English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ F ] / Fırt

Fırt tradutor Francês

9,008 parallel translation
Fırtına dinene kadar benim suitimde kalmak ister misin?
Tu veux attendre que la tempête se soit calmée chez moi?
Sen bu fırtınada buraya nasıl geldin?
Comment es-tu rentré, avec la tempête?
48 saatimiz var derim ben, gerçek fırtına ondan sonra kopacak.
ou nous somme, et ensuite la vrai tempête commence
Caitlin eğer Cisco, S.T.A.R laboratuvarındaki uydunun ışınsal parametrelerini ayarlarsa biçimlendirilmiş fırtına girdaplarını daha iyi belirleyebiliriz.
Tu sais, Caitlin, si Cisco ajustait les paramètres de vélocité radiale du satellite de S.T.A.R Labs, on serait peut-être capable de mieux détecter le vortex d'une tempête qui se forme, et si nous pouvions déceler ces courants ascendants d'air, peu importe d'où ils proviennent,
Beyin fırtınası yaparak zamanda geri gidebiliriz.
- On aurait pu rentrer à temps.
Fırtınadan kaçmak için bir sığınak lazım.
J'ai besoin d'un abri pour la tempête.
- Fırtına yüzünden baş ağrım var.
- Juste une migraine.
Fırtına geçtikten sonra sizi toplarız.
On te récupère après l'orage.
Fırtına'nın geçmesini beklerken farklılıklarımızı ayrıntılı bir şekilde konuşabiliriz.
On pourrait parler de nos divergences en attendant la fin de l'orage.
Ne tür bir fırtınadan söz ediyoruz?
De quel type d'orage on parle?
Eğer karşımızdaki canavar buysa, fırtına geçene kadar Leith'te mi kalmalıyız?
Plutôt que d'affronter ce monstre, on devrait rester sur Leith jusqu'à que ça passe?
Lucy, fırtına geçene kadar Old Town'un üstünde kalalım.
Maintiens-nous au dessus d'Old Town jusqu'à la fin de la tempête.
Fırtınanaın içine çekiliyoruz.
On est aspirés vers la tempête.
Fırtınaya olan yakınlığımız cihazı engelliyor.
Notre proximité avec la tempête interfère avec l'appareil.
Fırtına 30 saniye içinde vuracak.
Impact dans 30 secondes.
Bir fırtına geliyor seranın kapanmasını istiyorum.
Il y a du sale temps qui arrive, et je veux que la serre soit fermée.
Korkunç bir fırtına geçiyoruz değil mi?
Le temps est vraiment mauvais, non?
- Fırtınalar geçer gider.
Un orage, ça passe.
Çözmesi an meselesi, asıl fırtına o zaman başlayacak.
C'est qu'une question de temps, et là, ça va barder.
Yaklaşan bir fırtına vardı.
Il y a une tempête qui arrive.
- Fırtınanın merkezi.
- Le centre de l'anneau.
Sizler burada beyin fırtınaları yapmaya devam edebilirsiniz.
Je dois travail à faire. ( Ouverture de la porte )
İyi bir dümencisi varsa her türlü fırtınaya karşı sonuna kadar direnir.
Elle ne peut résister aux tempêtes... que si elle a un bon timonier.
Strese girdiğindeyse elektronik sigarasından derin bir fırt çekiyor.
Quand elle est tendue, elle tire plus fort sur sa cigarette électronique.
Ama büyük fırtına kopmuştu, anlarsın ya, burası küçük bir kasaba.
Mais ce fut tout un événement pour une petite ville.
Malina, fırtına hep daha kötüye gidecek.
Malina, les tempêtes ne vont que s'aggraver.
Fırtına yaklaşıyor.
Une tempête arrive.
Gidelim hadi. Büyük bir fırtına yaklaşıyor.
Allons-y, une grosse tempête arrive.
Fırtınayı o getirdi.
Elle a causé ça!
Ülkedeki herkesin, aylarca baş etmek zorunda kalacağı büyük bir ikiyüzlülük fırtınası kopar.
Une tempête parfaite d'hypocrisie que chacun dans ce pays doit endurer pendant des mois.
Onu kandırmak için Fırtına Askerleri'ni kullanmalısın.
Tu dois utiliser tes Stormtroopers pour l'écarter.
Fırtına yaklaşıyor.
Le pire est à venir.
- Fırtına bulutları görüyorum.
- Je vois des nuages d'orages
- O yüzden umarım yakında bir fırtına çıkar.
Donc j'espère juste qu'une tempête va bientôt arriver
Birlikte New York'un dışında kar fırtınasında çalıştığınız... bir vakayı anımsamış, araba olmadığından kızağa binmişsiniz.
Il a dit que ça lui rappelait une affaire où vous avez bossé en plein blizzard près de New York, sans voiture, vous aviez pris des luges.
- Fırtınayı benim göğüslemem adil olanı.
C'est juste que je prenne les coups. J'aurais aimé que tu m'appelles d'abord.
Ve size garanti ederim ki içeride hiçbir fırtına birliği askeriyle karşılaşmayacağız.
Je peux presque vous assurer qu'on y croisera aucun stormtroopers ‎.
Tamam Kimmy, beyin fırtınası yaparken kimse kimseyi yargılamaz.
Il n'y a pas de jugement pendant le brainstorming.
- Biliyorum. Brandon gibi, yıldırım fırtınası esnasında Magic Mike izlersen oluyor.
Brandon a regardé Magic Mike, un soir d'orage.
Tüm gece 30 km / sa hızla kar fırtınası olacak.
Un vent de 30 km / heure et une tempête de neige sont annoncés ce soir!
Bu fırtınada ölmek mi istiyorsun?
- Non mais je rêve! Tu veux crever dans cette tempête?
Daemyung Üniversitesi 50. yılı için düzenlenen gezide Kaptan Park Moo Taek, Park Jung Bok ve Jeong Jae Hun Everest zirvesinden inişte ani bir fırtınaya yakalandı.
Park Moo-Taek, le leader de l'équipe, Park Jung-Bok et Jong Jae-Hun, ont été pris dans une soudaine et violente tempête de neige alors qu'ils redescendaient de leur ascension réussie au sommet de l'Everest.
O zaman herkesin "FBI boyunu aştı" dediği, siyasi ve yasal bir fırtına olur ve bizim girişlerimizin çıktığı sürekli kriz olur.
ça devient une tempête juridique et politique avec tout le monde disant que le FBI va trop loin et une crise constitutionnelle au moment où nous entrons.
Kusursuz Fırtına'yı 48 saatte okudum. Ve Savaş inanılmazdı.
Perfect Storm, je l'ai lu en 48 heures, et War était génial.
O kış üç kar fırtınası hızlıca ve art arda şehri vurdu.
"l'hiver, trois blizzards " frappent la ville successivement, gelant les tuyaux,
Yarınki uçuşum iptal oldu. Büyük Kuzey fırtınası.
- Le vol de demain est annulé.
Ben bodrumu kontrol etmeye gidiyorum. Fırtınadan sızıntı olmadığına emin olayım.
Je vais y aller, euh, vérifier le sous-sol et assurez-vous qu'il n'y a pas de fuites provenant de la tempête.
Tüm bu kirlilik sıcak hava dalgası electro sit yağmur fırtınasına dönüşene kadar büyümeye devam edecek.
- en pluie électro-acide.
- Fırtına, kanatlı yaratık uzun bina, senin çan kulesi.
La... La tempête, la... La créature ailée,
Ve fırtına hiçbir şeyi etkilemeyecek. Aslında yanılıyorsun Gary.
Regarde-toi dans ton costume de Transporter.
Aslında bu sırada daha geçen hafta 17 yaşındaki kızı,... orada metresi ile sıkı fıkı olduğunu,... beraber yaşadıklarını, hatta çok şaşırtıcı bir şekilde,... garip bir biçimde hala dört çocuğunun annesi ile evli olduğu halde metresine evlilik teklifinde bulunduğunu üzücü bir şekilde fark etmiştir.
cohabitant avec sa maîtresse, et même, scandaleusement, fantastiquement, il s'est fiancé à cette maîtresse en dépit du fait qu'il soit encore marié à la mère de ses 4 enfants.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]