Görmelisin tradutor Francês
1,676 parallel translation
Hesap makinesinde rakamları yumruklarken Lureen'i görmelisin!
Tu devrais voir Lureen avec sa calculatrice.
Onların Mumya Müzesinden atılmalarını görmelisin... bu gece 23. caddede :
Vous auriez vu la queue au musée de cire de la 23e Rue...
- Evet, görmelisin. Ama önce bu evin bazı kurallarını yıkmalıyız.
Oui, mais violons d'abord le rêglement interne.
Jake, bunu görmelisin.
Jake, viens jeter un coup d'oeil!
Herkes gibi sen de, bekleyip görmelisin.
Va falloir que tu attendes comme tout le monde.
- Bunu bir işaret olarak görmelisin.
- C'est un signe.
Kız kardeşimi görmelisin, o gerçekten çok güzeldir, ama uyuşturucuya saplandı kaldı ve...
Si tu voyais ma sœur! Elle est très belle mais elle nage dans la drogue.
- Gerçek insanlar görmelisin.
- Tu as besoin de voir de vrais gens.
Formda olmaktan da bahsedeceksek onu gömleksiz görmelisin.
Et question forme... Tu devrais le voir torse nu.
Kendi gözlerinle görmelisin.
Tu devrais venir voir.
Onu fabrikada görmelisin. Sanki orası onu iki kat daha kararlı bir hale getirdi.
Tu devrais le voir à la fabrique, il est hyper déterminé.
Gündoğumunda ayrılmadan önce Kisna'yı görmelisin.
Vous devez voir Kisna avant le lever du soleil.
Onu daha sık görmelisin.
Tu devrais le voir plus souvent.
Gelip bu adanın nasıl bir yer olduğunu görmelisin.
Vous devriez venir voir à quoi ressemble cette île.
Buraya gelip görmelisin.
Vous devriez venir voir.
En küçük torunumu görmelisin Daisy. Daha dört yaşında ama bilgisayar uzmanı sanki.
Vous devriez voir la plus jeune de mes petites filles, Daisy... 4 ans et déjà un petit génie de l'informatique.
Zor olduğunu biliyorum. Ama resmin bütününü görmelisin.
Oui c'est dur, mais il faut évaluer les priorités.
Ama görmelisin.
Mais tu dois les voir.
Bunu görmelisin.
Il faut que tu vois ça.
Alevler içindeki binayı görmelisin.
Il faut que tu vois ça, le bâtiment est en feu.
- Biliyorum, bir görmelisin.
- Je sais, tu dois le voir. Sheriff!
Yeni tuttuğu garsonu görmelisin.
Tu devrais voir les serveuses qu'il engage.
Asıl beni kafamda beyaz bir çarşafla haç yakarken görmelisin.
Et encore, vous m'avez pas vu en costume du Ku Klux Klan!
Ah, Melinda, şehirdeki çatı katını görmelisin.
Ah, Mélinda, tu devrais voir son appartement-terrasse en pleine ville
Melinda... bence... bunu görmelisin
Melinda, je crois que ce serait bien si tu jetais un coup d'oeil à cela.
Onu bir görmelisin.
Tu devrais le voir.
Kira, bunu görmelisin.
Kira, tu dois voir ça.
Baba bunu görmelisin.
Papa, tu dois venir voir.
Buraya gel. Bunu görmelisin.
- Non.
Belki de gidip kendin görmelisin.
Peut-être que tu devrais aller voir par toi-même.
Aldığımız elbiseleri görmelisin.
Tu dois voir cette robe que nous avons eu.
Yani onu bir görmelisin Kendinde değil
Tu devrais le voir, il n'est pas lui-même.
Evet. Bu filmi görmelisin.
Tu dois voir ce film.
Kulakların büyüdüğünde kendini görmelisin.
Tu vérifies si tes oreilles ont poussé.
Rüyayı görmelisin.
Vous devez le rêver.
Mr. Monk, Tommy'yi görmelisin.
- M. Monk, Tommy est si mignon.
Kendin görmelisin.
Tu dois le voir toi-même.
Bunu görmek ister misin bilmiyorum ama bence görmelisin.
Chef, je ne sais pas si vous voulez voir ça, mais vous devriez.
Bunu görmelisin Gibbs.
Une sur un million.
Summ, Bant ve şeritlerden Kayıp Şehir Atlantis'i inşaa ediyorum ; en azından gelip görmelisin.
Sum, je construis la ville perdue d'Atlantis avec du scotch et des serpentins tu dois au moins venir voir
Belki de gidip onu görmelisin.
Peut-être que tu devrais aller la voir.
Ama ilk önce, işleyişi mutlaka görmelisin, dostum.
Mais avant tout, mate ça...
Bu yokuşu görmelisin.
Si tu voyais cette pente!
Kanka, yüzünün şeklini görmelisin.
Mec, tu devrais voir ta tête.
- Clark, bunu görmelisin.
Clark, il faut que tu voies ça.
Elizabeth, bu adamı savaşta görmelisin.
Elisabeth, vous devriez voir ce gars en action.
Bunu görmelisin.
C'est certain.
Bunu görmelisin!
Vous devez voir ça!
Bunu görmelisin, Rich! Rich, bunu görmelisin.
Rich, il faut que tu vois ça.
Onu gidip görmelisin.
Tu devrais aller le voir.
Bunu görmelisin.
Venez voir.