Göremiyor musun tradutor Francês
770 parallel translation
Bunu göremiyor musun canım, ben burada senin iyiliğin için yırtınıyorum!
"Tu ne vois pas - ma petite - que je me bas pour ton bien?"
- İkimizin de mutsuz olduğunu göremiyor musun?
- Mais aucun de nous n'est heureux!
Işıkları göremiyor musun?
Tu ne vois pas les lumières?
- Göremiyor musun Bruce?
- Vous l'imaginez, Bruce?
Birinin baktığını göremiyor musun?
Tu ne vois pas qu'on nous regarde!
Bunu göremiyor musun?
Sugata... Tu n'as rien appris!
Kendin göremiyor musun?
Je suis en retard? - A ton avis?
Bunu atmanın nasıl bir yanlış olduğunu göremiyor musun?
Ne vois-tu pas quelle erreur ça serait de la gâcher?
Başka soru sorma Tarzan. Korktuğunu göremiyor musun?
Assez de questions, il a peur.
Bunu göremiyor musun? Elbette görüyorum.
J'en suis consciente.
Bu sana yetmiyor mu? Ne kadar sevildiğini göremiyor musun?
Je te donne ma fille pour épouse, n'est-ce pas suffisant pour toi?
Göremiyor musun?
Tu comprends?
Geri döndüğünü göremiyor musun?
C'est votre grand retour.
Nedenini göremiyor musun?
Tu ne le comprends pas.
Işıkları göremiyor musun?
Vous ne voyez pas les lumières?
- Ne yaptığını göremiyor musun?
- Tu ne vois donc pas?
O'nu göremiyor musun?
Tu ne le vois donc pas?
Hala ıslak olduğunu göremiyor musun?
C'est encore humide.
- Kendin göremiyor musun?
- Tu ne peux pas t'en assurer toi-même?
Benim sorunumu göremiyor musun?
Tu ne vois pas mon problème?
Savaş... Fakat savaşta bile asıl amacın, düşmanı öldürmek olmadığını asıl amacın kendini korumak olduğunu göremiyor musun?
Oh, la guerre... ne voyez vous pas que, même en temps de guerre le but n'est pas de tuer l'ennemi, mais de se protéger?
Ben topraktaki bir zambağım, göremiyor musun?
Je suis un lis dans le sol ne voyez-vous pas?
Ama göremiyor musun? Senin için endişelenerek korkunç iki gün ve gece geçirdim.
Mais tu comprends, j'ai passé deux jours et deux nuits horribles, à me tracasser pour toi.
Lillian bir medyum bunu göremiyor musun?
Ne vois-tu pas que Lillian est un médium?
Silahlı olduğumuzu göremiyor musun?
Taisez-vous, bon Dieu! vous voyez bien qu'on est armées!
Bunu göremiyor musun Ernst?
Tu imagines, Ernst?
- Ne kadar yanlış olduğunu göremiyor musun? - Doğru olanı görebiliyorum. Neyin yanlış veya doğru olduğu umurumda değil.
Je me moque de ce qui est bien ou mal.
Göremiyor musun?
Vous ne voyez pas? - Non.
Bu olayın sonucunu göremiyor musun?
Ne voyez-vous pas ce qui est en jeu?
Hedefi hiç göremiyor musun?
Tu ne vois pas la cible?
Gordon, Midwich'in artık bir yanardağın ağzında durduğunu göremiyor musun?
Midwich vit sur un volcan!
Bunu göremiyor musun?
Ne voyez-vous donc pas?
Mafya'yla Jandarma'nın birlikte hareket ettiklerini göremiyor musun?
T'as pas compris que carabiniers et mafia se sont mis d'accord?
Aşırı yüklediğimizi göremiyor musun? Bir adam daha binerse batacağız.
La marine du roi n'aura de cesse de vous traquer tant qu'elle n'aura pas capturé et exécuté chaque mutin.
Göremiyor musun?
Vous ne voyez pas?
Oh, Larry, yeniden yaptıklarını göremiyor musun?
Oh, Larry, ne vois-tu pas qu'ils recommencent?
Oradan göremiyor musun?
- Vous ne voyez pas jusque-là?
Göremiyor musun?
Ne le voyez-vous pas?
Manşetleri göremiyor musun?
Quel beau scandale.
Gitmesine izin mi veriyorsun? Göremiyor musun?
- Vous le laissez partir?
Derdin ne senin? Nereye gittiğini göremiyor musun?
Vous voyez pas où vous marchez?
Beni göremiyor musun?
Vous ne me voyez pas?
Bunu göremiyor musun?
Ne le vois-tu pas?
Fırsatları göremiyor musun?
Tu ne comprends pas?
Göremiyor musun?
Vous ne le voyez pas?
Sana, deliler gibi aşık olduğumu, göremiyor musun?
"Vous ne voyez pas que je suis éperdument amoureux de vous?"
Yıldızı göremiyor musun?
Tu ne vois pas l'étoile?
Kendi yolunu göremiyor musun?
Ils sont contre.
Göremiyor musun?
Qu'est-ce que tu as? Tu n'y vois plus.
Göremiyor musun onu? Yerinde duramıyor ki!
Vous la voyez?
Ne olduğunu göremiyor musun?
Tu ne vois pas ce qui se passe?