Hikâyeler tradutor Francês
701 parallel translation
Neden burada olduğuna dair hikâyeler uydurmuyorsun.
Tu me raconte pas tous les jours pourquoi et comment t'es venu ici!
Yine kısa hikâyeler yazarım. Yine bunu yaparım.
Je recommencerai à écrire mes nouvelles!
Adam ise hikâyeler yazıyor. - Çok makul biri.
Lui est écrivain.
Bu hikâyeler çok güzel.
Vos nouvelles sont remarquables.
Gizemli hikâyeler...
Les mystères ont fait...
Yakalanırsak sakın böyle hikâyeler uydurma.
Et si on se fait prendre, ne va pas inventer que Je l'ai volé.
Ne diye böyle hikâyeler uyduruyorsun?
Pourquoi raconter des histoires pareilles?
Bize çok acayip hikâyeler anlattı. Buraya gelip meselenin özüne bakmamızın iyi olacağını düşündük.
Il avait une histoire assez folle à nous raconter et on a pensé qu'on devait se renseigner.
Lütfen ona kulak asmayın. Her zaman hikâyeler uydurur da. - Öyle demek.
Ne faites pas attention à lui, il invente toujours des histoires.
O söylemeyeceğine göre ; siz ve kocanız hakkında hikâyeler uyduruyor.
Puisqu'il ne vous le dira pas, il a inventé des histoires sur vous.
Hikâyeler mi?
Des histoires?
Ne tür hikâyeler Tommy?
Quel genre d'histoires, Tommy?
Annesi, çocuğun her zaman hikâyeler uydurduğunu söyledi.
La mère de l'enfant dit qu'il fabule toujours.
Bu hâlde ne diye etrafta hikâyeler anlatıyorsun?
Pourquoi tu racontes des histoires?
Her hafta gelip iyi şans ve zenginlik hakkında... hikâyeler anlatan falcıyı da biliyordum.
Je connaissais le devin et ses contes... parlant de bonheur et de fortune.
Binbir Gece Masalları'ndaki Şehrazat'ın... 1000 masal ile hayatını kazandığı gibi... ben de onun kalbini, Hindistan'la ilgili hikâyeler anlatarak kazanmaya karar vermiştim.
Comme Schéhérazarde... avait sauvé sa vie avec mille contes... J'avais décidé de le charmer avec des fables indiennes.
Onunla ilgili kanı kaynatan hikâyeler anlatabilirim ama önce boğazımı ıslatmalıyım.
Quelles histoires terribles je pourrais raconter sur lui mais... j'ai le gosier un peu sec.
Bana kederli hikâyeler anlatın.
Dites-moi des choses bien tristes!
Kendime gelmek için, kederli hikâyeler gibisi yoktur!
Rien ne vaut le malheur pour se rafraîchir les idées!
Anlatmaya başlayım. Yukiko aklından hikâyeler uydurmaya başladı, sözümü de hiç dinlemiyordu.
Yukiko persiste à discuter et ne m'écoute pas.
Ama annen çok ilginç hikâyeler anlatıyor.
Ce qu'elle dit est intéressant?
Müşteriyi neşelendirmek için sürekli pis hikâyeler anlatma.
A raconter des histoires salaces pour amuser les clients.
- Hikâyeler.
Ce sont des nouvelles.
Anlatılacak türden hikâyeler değiller.
Ce n'est pas le genre d'histoire qu'on peut raconter.
" İnfaz memurlarının emrine amade olanların istismar edilmesi vicdan sahibi her insan için çok çirkindir fakat dayak yiyerek dahi olsa hiç kimsenin kabul edemeyeceği itiraflar, hikâyeler bulunmaktadır.
Faire usage de la force contre ceux qui sont à disposition de la police répugne toute conscience. Mais il est vrai que certains aveux et récits ne peuvent être le fruit d'aucune violence ni suggestion.
En zor müşterilerden bile onun hakkında iyi hikâyeler dinledim.
J'en ai entendu les plus grands éloges par des habitués difficiles...
- Haydi ama Cathy. - İyi hikâyeler insanlardan çıkar, Johnny. Bir sürü tıbbi terim açıklamasından değil.
Ce sont les gens qui font les bons papiers, pas les termes médicaux.
Hastalardan sürekli hikâyeler dinliyorsun.
- Vous avez parlé avec les patients.
Nasıl hikâyeler?
Quelle histoire?
- Hikâyeler mi, efendim?
- D'histoires.
- Ne tür hikâyeler?
- Quel genre d'histoires?
Ona hikâyeler anlatırdım, uyuması için şarkılar söylerdim.
Je lui racontais des histoires et chantais des berceuses.
Şarkı söyleyeceğiz, ağlayacağım sonra da sana komik hikâyeler anlatacağım.
On va chanter, je vais pleurer, et puis je te raconterai des bonnes blagues.
Sana hikâyeler anlatıyor, sarhoş edip, senden yararlanmak istiyor.
Il te raconte des bobards et te fait boire parce qu'il veut profiter de toi.
Şimdiye kadar dinlediğimiz hikâyeler baz alınarak değerlendirme yapılırsa, bir kızın sıklıkla... bir oğlana tercih edilebileceği sonucu çıkartılabilir.
Mais ŕ en juger par les récits entendus jusqu'ici, on peut conclure que, souvent, une fille est préférable ŕ un garçon.
Bazı ilginç hikâyeler duydum hakkında.
J'ai entendu des histoires sur toi.
İyi romanlar, hikâyeler yazabileceğini düşünüyordu.
Il pensait écrire de bons romans. Des nouvelles.
Şu mazideki hikâyeler...
À ressasser le passé.
O zaman sadece 6 yaşındaydım, ama bu hikaye gerçektir... ve bazen gerçek hikâyeler bile mutlu sonla biter.
Je n'avais que six ans, mais c'est une histoire vraie... et parfois, même les histoires vraies finissent bien.
Kısa hikâyeler.
Des nouvelles.
Hikâyeler ne kadar tanıdık, değil mi?
est-ce qu'elles ne sont pas familières?
Hayatta olduklarını düşünmek istiyorum ama sivillere neler yaptıklarına dair hikâyeler duydum.
J'aimerais croire qu'ils sont en vie, mais j'ai entendu parler de ce qu'ils font aux civils.
Üniversitede çıktığım oğlanların çoğuyla sadece bu hikâyeler için birlikte oldum.
Après chaque flirt à la fac, je devenais conteuse.
Kısa hikâyeler ve şiirler yazdım ve savaşa katılmayı ve imparator olarak ölmenin hayalini kurdum sadece.
J'écrivais des nouvelles et des poèmes, mais rêvais de faire la guerre et de mourir pour l'Empereur.
Hikâyeler onlara nasıl zarar verebilir?
Comment les histoires pourraient leur faire du mal?
Küçükken bana orayla ilgili hikâyeler anlatırdı.
Il me racontait des histoires quand j'étais petite.
O olmadığı zamanlar ben hikâyeler düşünürdüm.
J'inventais des histoires pendant son absence.
Guatemala'dan hikâyeler duydum. Ayak tırnaklarını çekmişler falan...
J'ai entendu dire au Guatemala qu'on t'avait pris et torturé.
Ucuz hikâyeler!
Foutaises et âneries!
İNANILMAZ HİKÂYELER
HISTOIRES FANTASTIQUES
İNANILMAZ HİKÂYELER
histoires fantastiques