English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ I ] / Işkence

Işkence tradutor Francês

6,262 parallel translation
Ona işkence ettim. Asıl soru, Chien Na Wei'nin plânlarını öğrendin m?
La question est, as-tu appris quelque chose sur les plans de Chien Na Wei?
Bombanın nerede olduğunu öğrenmek için bu adama işkence etmemi mi istiyorsun?
Tu veux que je torture ce mec pour découvrir où se trouve la bombe?
- O adama işkence ettin.
Tu as torturé ce gars.
Ama ben kişisel trajedilerimi beni kızdıran herkese işkence etmek için bahane olarak kullanmıyorum.
Mais c'est pas pour autant que j'utilise mes souffrances personnelles comme excuse pour torturer ceux qui m'énervent.
Daha önce öldürmüşsün, ama işkence farklıdır.
Tu as tué mais la torture est différente.
Cheng işkence yapacak cesaretimin olmadığını söyledi.
Cheng a dit que je n'ai pas l'estomac pour la torture.
O telefonu vermesi için Marcos'a işkence yaptım.
J'ai torturé Marcos pour avoir ce téléphone.
Bana aylar boyu işkence ettiler.
Ils m'ont torturé pendant des mois avant que je ne m'échappe. Isaac, je suis vraiment désolé.
Ona Saint Sebastien tablosunun bir örneğini gösterdim. Vücudu diriydi ama kafasına işkence ediliyordu.
Je lui ai montré une représentation de saint Sébastien où son corps est au repos, mais son visage est au supplice.
Poz veriyordu. Elleri arkasında, kafası acı ve işkence içindeydi.
Il pose les mains derrière le dos, le visage souffrant le martyre.
Yani işkence izleri vardı?
Donc il y avait des traces de torture.
Kendine işkence etme.
Un accident de montagne? Oh, ne vous torturez pas!
İtiraf edesin diye İmparatorluk Hapishanesi'nde sana işkence yapacaklar.
Ils te jetteront dans la prison impériale et te tortureront jusqu'à ce que tu te confesses.
Bağlanmış ve işkence görmüş gibi.
Comme s'il avait été attaché et torturé.
Kendilerine işkence ediyorlar.
Ils se torturent.
Taliban tarafından işkence gördüm.
C'est bon. J'ai été torturé par les Talibans
Ovv Taliban kampındaydım bana işkence yaptılar.
"Oh, j'ai été dans un camp de prisonniers. J'ai été torturé par les Talibans."
Taliban tarafından işkence gördüm ve bundan daha iyiydi...
- C'est bon. J'ai été torturé par les Talibans et c'était mieux que ça.
Eğer kız arkadaşım olsaydın gelip babanla tanışırdım ki bu beni bir deliğe hapsedip işkence eden baban olsa bile.
Si tu l'étais, je viendrais et rencontrerais ton papa, même si c'est ton papa qui m'a jeté dans un trou et torturé.
Demek istediğim, beni vurabilir veya işkence yapabilirsiniz ve istemezsem parolayı vermeyebilirim.
On pourrait me tirer dessus, me torturer, je ne pourrais pas donner le mot de passe, même si je le voulais.
Ama işkence gördüğün iddiası veya iltica talebi olursa o zaman kanunlar nezdinde, Hong Kong'da kalmana izin verilir.
Si nous invoquons un risque de torture ou demandons l'asile, la loi oblige à accorder un droit de séjour à Hong Kong.
O aşağılık herif bana on gün boyunca işkence etti hayatım için beni yalvarttı, beni aşağıladı ama sonra bir şekilde onunla iş yapmayı düşündüm.
Ce bâtard m'a torturé pendant dix jours, m'a fait implorer pour ma vie, m'a humilié et puis je ne sais comment il a pensé que j'allais traiter avec lui.
Hayır, sorgulamalar bilgiyi ortaya çıkarmak için tasarlanırlar. Tıpkı işkence gibi.
Les interrogatoires visent à obtenir des informations, tout comme la torture.
- oh, bu sana işkence gibi geliyor olmalı.
Ça a dû te torturer.
- İlla ki işkence etmek zorunda mısın?
Tu dois vraiment me torturer?
En küçük kardeşinize işkence yapması için onu nasıl zorladığınızı.
Comment vous l'aviez forcé à torturer votre benjamin.
Hapiste işkence edildi onlara.
Une prison où ils ont été torturés.
Nostradamus'un işkence gördüğü zaman,
Le jour ou Nostradamus a presque été écartelé,
Bana işkence ederek öğrenmek zorundasınız.
Vous allez devoir me torturer pour le savoir.
Thomas annemin işkence etmediği tek kişiydi.
Thomas était le seul que maman ne torturait pas.
Annemin işkence etmediği tek kişiydi.
Le seul que maman ne torturait pas.
Bana işkence yapmak yerine diğer adamı dövüyordu.
Et au lieu de me torturer moi, il tapait sur l'autre gars. Quoi?
Kendine işkence etmeyi sevmezsin ama insanlara yardım etmeyi seversin.
Tu n'aimes pas te torturer toi-même, mais tu aimes aider les gens.
Kocası tarafından işkence ile dolduralacak bir hayattan korkuyor.
une vie qui pourrait être remplie avec la pire forme des tortures auprès de son mari
Ona rağmen bana işkence etmeye devam ediyorsun.
Et pourtant, vous me tourmentez.
Bu, ailemi kaçıran ve şu anda yüksek ihtimalle onlara işkence eden Kuvira için çalıştığını hemen unutturur bana.
C'est sûr, ça va me faire oublier que tu as bossé pour Kuvira, qui a capturé ma famille et doit les torturer à l'heure qu'il est.
Sana saldıran ikinci adamı asmış ve işkence etmiş.
Elle a attaché les pieds et les poings et a torturé le second type qui t'a attaqué.
Ona işkence etmek çok zevkli.
C'est toujours marrant de le torturer.
Hatta neredeyse Jeremy'ye işkence etmeyi sevdiğim kadar.
Presque autant que j'aime torturer Jeremy.
Çifti izleyip hazırlandı ya da önden karşılaştı ve onlara işkence yaptı.
Examiner le couple, surveiller, ou il les a rencontrés plus tôt et les a torturés.
Nasıl bir deney, birinin işkence görür gibi bağırmasına sebep olur?
Quel genre d'expérience engage quelqu'un à faire semblant d'être torturé?
Tripp bana işkence edip arkadaşlarının isimlerini istediğinde bir çok acil görüşme ve gizemli adamların ziyaretlerine şahit oldum.
Écoute. Pendant que Tripp me torturait aux noms de tes amis, J'ai eu l'occasion de passer quelques coups de fil en urgence, et de rendre visite à certains de ses bras droits.
İşkence?
Des menaces? De la torture?
İşkence bir sanattır.
La torture est une forme d'art.
"İşkence" kelimesi çok zayıf kalacak.
"Torture" est un bien trop joli mot.
Daha iyiydi. İşkence yalnız adamların oyunu, öyle mi?
La torture, c'est le jeu d'un homme seul.
- Bu işkence gibi.
C'est de la torture.
İşkence mi?
Torture? Non.
Hayır. - Sen işkence yapamazsın.
Tu n'as pas le courage.
İşkence etme bize.
Ne nous torturez pas.
İşkence mi Emily? Gerçekten mi?
La torture Emily, vraiment?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]