Geçer tradutor Francês
4,859 parallel translation
- Dikkat et, arkadaş sayım seninkini geçer.
Attention, je pourrais te prendre au mot.
Beckett'ın eline bilgi geçer geçmez seni arayacaktır.
Et bien, Beckett t'appellera dès qu'elle aura quelque chose de nouveau.
Kanunlara uyan vatandaşlarla uğraşarak adam harcamakla bizim elimize ne geçer?
Pourquoi irait-elle gaspiller des effectifs à harceler des citoyens respectueux de la loi?
Yani ergenlik yaşlarınız sonuçlardan bihaber ve pervasız hareketlere yatkın olarak geçer.
Ce qui veut dire que vous passez votre adolescence inconscient des conséquences et enclin à un comportement imprudent.
Ama meseleyi uzatınca eline ne geçer ki?
Mais qu'est ce que tu gagne à t'éterniser là-dessus?
Ayrımcılığın dünyasında geyler hintlileri her zaman geçer.
Dans un monde de discrimination, les procès gay battent toujours celui des Indiens.
Evet, O yokken benim sözüm geçer.
Oui, bien, je suis votre maîtresse quand il n'est pas là.
Andre'nin ailesi hep benimle dalga geçer ve bu sene Andre de yokken arkadaşlarım da yanımda olursa üste çıkabilirim diye düşündüm.
Avec la famille d'Andre, je suis toujours le sujet des blagues, et avec Andre absent cette année, Je pensais pouvoir tirer les choses en ma faveur en ayant quelques amis avec moi.
Umarım bir restoranda geçer.
J'espère que ça sera dans un restaurant.
Geçer şimdi.
Ça va aller, t'en fais pas.
Hepinizi saat gibisiniz içeri tıkılınca dalga geçer- -
Vous faites tous pareil, à faire chier quand vous arrivez...
"Günahlarımızdan arınmanın yolu O'nun kanındaki kefaretten geçer- -"
"En lui nous trouvons la rédemption, à travers son sang, le pardon des péchés..."
Size birkaç standart soru sormak istiyorum yardımcı olursanız çok makbule geçer.
J'aimerais vous poser une série de questions de routine, et j'apprécierais votre coopération.
Umarım şansın bana da geçer.
J'espère qu'un peu de ta chance déteindra sur moi.
Duygu dediğin gelip geçer, tatlım.
Les sentiments vont et viennent, chérie.
Bazen o kadar rekabetçi olurum ki, içimde bir şeyler harekete geçer, bir bakmışım başka biri olmuşum.
Parfois je suis si compétitive, j'ai comme un déclic, je ne suis plus moi-même.
Böylece 4G'ye geçer.
Ca forcera le passage à la 4G.
İki saat içinde faaliyete geçer.
- Il sera en ligne dans deux heures.
17 yaşında insan ancak tatillerde bir aşk yaşayabilir. Başından bir şey geçer, okula döndüğünde anlatacak çok şeyi olur. Çünkü âşık oluruz ve o yaz tatlı geçmiştir.
- A 17 ans, on peut tomber amoureux en vacances et vivre une histoire et quand on va retourner au lycée, on racontera qu'on est tombé amoureux et que l'été était beau.
Zamanla geçer.
Ça devrait s'améliorer.
Canım, yaşlı Hollis'e bir iyilik yapıp Teksas ham petrolü kadar koyu bir kahve hazırlarsan çok makbule geçer. İçine de senin kadar tatlı üç şeker at. Sizi en sevdiğim eski karım Debora'yla tanıştırayım.
Chérie, si vous me faisiez la gentillesse et prépariez vite fait à ce vieil Hollis un café noir comme le pétrole du Texas avec trois sucres doux comme vous, j'en serai ravie.
Tim Novak öldükten sonra geçmişte işlediği suçlarını örtmenin... sana geçer not getirebileceğini düşünmüştüm, ama bu senin yapacağın bir işti, benim değil.
Je me suis dit avec Tim Novak mort, couvrir son passé de crimes ne servait à rien, surtout si cela te permet de monter en grade... Quelque chose que tu ferais, pas moi.
Bu fırsat elimize bir kez geçer.
On ne le fera qu'une seule fois.
Geçer.
Ça passera.
Boğulanları geçer.
Pour éviter la noyade.
Araba teftişi geçer.
Il y aura une inspection.
- Hangi tarafta olduğunu bilememekten geçer.
C'est de ne pas savoir de quel camp on fait partie.
Belki annenle baban ayrı yataklarda yatar, sonra ayrı odalara geçer.
Peut-être que maman et papa dormaient dans des lits et des chambres à part.
Eser geçer sanmıştım.
Moi aussi, je pensais qu'il allait se calmer.
- İbranice'de kelime "tohar" olarak geçer.
En Hébreux, le mot est tohar.
Eğer tutuklama olmadan itham alırsa bizim sorumluluğumuza geçer.
Si elle obtient une mise en examen sans détention, elle devient notre responsabilité.
En azından gece burdayız... bilirsin, sakin geçer.
Au moins, on est de nuit... ça devrait être plutôt calme.
Bir erkeğin üstesinden gelmenin en iyi yolu bir diğerinin altından geçer.
Le meilleur moyen de passer outre cette rupture c'est de passer sous un autre homme.
Üzgünüm, suç mahallimde benim kurallarım geçer.
Je suis désolé, c'est ma scène de crime, mes règles.
Tünellerden geçer Westlake'le aramızdaki kasaba sınırına kadar giderdik. Sonra otostop çekip geri dönerdik.
On marchait à travers les tunnels jusqu'à ce qu'on se retrouve à Westlake, on rentrait en stop.
Geçer tabii.
Bien sûr qu'il le fait.
Kasabada dinlenirken bir yıl dediğin su gibi geçer.
Une année passe à toute vitesse quand tu te reposes.
Kabul edersem hem sözüm geçer hem de bizi oralara sokmak için kılıf sağlamış oluruz.
Si je prends ce poste, j'aurai de l'influence mais aussi une couverture pour nous obtenir une place dans beaucoup d'endroits.
- Ester arkaya geçer misin?
Ester, va à l'arrière s'il te plaît?
Normal bir günün yüzde doksanı evrak işleriyle geçer.
Je dirai que la paperasse c'est 90 % d'une journée normale.
Sonra kendi evine geçer tam zamanlı bir iş bulursun.
Et puis tu pourras avoir ton chez toi et un emploi à temps plein.
Lena. Ya Cuma günü sınavı geçer ya da Anchor Beach'ten yollarız onu.
Il réussit l'examen vendredi, ou il quitte Anchor Beach.
Dışişleri Bakanlığı'ndaki bilmem neyle temasa geçer misin?
Pourrais-tu contacter Trucmuche au ministère des Affaires Etrangères?
Bitiş çizgisini geçer geçmez, basın üzerine çullanacak.
Dès qu'elle aura franchi la ligne d'arrivée, la presse ne va pas la lâcher.
Aydınlanmanın yolu eğitimden geçer.
L'éclaircissement vient à travers l'éducation.
Çok makbule geçer.
J'apprécierais.
Delileri terk edersek onları tedavi etmeden evlerine gönderirsek eninde sonunda hastalıkları geçer.
Si nous abandonnons les malades mentaux, si nous les renvoyons chez eux sans amélioration, au final, leur maladie prend le dessus.
Cumaların nasıl geçer?
J'ai créé ma propre compagnie quand j'avais...
Sizin gününüz benim günümden daha iyi geçer umarım.
Tu as une meilleure journée que moi.
Çok makbule geçer.
Arrête, il est à moi!
Ve yardımın çok makbule geçer.
Nous parlons ici d'un vrai méchant. Et j'aurais vraiment besoin de votre aide.