Gız tradutor Francês
139,976 parallel translation
- Ona olan duygularınız zayıflığınızdı.
Tes sentiments étaient une faiblesse.
Millet, bunun düşündüğümüz şey olup olmadığını anlamalıyız.
Les amis, on doit découvrir si c'est réellement ce qu'on croit.
Vay be, kaldığına şaşmamalı, bunlarla yarışamayız.
Pas étonnant que tu sois resté. C'est difficile de rivaliser avec ça.
Yaptığımız şey bu değil mi?
On l'a fait pour Un.
İmparatorum, başarısızlığımızı bildirmek benim görevim.
Empereur, c'est mon devoir de vous informer que nous avons échoué.
Araştırma tesisime saldırdığınızı biliyorum.
Vous avez attaqué mon centre de recherche. Oui.
Marauder olduğu için şanslıyız ama düzgün çalıştığından emin olana dek onu gemiye takmamın imkanı yok.
On a eu de la chance avec le Marauder. Mais jusqu'à ce qu'on soit sûr qu'il fonctionne parfaitement, il n'y a aucune chance que je le connecte au vaisseau.
Çünki dikkat dağıtıyordu ona olan duygularınız zayıflığınızdı.
Car elle était une distraction. Tes sentiments pour elle étaient une faiblesse.
Traugott kolonisinde bulunuyorsunuz buradaki varlığınız yıldızlararası kanunlara aykırı bölgeyi terk edin veya sonuçlarına katlanın.
C'est une colonie Traugott. Votre présence viole les lois interstellaires. Quittez la zone territoriale, ou affrontez les conséquences.
- Evet aldığınız çağrı ondan değildi açıkçası ben göndermiştim ama buraya geldiğinizde açıklayacaktım.
La transmission ne venait pas de lui. Bien entendu, je l'ai envoyée. Mais j'avais prévu de m'expliquer à votre arrivée.
Onların kim olduğunu anlamadığınızı mı söylüyorsun?
Tu ne les reconnais pas?
Öyle mi son iki haftadır tek yaptığımız şey bu.
Ah, non. Les deux semaines passées, on a fait que ça.
Bizim yaptığımızı mı düşündüler?
Et ils croient que c'est nous?
Bağımsızlığınızı isteyin ama kan dökmeden.
Réclamez votre indépendance, mais sans effusion de sang.
Şu an merhamet gösterirseniz savaş bittikten sonra şiddet içermeyen bir çözüm bulma olasılığınız artacaktır.
Montrez de la compassion, pour qu'après la guerre, ils envisagent une solution pacifique.
Beni şaşırttığınızı söylemek zorundayım.
- Vous me surprenez, je dois dire.
Şirketin en dibinde kıçımızı riske atarak neler yaşadığımıza dair hiç fikriniz yok.
Vous n'imaginez pas ce qu'on a enduré, à risquer nos vies pour les gains d'une entreprise.
Evet tamam, haklısın....... neler yaşadığınızı bilmiyoruz ama Traugott'un dilinden konuşmayı biliyoruz.
Vous avez raison. On ignore ce que vous avez enduré, mais on sait comment négocier avec ceux comme Traugott.
Silahlarınıza el koyduk sakladığınız silahınız var mı bilmeliyiz.
On a confisqué vos armes. On doit savoir si vous en cachez d'autres.
Sanal yapılar üzerinde uyguladığınız moda yeteneğiniz etkileyici.
Votre aptitude à fabriquer des structures virtuelles est impressionnante.
Sizler bu galaksinin en korkusuz ve korkunç paralı askerleri kelle avcıları profesyonel askerleri kiralık katilleri yaptığınız şeyde en iyi olanlarsınız.
Vous êtes les plus redoutables et formidables... Mercenaires, chasseurs de primes, soldats professionnels, assassins, l'élite dans votre domaine.
İmparator Ishida'ya sadığız!
Nous sommes fidèles à l'empereur Ishida!
Bağımsızlığını yeni ilan etmiş dışarıdaki kolonilerde... tanıdıklarımız var.
On a des contactes dans les colonies extérieures, celles qui ont récemment déclarées leur indépendance.
İmparator Ishida ve senin en iyi.. durumda olmadığınızı düşünüyordum.
Je pensais que vous et l'Empereur Ishida n'étiez pas en bons termes.
Sizin için araştırdığımız yükle ilgili bir bilgi yok.
Aucunes infos sur la cargaison qu'on transporte pour vous?
Bak, ne olduğunu bilmiyorum. Ama bizim bir alakamız olmadığından sizi temin ederim.
Écoutez, je ne sais pas ce qui se passe, mais je vous assure qu'on a rien à voir là dedans.
Neden Truffault'un onu aldattığımızı düşündüğünü anladın mı?
Tu as trouvé pourquoi Truffault penses qu'on l'a trahis?
Raza'nız bu gerçekliğe atladığında hepimiz birlikteydik :
On est tous revenu quand votre "Raza" est revenu dans cette réalité :
Füzeler, ödeme ve arkadaşınız buranın 1.42 kilometre kuzeydoğusunda bir açıklıkta duruyor, anlaştığımız üzere.
Les missiles, le paiement, et les membres de votre équipage ont été déposés dans un entrepôt à 1.42 kilomètres au nord-est de cette position, comme convenu.
Ve mürettebatınızın üyeleri burnaın 1.63 kilometre güneybatısında duruyor, anlaştığımız üzere.
Et les membres de votre équipage ont été déposés dans un entrepôt à 1.63 kilomètres au sud-ouest de notre position, comme convenu.
Hayal kırıklığımızı saklamaya çalışacağız.
On tentera de cacher notre déception.
Her ne kadar yaptığınızı takdir etsem de bu hayat bana göre değil.
Euh, même si j'admire ce que vous faites, ce n'est pas une vie pour moi.
O zaman ilerlemem için bıraktığınızı düşünün.
Considère que tu me laisses me réaliser.
Kendine bir bak, oturmuş, yaptığın hatalar ve onları nasıl düzelteceğinle ilgili vızıldıyorsun.
Regarde-toi, t'es assis là, tu chiales sur toutes tes erreurs passées, comme tu voudrais les réparer.
Ne zaman zorlukları atlattığımızı düşünsem, kötü bir şey oluyor ve ben bundan bıktım.
À chaque fois qu'on passe un cap, un coup dur survient. Et j'en ai ma claque.
- Hayal kırıklığına uğratmayacağız.
Nous ne vous décevrons pas.
Gitmek için ilk yapacağımız işin bu hurdadaki motorlar olmadığını düşünüyorum.
En supposant que les moteurs ne lâchent pas en premier, ce qui est quasiment toujours le cas dans ce rafiot.
Evet bu farklı, çünki genelde kıçımızı gerçek bir şey için riske atarız inandığımız bir şey için.
Ouais, c'est différent parce que normalement, quand on risque nos vies, c'est basé sur quelque chose de vrai... Quelque chose auquel on peut croire.
Şimdi, yedek güç geceleri kurtulan odaların ışığımızı sağlayacak ama ne sıcaklık ve suyumuz olmayacak.
Maintenant, l'alimentation de secours maintiendra la lumière la nuit dans les pièces qui ont survécu, mais on n'aura ni chauffage, ni eau courante.
Ki bu taşıdığınız yük Raven'ın, savaş halinde olan klanlarla dolu düşmancıl bölgenin ardında son damlasına kadar ihtiyaç duyduğu bir yük. Yoldaki her hangi bir ciddi tümsekte patlayıp sadece sizi öldürmekle kalmaz insanoğlun son yaşam ümidide yok olur.
vous allez transporter les 10 derniers fûts d'hydrazine, dont Raven a besoin de chaque goutte, à travers un territoire hostile rempli de clans en guerre, sur des routes défoncées où un seul sursaut pourrait causer une explosion qui ne ferait pas que vous tuer,
İnsanlarımızı kurtaracağım. Senin yaptığın gibi.
Qu'est ce que tu fais?
Charlene ve diğer kayıplarınız... için baş sağlığı diliyoruz.
On vous exprime nos condoléances pour Charlene et pour vos autres disparus.
Bize barınak sağladığınız ve... cömertliğiniz için teşekkür ederiz.
On tient à vous remercier de votre accueil et de votre générosité.
Ne ile uğraştığımızı anlayınca... adaletimizi geri alacağız.
On rendra la justice quand on saura ce qui se passe.
- Burasının aradığımız yer olduğuna... niye ikna oldun, anne?
Pourquoi tu penses qu'on est au bon endroit?
Eğer insanlar varlığından rahatsız oluyorsa, çözümü kendin bulmalısın.
Si les autres s'offusquent de votre présence, c'est votre faute.
Troy ve askeriye bizim yapamadığımızı yapıyorlar.
Troy et la milice font ce qu'on peut pas faire.
Çocuklarımıza yaptıklarımız, ve yaptıklarımızı telafi etmek için... yaptığımız şeyler çok.
Ce qu'on fait subir à nos enfants... Ce qu'on fait pour eux... pour se racheter.
Kız arkadaşını görmek için sıvıştığında seni korumuştum.
Je t'ai couvert quand tu étais avec ta copine.
Bu yaşadığımız kıyamet olabilir... ama komünizme yer yok.
Je veux bien que ce soit l'apocalypse, mais pas le communisme.
Yaptığımız her berbat şey bir sonrakini daha da kolaylaştırıyor değil mi?
Chaque chose merdique qu'on fait rend la suivante beaucoup plus facile, n'est-ce pas?