırsatım oldu.
Moi, j'ai toujours observé les femmes.
Aşağıya indirmek için hiç fırsatım olmadı.
Je ne les ai pas descendus.
Fırsatım olmadı. Şansım yaver gitti de bunu buldum.
J'ai eu de la chance cependant.
Henüz kendimizi tanıtmak için fırsatımız olmadı.
Nous n'avons pas eu l'occasion de nous présenter.
Korkmaya fırsatımız olmadı henüz...
Nous n'avons pas eu la possibilité de...
Bu telgrafı verecek fırsatımız bile olmadı.
Nous n'avons pas pu remettre ce télégramme.
Maalesef birbirimizi tanıma fırsatımız olmadı ama hepiniz beni duydunuz.
Nous n'avons pu faire davantage connaissance, mais vous connaissez tous ma réputation.
Daha önce doğru düzgün tanışma fırsatımız olmadı.
Mais je n'ai jamais eu le plaisir de vous aborder.
Bakmaya fırsatım bile olmadı!
Je n'ai pas eu le temps de regarder!
Çok meşgul görünüyordunuz. Konuşma fırsatımız olmadı.
Vous avez été si occupé, nous ne nous sommes même pas présentés.