Intense tradutor Francês
1,958 parallel translation
- Şiddetli nezle.
Un froid intense.
Tamam, çocukken kontrolsüz bir... ışın kılıcı savaşının sonuçları kötü olmuştu.
Il y a eu... Une intense bataille au sabre laser a mal tournée quand j'étais petit.
Çok hassas bir dönemden geçiyordum.
Je traversais une période très intense.
Sanra'nın annesiyle ne konuşuyordunuz öyle hararetli hararetli?
- Et de quoi tu parlais avec la mère de Sandra? ça avait l'air très intense.
Ateşli ve hafif bir şey. Mozart gibi, Figaro gibi...
Quelque chose de léger et d'intense, comme Mozart le ferait, comme dans Figaro.
Hayatımın en duygu yüklü günüydü.
Ça a été spirituellement intense.
Tüm enerjiyi toplamasına bayılıyorum. "İşte son kararımdır."
J'adore sa façon de devenir très intense à la fin d'une phrase!
Evet, nefes almayı o kadar çok istiyorlar ki.
Oui, leur soif d'air est intense à ce point.
Onu çok zorladığımızı düşünüyorlar.
Ils pensent que l'entraînement est trop intense.
Ama şu an oldukça hareketli bir çılgınlıkla karşı karşıyayız.
Mais nous faisons face à une couverture médiatique assez intense, en ce moment.
Yazın sonunda evleneceğim, her şey hazır ama bazen, yoğun bir panik hissettiğim anlar oluyor ve bilmiyorum ama iptal etmek istiyorum.
Je suis sur le point de me marier, à la fin de l'été. Des fois, j'ai ces moments de panique intense et j'ai envie de tout arrêter.
O zamanlar heavy metal diye bilinen şeyi alıp punk rock ile harmanladı ve bugün heavy metal olarak bilinen müziği yarattı
Ils ont pris ce qu'était le heavy metal, ils ont rajouté des touches de punk et ont créé cette musique frénétique, intense et puissante qui est devenue le heavy metal qu'on connaît aujourd'hui.
Etkileyici bir şey.
C'est une chose intense.
Yoğun bir duygu seli şeklinde hissettim.
C'était la sensation intense d'être en vie qui m'a guidée.
Sorunlar ciddiyse duygusal boşalım da güçlü olur.
La catharsis ren sera que plus intense.
Doğru zaman değil ve Jim işyerinde çok büyük baskı altında. Çok yoğun gerçekten de.
Jim a beaucoup de pression à son travail, c'est très intense.
Güzeldir, kabul ediyorum ama orada yapıIan iş gerçekten ağır.
Certes, c'est beau mais c'est très intense.
Çok güçlü ve heyecan verici.
Un sentiment très fort et très intense.
Benimle ilgileniyor gibiydi ve çok da duyarlıydı.
Je lui plaisais vraiment. C'était trés intense...
- Yoğun? İlk bakışta.
- Intense... dans un premier temps.
Ama çok etkileyiciydi.
Mais c'était plutôt intense.
Adranelinlerinin hat safhaya ulaştıkları bir nokta vardır, Artık arkalarına bir jet bile indirseniz farkına bile varmazlar.
Arrive un point où l'adrénaline est si intense... qu'un jet pourrait atterrir derrière eux sans qu'ils s'en aperçoivent.
Böyle bir yoğun uyanışı, hayal bile edemiyorum.
Je n'aurais pas imaginé que le réveil puisse être si intense.
Hem sana karşı çok yoğun bir şeyler hissediyorum.
Ou alors... Parce que ce que je ressens avec toi est vraiment intense.
Çok gergin bir adamsın Frank.
Vous êtes quelqu'un d'intense, Frank.
Bu kez çok daha şiddetli olacak.
Cette fois, ce sera plus intense.
O kadar sehvetliydik ki ikimiz de yorgun düsmüsüz.
Oh! C'était intense, on était au septième ciel.
Çok zor oldu.
C'était intense.
Dün gece onunla ilgili garip bir halüsinasyon gördüm. hayvan maskeli adamlar onu öldürüyordu.
Hier soir, j'ai eu une vision incroyablement intense où elle se faisait assassiner par trois types portant des masques d'animaux.
His gittikçe derinleşiyor.
Et ça devient de plus en plus intense.
Beğenilebilirlik seviyesinin etkisi kolayca aklımı çelemeyecek ya da etkileyemeyecek.
Je serai pas facilement influencé ou impressionné par les effets d'une intense adorabilité.
Modern zamanlarda, her zaman var, olsun Pollock ya da Van Gogh, sanatçı bir kişi olduğu fikri hayat fatura ayak değil o kadar yoğun ki.
A l'époque moderne, il y a toujours, qu'il s'agisse de Pollock ou de Van Gogh, l'idée que l'artiste est une personne dont la vie est si intense qu'il ne la supporte plus.
Bütün bunlar klinik bir sorun haline bile dönüşebilir. Aynalara karşı hissedilen yoğun korkuya spektrofobi denir.
Il y a même un diagnostic clinique... pour une peur intense des miroirs nommée l'eisophobie.
Jeffers aracın üstünde. Ateş altındayız, yoğun ateş.
Jeffers est au-dessus, et on est sous un feu intense.
Yoğun ateş altındayız.
Dieu! On est sous un feu intense!
Yoğun ateş altındayız.
D'accord, on est sous un feu intense.
Gönüllü olanlarımız var mı? Kimsenin eskiden nasıl biri olduğunu bilmediği yeni bir şehir.
Plus la lune de miel est intense plus le désespoir engendré à sa fin brûle fort!
Halüsinasyon görüyordun, Yüksek endişe, paranoya hissi.
Vous avez des hallucinations, une grande anxiété, une paranoïa intense.
Saat 10'da vizit var.
Tu ne penses pas la Pédiatrie intense?
Duydum ki Sloan, Los Angeles'taki hastaneden taburcu olmuş.
Ne t'arrête pas aux rollers. Il n'y a pas plus intense que la pédiatrie. Visites dans dix minutes.
Siz ne olduğunu anlayıp ambulans çağırdığınızda onu hastaneye yetiştirene kadar hayatta kalma şansı sıfıra yakın.
Son corps sera sous un choc si intense qu'avant que vous réalisiez ce qui se passe et appellez l'ambulance, les chances qu'il arrive à l'hôpital en vie seront nulles.
Tam da baskı daha fazla artamaz derken ve büyük açılışı sadece üç hafta uzaktayken felaketler onu buldu.
Et juste au moment où il semblait que la pression ne pouvait être plus intense, avec le vernissage dans moins de trois semaines un désastre arriva.
Dinle, az önce bir şey oldu. Çok inanılmaz çok güçlü bir şey.
Non, il vient de m'arriver une chose intense et incroyable!
Ama başımızdan geçen şeyden sonra, evliliği, aramızdakilerin bitiş şekli... Bu çok şiddetliyi.
Mais après ce qu'on a traversé, nos mariages, la façon dont ça s'est fini, c'était... très intense.
Hızlı ve çok fazla kan kaybetmiş.
La perte de sang a dû être intense et immédiate.
Bakın, Melissa çok eskide kaldı ve her ne kadar ciddi bir ilişki olmuşsa da, bitti.
{ \ pos ( 192,230 ) } Melissa c'est de l'histoire ancienne, { \ pos ( 192,230 ) } Même si c'était intense, c'est fini.
Denemelisin. Tadı çok... Derin oldukça yoğun gelecek.
Son goût sera plus prononcé, plus intense.
Bayağı ateşliydi o.
Plutôt intense.
- Çarpıcıydı.
- C'était intense.
Zorlu, değil mi? Evet.
Intense, hein?
Alev gibiydi, her bir zerremi ısıtan.
C'était si intense, ça brûlait.