Inanamıyorum tradutor Francês
23,907 parallel translation
Daha önce Tokyo'ya gitmediğinize inanamıyorum.
Je ne peux pas croire que vous ne soyez jamais allés à Tokyo.
Buna inanamıyorum.
Je ne peux pas le croire!
Hâla inanamıyorum.
Je ne peux toujours pas y croire.
Olanlara inanamıyorum.
Je n'en reviens pas que ça arrive.
Bunu sana açıkladığıma inanamıyorum, bunu çözebilmek için avukatlarımız var!
C'est fou que je doive vous l'expliquer. On vous paye pour trouver une solution.
- Sana inanamıyorum.
- Toi, alors!
Bazen sana inanamıyorum.
Tu n'es pas croyable, parfois.
Şu anda sana inanamıyorum.
T'es pas croyable.
- Sana inanamıyorum.
T'es pas croyable.
- Buna kandığıma inanamıyorum.
- Tu m'as bien eue.
Seni merak ettim. Seni merak ettiğime inanamıyorum.
Quel imbécile!
Buna inanamıyorum.
Je n'arrive pas à y croire.
Marka tanıtımı hazırladığıma inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire que je dirige une marque.
- Jade'in avansını böyle yiyip bir de tweetlediğine inanamıyorum.
- Je ne peux pas croire que Jade ait claqué son avance entière comme ça et l'ait tweeté en direct.
Örnek bir bölüm için herkesin bu kadar heyecanlandığına inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire que tout le monde soit aussi enthousiaste à propos d'un échantillon de chapitre.
Bunu söylediğime inanamıyorum ama gerçekten Gibbler tatmini yaşadım.
J'ai du mal à croire que je vais dire ça, mais je suis Gibbler-satisfait.
Bazen... Bu duruma hâlâ inanamıyorum.
Parfois, tout ça me semble irréel.
Tanrım! Bu pisliği yapmak için beni ikna ettiğine inanamıyorum.
Dire que tu m'as entraîné là-dedans.
Natalie, bir sabah uyanıp da "Gus'sız hayat ne güzel olur" diyebildiğine inanamıyorum.
Tu sais, Natalie, je n'arrive pas à croire qu'un matin, tu te sois réveillée en pensant : "Je serais bien mieux sans Gus", mais tu as de la chance.
Bunun olduğuna inanamıyorum.
Je n'en reviens pas.
Sonunda başardığıma inanamıyorum.
Je n'en revenais pas d'avoir enfin réussi.
- Gerçek bir işin olduğuna inanamıyorum.
- Dire que tu travailles pour vrai!
Amy'nin Jessie Harkness ile konuştuğuna inanamıyorum.
Je n'en reviens pas qu'Amy parle à Jessie Harkness.
Her gün bana kendi kahvaltımı hazırlattığına inanamıyorum.
Je n'en reviens pas d'être obligé de faire mon propre déjeuner.
- Gwendolyn'ın bunu yaptığına inanamıyorum.
Incroyable, la bassesse de Gwendolyn.
- Hala kazandığına inanamıyorum! - Biliyorum!
- Incroyable, cette victoire.
Bu şeyin hala benden çıktığına inanamıyorum.
Dur de croire que j'ai sorti cette chose de mon vagin.
Olanlara hâlâ inanamıyorum.
J'en reviens pas de ce qui est arrivé.
Emily'nin seni yalnız bıraktığına inanamıyorum.
Je peux pas croire qu'Emily t'ait laissé seule.
Bunu söylediğime inanamıyorum ama eğer odanı geri almak konusunda çok ısrarcıysan o hobit deliğinde kalırım.
J'arrive pas à croire que je vais dire ça, mais si tu veux ta chambre à ce point, je retourne dans la grotte de Hobbit.
Bunu duyduğuma inanamıyorum.
J'ai du mal à croire ce que je t'entends.
Bunu söylediğime inanamıyorum. Ama bu çocuklar gerçekten kalbime sızmış.
J'en reviens pas de dire ça, mais ces enfants se sont frayés un chemin dans mon cœur.
Vegas'tan buraya bebek bakmaya geldiğine inanamıyorum.
Tu es revenu de Las Vegas juste pour faire du babysitting!
Bebeğimin resmi olarak ergen olduğuna inanamıyorum.
J'en reviens pas que mon bébé soit officiellement une ado.
Yarın Fernando ile tekrar evleneceğime inanamıyorum.
J'arrive pas à croire que je me remarie avec Fernando demain.
Evet, ben de inanamıyorum.
Moi non plus!
Bunu söylediğime inanamıyorum ama burada yaşamak hoşuma gidiyor. Büyük bir aile olmak çok eğlenceli.
J'en reviens pas de dire ça, mais j'adore vivre ici et faire partie d'une grande famille.
Kulaklarıma inanamıyorum
Je suis consternée.
Size inanamıyorum. Burada tutsak edilmem normalmiş gibi düğün planlıyorsunuz!
Je ne peux pas vous croire, planifiant ce mariage sans sourciller alors que je suis emprisonnée!
Buna inanamıyorum!
J'y crois pas!
Onun fotoğrafını çektiğime inanamıyorum. Bir et yığınından ibaretti.
J'arrive pas à croire que c'est son corps que j'ai pris en photo.
- Bunun işe yaradığına inanamıyorum.
J'arrive pas à croire que ça ait marché.
Özür dilerim, buraya geldiğine hâlâ inanamıyorum.
Je n'en reviens simplement pas de te voir ici.
İnanamıyorum.
J'en reviens pas.
Geri gelmediğine inanamıyorum.
J'arrive pas à croire qu'elle soit pas rentrée.
- İnanamıyorum.
- Incroyable.
- İnanamıyorum.
J'y crois pas.
İnanamıyorum, ilk futbol antremanıma geç kalacağım.
Dire que j'arriverai en retard à mon premier entraînement!
Vay. İnanamıyorum.
J'en reviens pas!
İnanamıyorum
Alors c'est vrai.
Gözlerime inanamıyorum.
Je n'en crois pas mes yeux!