Halifax tradutor Francês
136 parallel translation
" Ben Edward Frederick Lindley, Viscount Halifax Majestelerinin Dışişleri Bakanı olarak vesaire, vesaire yetkili kişilerin bunu taşıyan kişinin hiç bir engelleme olmadan geçiş yapması..
"Nous, Edward Frederick Lindley, Vicomte Halifax... " Premier secrétaire d'État de sa Majesté "etc... " demande à tous ceux qui peuvent être concernés...
Halifax apartmanlarında kalıyorum.
J'habite Halifax. A 7 h?
"Halifax'te gözüpek bir yüzbaşı varmış"
Il était un vaillant capitaine
Ona verdiğiniz 60,000'i, Halifax ile Moose Jaw arasındaki trende üç gün süren pokerde kaybetti.
Il a perdu les 50000 livres que vous lui avez donnés en jouant au poker dans le train entre Halifax et Moose Jaw.
1923'te Halifax'te yalan ifadeden ötürü cezalandırıldınız mı?
En 1923, à Halifax, condamné pour fraude?
1923'te Halifax'te şiddet nedeniyle suçlandınız mı?
En 1923, pour violence, à Halifax?
1862'den bu yana, İngiliz birlikleri Halifax'ın Canadian kentinde konuşlanıyor, eski Fransızca konuşulan bölge olan Nova Scotia'nın başkentinde.
Dès 1862, des troupes britanniques sont envoyées... au Canada, à Halifax, la capitale de la Nouvelle-Ecosse... l'ancienne Acadie des Français.
Halifax, hummalı bir telaş içindedir.
Il règne à Halifax une sorte de fièvre.
New York'ta olabilir, ama burası Halifax.
Ils sont peut-être à New York, mais ici, on est à Halifax.
Evraklarınız olmadıkça Halifax'a girmenize izin veremeyiz.
On ne peut pas vous laisser entrer à Halifax sans papiers.
Halifax'ın dışında yalnızca Atlantic var ki çok daha pahalıdır.
A part le Halifax, il y a seulement l'Atlantique... mais il est beaucoup trop cher.
Ailem kesin bir dille karşı çıkmadı ama Amerika'daki sıkıntılar yüzünden Teğmen Pinson, alayıyla birlikte aniden Halifax'a gönderildi.
Mes parents, enfin, ma famille, n'y était pas opposée... lorsqu'à la suite des récents événements d'Amérique... le Lieutenant Pinson a dû s'embarquer précipitamment... pour Halifax.
Onun Halifax'ta olduğundan haberim yoktu.
Je ne savais pas qu'il était à Halifax.
Halifax'da bir kuzeniniz mi var?
Vous avez un cousin à Halifax?
Halifax'ta hayat çok pahalı.
La vie à Halifax est très chère.
Halifax'ta olduğumu biliyorlar.
Ils savent que je suis à Halifax.
Her neyse, evlilik teklifinde bulunmaya gelmedim ama senden Halifax'ı terk etmeni istiyorum.
Et je ne suis pas venu vous demander en mariage... vous devez quitter Halifax.
Halifax'ta, sizin kadar çok yazı yazan insan ender bulunur.
Les gens qui écrivent autant que vous, c'est rare à Halifax.
Neredeyse hiç param kalmadı, ayda 400 Frank'tan az parası olan Halifax'ta yaşayamaz ben de, kaldığım yerdeki insanlardan borç para almaya asla katlanamam.
Je suis presque sans argent, car on ne peut vivre à Halifax... à moins de 400 francs par mois... et je n'accepterai jamais de devoir de l'argent... aux persOnnes chez qui je loge.
Halifax Bankası yoluyla 700 Frank gönderiyorum ek olarak, annenle benim sizin evlenmenize olan rızamızı da.
Je t'envoie 700 francs sur la banque de Halifax... et aussi notre double consentement à ton mariage.
Adele, beni gerçekten seviyorsan Halifax'ı bırakıp Guernsey'e dönersin.
Adèle, si vous m'aimez vraiment... vous devez quitter Halifax et rentrer à Guernesey.
Tören, Cumartesi günü Halifax'ta bir kilisede yapıldı.
La cérémonie a eu lieu samedi, dans une église d'Halifax.
Halifax, Nova Scotia.
Halifax, Nouvelle-Ecosse.
Sen burada, Halifax'ta talim ederken öteki çiftin uzaklarda, Paris'te Victor Hugo'nun kızıyla evleniyor.
Pendant que vous suivez votre entraînement à Halifax... votre double est à Paris... où il convole en justes noces avec la fille de Victor Hugo.
Annen Halifax'a gitmeyi, seni alıp eve getirmeyi istedi.
Ta mère voulait te rejoindre à Halifax pour te ramener ici.
Ama, teğmen burada olduğu sürece hiçbir insanoğlunun gücü beni Halifax'tan ayıramaz.
Mais aucune force humaine ne me fera quitter Halifax... tant que le lieutenant s'y trouve.
Yanlış anlamadıysam, bu kadının bütün yapması gereken Halifax'ı terk etmek...
Si je comprends bien, quand elle quittera Halifax...
Siz buradan ayrıldığınız güne dek Halifax'tan ayrılmaz.
Elle partira quand vous partirez.
Halifax'ta kalmak için ısrar edersen bu parayı harçlığının avansı yerine sayacağım.
Si malgré tes promesses, tu t'obstines à rester à Halifax... cette somme sera une avance sur ta pension.
Halifax'ta olanlar burada olmamalı.
Ce qui s'est passé à Halifax ne peut se reproduire.
"Öğrendim ki, sizin kızınızmış..." "... Halifax'a, sonra da buraya, Barbados'a kadar peşinde dolaştığı... "
J'ai appris qu'elle est votre fille... qu'elle a été abandonnée par un officier... qu'elle avait suivi à Halifax et plus tard ici, à la Barbade.
Halifax dışında, hükümet için çalışıyor.
Il est fonctionnaire à Halifax.
Lord Halifax gümüşlerden çok etkilendi.
Lord Halifax a été ébloui par l'argenterie.
Lord Halifax.
Lord Halifax.
Sıkı dur Halifax biz geliyoruz.
A nous Halifax!
Halifax.
A Halifax.
- Halifax nerede?
- Où ça à Halifax?
Her yere gittik, Halifax, Indianapolis Tulsa, Charlotte ve sonra burası.
On est allé partout. Halifax, Indianapolis, Tulsa, Charlotte... et puis ici.
Richie'nin Halifax'te inmesini ve doğu kıyısına giden Queen Helena'da üçüncü sınıf bir kompartıman bulmasını sağladılar.
Le porteur du bord fit les arrangements afin que Richie puisse débarquer à Halifax où il obtint un transfert vers une cabine de 3ème classe à bord du Queen Helena en route vers les côtes orientales.
Ondan önce gittiğim yerse... Kuzey Carolina idi. Daha önce de Halifax'ta idim.
Et avant ça, j'étais en Caroline du Nord, et encore avant, à Halifax.
Halifax'ta £ 300,000'luk bir mülkü karşılayacak kadar değil.
Pas de quoi prendre un crédit de 300 000 livres.
Halifax'in kuzeyine kadar her bölgeyi felç etti.
Il a été éloigné par une mauvaise vague vers le nord jusqu'à Halifax. Aucun de ces hommes homards ne quittera la port.
Halifax bölgesindeki cinayetin dava dosyaları ve fotoğrafları.
Dossiers sur l'affaire et photos du meurtre du comté d'Halifax.
Efendim, Halifax bizi, buğday arzını kesecek olursanız yeni kanalizasyon sistemi yasasını imzalamamakla tehdit ediyor.
Seigneur, Halifax menace de ne pas signer votre loi concernant le nouvel égout si le blé n'arrive plus.
Halifax daha kabul edilebilir bir adaydı.
Halifax était généralement plus accepté.
Ama kararın verildiği öğleden sonra, Halifax dişçiye gitmeye karar verdi.
Mais l'après-midi là où la décision a été prise... Halifax a choisi d'aller voir le dentiste.
Halifax'ın dişleri sağlam olsaydı, savaşı kaybetmiş olabilirdik.
Si Halifax avait eu de meilleures dents, nous aurions peut-être perdu la guerre.
- Bu, öğleden sonra Halifax'dan geldi.
C'est arrivé de Halifax cet après-midi.
Bir arkadaşım Halifax'taki işletmesine yatırım yapmaya beni ikna etti.
Un ami me persuada d'investir dans son usine près de Halifax.
"Halifax'ta konuşlanmış olan, Onaltıncı Süvari Birliği..." "... 15 Şubat 1864'de... " "...
"On annonce le déplacement du 16ème Hussards... qui quittera Halifax... le 15 février 1864... pour les îles de la Barbade."
Halifax'taki yarı finallerle başlayacağız.
On ira à la demi-finale à Halifax.