Heaven tradutor Francês
252 parallel translation
Çavuş Heaven. Dört adam getirin! Çabuk olun!
4 hommes par ici!
Sadece telesekreteri var. Benimle sürekli hamburgercide buluşmak istiyor.
Je tombe toujours sur un répondeur et il demande toujours à me voir à Hamburger Heaven.
Father in heaven, terör ve kanla yaşayan bu adamların kötülüklerinden bizi koru, onların tek kanunu silahın kanunudur.
Notre Père qui es aux cieux, protège-nous de ces démons, qui sèment la terreur et répandent le sang, et dont la seule loi est celle des armes à feu.
- Heaven eve yardımcı ol.
- Dieu nous aide.
Bir yıI önce Stereo Heaven'da tanıştık.
De notre rencontre, il y a un an.
Benim çalıştığım plakçı dükkanı.
Au Stereo Heaven, où je travaille.
- Şehirde Stereo Heaven'da çalışıyor.
- Elle travaille au Stereo Heaven.
Heaven 17?
Les Heaven Seventeen?
# Eski günlerde bir çorap görüntüsü # Çok şaşırtıcı bir şey olarak görülürdü # Artık gökler biliyor ya
In olden days a glimpse of stocking was looked on as something shocking now heaven knows anything goes
Ama Pleasant Heaven, hayata olduğu kadar ölüme de inanıyor.
Pleasant Heaven croit à la vie comme à la mort.
Hamburger cennetinde balık yedin.
Du poisson au "Hamburger Heaven"!
Arka taraf, Heaven on Earth, The Platters for Mercury Records kaydı.
Face B, "Heaven on Earth", par les Platters, disques Mercury.
Oh, bunu mutlaka anlatmalıyım. Blue Heaven denen bir yer vardı.
À propos, y avait une boîte qui s'appelait le Blue Heaven.
Shear Heaven ismini vermek istiyorum!
Ça s'appellera "Le Jardin d'Éden".
Bak Heaven's Gate'de ne oldu.
Ça se passe dans La Porte du paradis de Cimino. Ça finit.
Heaven's Gate'de Cimino'nun sonu olduğu gibi.
Ce fut la fin de Cimino. - Excusez-moi.
CENNETE MERDİVEN YOK
PAS STAIRWAY TO HEAVEN
- "Stairway to Heaven" şarkısını mırıldanmaya başladı.
- Il a siffloté Stairway to Heaven.
"Leave Her To Heaven", doğmamış çocuğu dahil onunla kocası arasına giren her şeyi yok eden, ruhsal sorunları olan bir kadını anlatan renkli çekilmiş etkileyici bir kara filmdi.
PÊCHÉ MORTEL John Stahl, 1945 Péché Mortel est un hybride fascinant, un "film noir" en couleurs. Une femme possessive jusqu'à la névrose, détruit tout ce qui s'interpose entre elle et son mari, y compris l'enfant non désiré qu'elle porte.
Mesela, Douglas Sirk'in 1955 yılında çektiği "All That Heaven Allows" filmini veya Nicholas Ray'in 1956 yılında çektiği "Bigger Than Life" filmini ele alalım.
Surtout lorsque l'implicite prend autant d'importance que l'explicite. Voire plus d'importance.
Douglas Sirk'in "All That Heaven Allows" filmindeki dulu oynayan Jane Wyman içinde bulunduğu toplum tarafından dışlanmamış, benimsenmiş biriydi.
En outre, il s'agit de chroniques provinciales, le genre le moins suspect à cette époque.
Heaven'a gitmek ister misin?
On va au Paradis?
"Stairway To Heaven."
"Stairway to Heaven"!
İşte buna inanamıyorum, genelde sakin olan iki numaralı at çok tuhaf davranıyor.
Heaven Sent, généralement calme, pique une crise derrière le starting-gate.
Haydi devam et!
Allez, Heaven Sent!
Ve sevgili yarış severler, yarışı Tuddle kazanıyor.
Heaven Sent est parti pour gagner, la foule n'en croit pas ses yeux!
Wonder if club-footed midgets get justice in heaven.
Les nains avec un pied bot sont-ils vengés au paradis?
"Gir, bir gitar seç ve'Cennete Giden Merdiven'i çalabildiğin kadar kötü çal."
"Entrez, prenez une guitare... et jouez" Stairway to heaven "aussi mal que possible."
Hadi oradan sen de! Ben "7 Cennet" teki çocuklardan değilim. Sana da benzemem!
Je suis pas un des mômes de 7 th heaven et je suis pas comme toi, Pisseux!
Jonestown'da, cennetin kapısı.
Jonestown. Heaven's Gate.
- "Cennete Merdiven" i düşünüyordum.
- Je pensais à Stairway to Heaven.
Seninle tanışmasaydım annemin garajında "Stairway to Heaven" çalıyor olacaktım.
Sans toi, je jouerais "Stairway to Heaven" dans mon garage.
Bence eğlenceli olur.New Heaven'da Ralph Lauren mağazası açıldığında ben de genç mankenlerdendim.
- Ce sera drôle! Ado, j'ai défilé pour l'ouverture du magasin Ralph Lauren à Newhaven.
Dokuzuncu sınıfta, "Stairway to Heaven" üzerine ödev yapıp, "B +" almıştım.
En 4ème, j'ai fait un exposé oral sur "Stairway to Heaven", et j'ai eu B +.
Dokuzuncu sınıfta bir salak değildim ve "Stairway to Heaven" üzerine bir ödev hazırlamadım.
Donna, en 4ème, je n'étais pas mongol... et je n'ai rien fait sur "Stairway to Heaven".
New Haven.
New Heaven.
Heaven'a gidin, Marina sizinle ilgilenir.
Allez chez le glacier. Marina s'occupera de vous.
Heaven'dalar. Marina onlarla ilgilenir.
Elles sont chez le glacier avec Marina.
İşe alınamıyorum. Slurpee Heaven dışında herkesi aramışsın.
Vous avez appelé tout le monde, sauf le Paradis Givré!
Onları birkaç hafta eğit, sonra Slurpee Heaven'a gidersin.
En insistant un peu, le Paradis Givré vous engagera.
Hala New Heaven, Connecticut gibi bir yerde konser veremiyordun. Mesela Toad's.
On ne pouvait pas jouer à New Haven, dans le Connecticut, ou au Toad's.
Cesedi geçen hafta aldılar. Desert Haven'da yakıldı.
Le corps a été retrouvé la semaine dernière, dans le désert de Heaven.
Çalan Şarkı : ~ ~ DJ Sammy f. Yanou "Heaven" ~ ~
"Heaven" interprétée par DJ Sammy f. Yanou
Yalan söyleyecek olsam Stairway to Heaven, ı yazdım derdim... Maple Loops şarkısını değil.
Quitte à mentir, je dirais avoir écrit Stairway to Heaven et pas ce spot débile.
Ona " Stairvvay to Heaven'ı çaldım.
On est obligé de craquer pour ce gamin.
" "Maple Loops" u... " ... daha çok seviyorum diye tutturdu."
Je lui ai même joué Stairway to Heaven et la chanson de Maple Loops reste sa préférée.
"Sunrise" da aşk ve ölüm, gece ve gündüz gibi birbiri içine geçmiştir. Ama "Seventh Heaven" da aşk, ölümü boşa çıkarmıştır.
Dans L'Aurore, l'amour et la mort sont aussi indissociables que le jour et la nuit.
CHILDREN OF HEAVEN
Quelle chemise est-ce que vous portez, Monsieur? Et au fait, gamin,
Umarım yarışta bu tavrını devam ettirmez.
Heaven Sent arrive au starting-gate.
( Silesian Heaven )
Paradis silé...
- Kendimi tedavi ediyorum.
Tu vois quelqu'un qui ressemble à cette description ici à Red heaven?