Hâlde tradutor Francês
4,925 parallel translation
O hâlde sanırım bunu oylamaya sunmamız gerek.
Je pense que nous devrions passer au vote.
O hâlde nasıl görebiliyorsunuz?
Camouflé? Mais comment vous pouvez le voir?
O hâlde bir süre buradan uzak olacağımı da duymuşsundur sanırım.
Donc je suppose que tu as entendu dire que je partais quelques temps.
- Yarın gidelim o hâlde?
- Pourquoi pas demain?
Ayrıca her tarafında iğnelerle çıplak bir hâlde değilsin.
En bonus... tu n'es pas nu avec des aiguilles plantées dans ta peau.
Güvenli olmadıklarını bildikleri hâlde Gordon ve Skye'ı Lincoln'ün peşine düşmeye ikna etti.
Elle a convaincu Gordon et Skye d'aller chercher Lincoln même s'ils savaient que ce n'était pas sûr.
- O hâlde anlaşılan S.H.I.E.L.D. bugün ikinci kez oyuna geldi.
- C'est donc la deuxième fois que le Shield s'est fait avoir.
O hâlde bir babanın çocuğu için neler yapabileceğini asla anlayamazsın.
Donc tu ne comprendras jamais ce qu'un père ferait pour son enfant...
O hâlde seni kurtarmak için ne kadar ileri gittiğini hatırla ve hepimizi kurtarmak için ne kadar ileri gideceğini anla.
Alors tu te souviens jusqu'où elle est allée pour te sauver et tu sais jusqu'où elle ira pour nous sauver tous.
- O hâlde onu bulalım.
Très bien, trouvons-la alors.
Yapmamanı söylediğim hâlde onu hareket ettirdin!
Je t'avais dit de ne pas la bouger!
Yer altında kapana kısılmış hâlde geçirdiğimiz günler.
Ces jours que nous avons passés piégés sous terre.
- Fena hâlde halsizim.
J'ai mal partout.
- Herifin başı fena hâlde dertte o zaman.
- Il veut essayer de me faire tomber. - Est-il en difficulté?
St. Andrews'ta oynuyorum, hava da fena hâlde rüzgarlı.
Il y a beaucoup de vent à St. Andrews.
Usule uygun olarak her şahitliği dinledim. Ve Bayan O'Keefe'nin ölümünün trajik olduğu hâlde Bayan Borden'nın nefsi müdafaasının sonucunda gerçekleştiğine ters düşen ikna edici bir delil bulamadım.
J'ai dûment écouté tous les témoignages, et je ne vois aucune preuve irréfutable qui remettrait en cause la conclusion que la mort de Mlle O'Keefe, bien que tragique, était due à autre chose que de la légitime défense par Mlle Borden.
Pekâlâ, ikna et o hâlde.
Bon, tâchez de me convaincre.
İçme kısmını atlayıp direk yukarı çıkarız o hâlde.
On peut sauter le cocktail et monter directement.
Karımı öldüren ellerinle bana dokundun. Haberin olduğu hâlde.
Tu m'as touché avec les mêmes mains qui ont tué ma femme et tu le savais.
Hank'in üstünü aramasına karşı gelmezsin o hâlde.
Alors, ça ne te gêne pas que Hank te fouille.
Jessica'nın dairesinde, bütün ışıklar kapalı hâlde ne yapıyorsun?
Et que faites-vous chez Jessica, les lumières éteintes?
Ev sahibimi küvetimde boğulmuş hâlde bulana kadar mı?
Que je rentre pour trouver ma proprio étranglée dans ma baignoire?
- Niye çekip gittiniz o hâlde?
Pourquoi êtes-vous partis?
Yapmasını söylediği hâlde yapmadı.
Elle n'a pas bougé sur son ordre.
Fena hâlde ama zaten haberi var.
C'est le foutoir, mais il le sait déjà.
Üç gün sonra delirmiş, baygın bir hâlde bulunmuş.
Retrouvé trois jours plus tard, délirant et inconscient.
Seni daha önce bu hâlde görmemiştim ve bana dürüst olmadığını da biliyorum.
Je ne t'ai jamais vu comme ça. Et je sais que tu ne me dis pas tout.
Savaştan kalma sanat eserleri. O hâlde peşimden gel.
- Ainsi... viens avec moi.
Ölü hâlde Lobos'u Angela'ya teslim edelim, tamam o da gitsin.
On donne un Lobos mort à Angela, elle s'en va.
"Yaşlanıp ağarmış, uykulu hâlde ateşin yanında sallandığında al bu kitabı ve oku yavaşça kur hayallerini gözlerindeki yumuşak bakışın ve onların derin gölgelerinin."
" Quand tu seras vieille et grise et pleine de sommeil, Quand, ta tête inclinée près du feu, tu prendras ce livre, Et lentement, tu liras et reverras le doux regard de tes yeux d'autrefois, et de leurs ombres profondes.
- Bol şans o hâlde.
Tu peux rêver.
- Hemen hemen bitirdiniz mi o hâlde?
Avez-vous terminé?
Tamam o hâlde.
Rien?
Yerde baygın hâlde bıraktı.
Elle l'a laissée inconsciente sur le sol.
Buraya uyuşturucuya karşı savaşırken fiziksel ve ruhsal olarak kötü bir hâlde geldi.
Elle est venue vers nous, elle décrochait de la drogue, en très mauvaise condition physique et perdue spirituellement.
Bunu fena hâlde yanlış insanlardan duymuşsunuz.
Et vous avez été informé par les mauvaises personnes.
O hâlde niye hâlâ mevcut olduklarını düşünüyorsun?
Alors pourquoi imaginez-vous qu'ils existent?
Bu bir özür teşkil ediyorsa o hâlde sanırım bunu kabul edebilirim.
alors je suppose que j'accepte.
Hoşunuza gitsin gitmesin, A.P. geri geldi, ve hiç olmadığı kadar büyümüş hâlde.
Que vous soyez d'accords ou pas, P.C. est de retour, plus énorme que jamais.
- O hâlde, seni veri tabanında aratalım bakalım.
Donc je devrais vous retrouver dans la base de données.
- O hâlde neden geri döndüm?
Alors pourquoi je suis revenu?
Valenin yanına çekersin arabanı, insanlar "araban güzelmiş" der ama içinin ne hâlde olduğunu görmezler.
Tu arrêtes chez le voiturier et les gens sont du genre "jolie voiture", mais ils ne peuvent pas voir tout le travail à l'intérieur.
O hâlde oğlunuz yalancı.
Votre fils est un menteur.
İnsanlar zaten dişleri çekildiği için yeterince kötü hâlde.
Les gens sont assez malheureux de se faire arracher les dents.
Gidiyorsun o hâlde.
Donc tu pars.
Kim olduğunzu unutmam artık an meselesi. Reno'ya gitmemdeki asıl sebep de sizin beni o hâlde görmenizi istememem.
J'aurai bientôt oublié qui vous êtes, et la véritable raison de mon départ, c'est que je me refuse de vous laisser voir cela.
Yazar, çalışır hâlde mürekkep dolu hâlde tutmak yani.
Les garder en bon état, plein d'encre.
Senin özel bir tarafın olduğunu istediğin hâlde aklına koyduğun her şeyi başarabileceğini düşünüyorum.
Je pense qu'il y a quelque chose de spécial en toi, et je pense juste que tu peux accomplir tout ce que tu veux.
Yapmasi gerektigi hâlde diger Sentetiklerle veri paylasmiyor.
Elle ne partage pas d'infos avec les Synths comme elle le devrait. Demande à Mattie.
- O hâlde niye yaptın?
Pourquoi l'avez-vous fait?
- O hâlde düş peşime Beau.
Appelle-moi Beau. Viens alors, Beau.