Heron tradutor Francês
122 parallel translation
Bir postacı Heron's Hill'de hastaneye bisikletle posta götürüyordu.
Un facteur gravissait Heron's Hill, en route pour délivrer le courrier de l'hôpital.
Açıkçası bana bunun sizin Heron's Park'ta katıldığınız ilk soruşturma olmadığı söylendi. - Bu doğru.
Un cas similaire s'est déjà produit, n'est-ce pas?
Bir kızı öldürdünüz değil mi? Heron's Parkta birkaç yıl önce.
Vous avez tué une fille il y a quelques années à Heron's Park?
Savaştan önce Heron's Park'ta bir eviniz vardı sanırım. - Evet.
Avant la guerre, vous habitiez déjà Heron's Park?
- Kesinlikle birinci sınıftır. - Heron's Parkta hiç yaşadı mı?
- De très grande qualité.
Heron's parktan birkaç mil ötedeki Horton çiftliği size bir şey ifade ediyor mu? - Ne?
Horton's Farm, à 3 km de Heron's Park ne vous dit rien?
Kaydettirilmemiş.
Le Heron, pas déclaré.
Genç Frankie'nin Balıkçıl'ı Sheerness'e götürmesine bir itirazınız var mı?
Auriez-vous une objection à ce que Frankie emmène le Heron?
Balıkçıl.
- Le Heron.
Onlar anlaşılması kolay şeyler, Heron.
Ils sont trop stupides pour comprendre, Hiran.
Heron, İğneler Çukuru'na gitmeye hala istekli misin?
Hiran? Avez-vous encore l'intention d'aller au Cratère des Aiguilles?
Haklısın, Heron.
Oui, Hiran.
Heron, onlara güvenebilir miyiz?
Hiran, pouvons-nous leur faire confiance?
Evet onlar buna bizim olduğumuzdan daha çok alışmış, Heron.
Oui... Ils y sont plus habitués que nous, Hiran.
Heron, nefes alamıyorum.
Hiran, je ne peux pas respirer...
Heron, duvarı kırdılar.
Hiran? Ils ont brisé le mur.
Heron, ne yapmalıyız?
Hiran? Que devons-nous faire?
Hayır, Heron, bu su.
Non Hiran. C'est de l'eau.
Heron, bırak dinlenelim.
Hiran, reposons-nous.
Heron, dene.
Hiran! Essayez!
Heron, Vortis'e geri gelecek misin?
Hiran, reviendrez-vous sur Vortis?
İskenderiyeli Heron, buhar motorlarını ve vites dizilerini keşfetti
Héron d'Alexandrie invente la machine à vapeur et l'engrenage.
Gübre yığını üzerinde bir kahraman!
Un heron sur un tas de fumier!
Akbalıkçıl 2.
White Heron 2.
Akbalıkçıl 3 menzil dışına çıkıyor.
White Heron 3 quittant le périmètre.
Akbalıkçıl 3 isabet alıp düştü!
White Heron 3, touché!
- Adım Cady Heron.
- Je m'appelle Cady Heron.
Adı Caddy. Caddy Heron.
Elle s'appelle Caddy Heron.
Caddy Heron burada mı?
Y a-t-il une Caddy Heron? - C'est Cady.
... Cady Heron.
... est Cady Heron.
Cady Heron, müdürün odasına gitmen gerekiyor.
Cady Heron, vous êtes attendue dans le bureau du proviseur.
İçeri girin, Bayan Heron.
Entrez, Mlle Heron.
Heron!
- Hiran!
Son olarak, bu akşam Wembley'deki uluslararası iğrenç nesnelerde İngiltere, İspanya'yı çürük balıkçıla karşı bir tabak haşlanmış irinle yendi.
Enfin, dans le concours international d'objets répugnants de Wembley, l'Angleterre a battu l'Espagne avec du pus braisé contre un héron putride.
Sazlıktaki kırmızı turna
Le héron gris veille dans Ies joncs,
Ona "Balıkçıl Bacaklı" derdik çünkü bacakları çok inceydi.
A l'époque on l'appelait "jambes de héron"... Parce que ses jambes étaient si maigres.
Rüzgar güneyden estiğinde atmacayı balıkçıldan ayırd etmesini bilirim.
Quand le vent est au sud je distingue encore le faucon du héron
- Balıkçıl. - Balıkçıl.
- D'un héron!
Balıkçık ve su samuru dostlarım..
La loutre et le héron, Mes compagnons!
Ben deliyim, ama yalnız rüzgar kuzeybatıdan estiğinde.
Par vent sud, je distingue le faucon du héron... Je suis fou par vent nord-ouest.
Ne zaman dünyaya duyduğum ümitsizlik İc ¸ imde büyüse Uzanır yatarım bütün güzelliğiyle Suda dinlenen ördek Ve balıkçılın yemlendiği yere.
Lorsque le désespoir de ce monde M'envahit Je vais là où le canard sauvage Repose sur l'eau de toute sa beauté Là où le héron majestueux se nourrit
Güney Turnası ile bir ilgin var mı?
Vous êtes de l'école de "Héron du Sud"?
Li Mu Bai senin ezeli düşmanın... ve onun efendisi Güney Turnası'nı bilmiyorsun?
Tu as écrasé Li Mu Bai et tu ne connais pas Héron du Sud, son maître?
Li veya Güney Turnası... başını eğ... ve merhamet dile.
Que tu sois Li ou Héron du Sud... baisse la tête et demande grâce!
Bir tür balıkçıl.
Une sorte de héron.
Birden başım döndü ve karıncalanma hissettim
On venait de localiser un héron cendré et j'ai eu des fourmillements et des vertiges.
Alaska Mavi Balıkçılı'nı görmek için oraya kadar gittim.
J'ai voyagé pour voir le héron bleu d'Alaska.
- Evet, California sahillerindeki en geniş sulaktan. Mavi Balıkçı ve Kahverengi Pelikan'ın vatanı.
Oui, c'est la plus large côte de marais de la côte ouest, peuplée d'héron bleu, de pélican et de ce que je préfère :
Turna kanatlarını açtı, hafifçe döndü.
Le héron déploie ses ailes, et tourne avec élégance.
Ve Caddy Heron.
Caddy Heron.
- Cady Heron kamuflaj pantolon giydi.
- Cady Heron portait un treillis.