Işıklar tradutor Francês
3,438 parallel translation
Işıklar açıkken seks yapmak mı?
Coucher avec les lumières allumées?
Işıklar yansa daha iyi hissetmez miydin?
Pour que les lumières se rallument.
Işıkları kapat.
- C'est bon, éteins.
Işıkları söndürün.
Éteignez les lampes. Passez au radar.
Işıklar açıkmış gibi burada hareket edebilirim.
Je peux bouger comme si les lumières étaient allumées.
Biliyorum oradasın. Işıklar yanıyor.
rappelle-moi j'ai vu la lumière... t'es là
Işıkları kapatmayı unutma.
N'oublie pas d'éteindre les lumières.
Işıklarını açık bıraktın.
- Tes phares sont allumés.
Işıklar çok parlak, lanet olsun.
Tamisez les lumières, putain!
Işıklarımız yeteri kadar parlak değil.
Nos phares ne sont pas assez puissants.
Işıklar sönerken onları tutup gözlerinin içine baktım.
Je les ai tenus dans les bras, regardé dans les yeux. quand les lumières se sont éteintes.
- Işıklar kapansın!
- Extinction des feux!
Işıklar kapalıydı.
Les lumières ont été coupées.
Işıkları yaktılar. Bu bir kutu!
La lumière vient de s'allumer.
Işıklar yanıyor.
- ll y a de la lumière.
* Işıklar saçıyorum karanlıkta, uyarmadı deme *
♪ And l'm glowin'in the dark, I give you warnin'♪
* Işıklar saçıyorduk bıçağın ucundaki metal gibi *
♪ Glowing like the metal on the edge of a knife ♪
Işıkları ve elektronik her şeyi kapat.
Eteints les lumières, les appareils électriques.
Işıklar kararıyor.
La lumière s'obscurcit.
Işıkları hallet, Casper.
La lumière, Casper.
Işıkları açtı.
Il a allumé les lumières.
- Işıklar... -... kararıyor.
Lumières... éteintes.
Işıklar içinde "Seni seviyorum Kate" yazıyor.
Elles écrivent "Je t'aime, Kate".
Işıkları yak.
Allume les phares.
Işıkları kapatacağım.
Je vais éteindre les lumières.
Işıkları kim kapattı?
Qui a éteint les lumières?
Işıkları açın!
Rallumez-les lumières!
Mekan muhteşem görünüyor değil mi? Işıklar ve Su?
La maison est splendide avec ces lumières et l'eau.
Işıkları kapat, lütfen.
Éteins la lumière.
Işıkları aç!
Allume la lumière!
Işıklar neden kapalı?
Pourquoi c'est éteint?
Ve burada yıldızlardan çok daha ötesini görebiliyoruz. Işıkların ötesini görebiliyoruz. Bu...
La nuit, on voit par-delà les étoiles, jusqu'à la lumière.
Işıklar ve sıcaklık ve... her şey.
Cette lumière et cette chaleur et tout.
Işıkların açık olmasını severim.
Je préfère laisser allumé aussi.
Işıkları yakmaya çalışmaya öyle dalmışım ki merdivenden düşürmek üzere olduğumu fark etmedim.
J'étais si occupée à tenter de faire marcher ces lumières que je n'ai pas vu que ça tombait de l'échelle.
Işıkları ne kadar çabuk tamir ettiğine baksana.
Voyez la facilité avec laquelle vous avez réparé ces lumières.
Işıklarımız gittiği zaman, zavallı puştun tekinin beyni kızarıyor demektir.
Quand nos lumières baissent, c'est qu'un pauvre connard se fait frire le cerveau.
- Ama bilmiyorsun? . - Işıklar, ışıklar, ışıklar!
- De la lumiére, de la lumiére!
Başkan Kelly'nin özel hayatında yaptıkları kendi bileceği iş.
La vie privée du maire Kelly ne nous regarde pas.
Yaptıkları ilk iş budur.
C'est la première chose qu'ils font.
Şehirdeki büyük bir beyin takımı için çalışıyor günlerini iş alanları açmak için düşünerek ve ticaret açıklarını gidermenin yollarını arayarak geçiriyor.
Il travaille pour un gros groupe de réflexion ici en ville, il passe ses journées à penser aux créations d'emplois et aux déficits commerciaux.
Tek bildiğim birlikte çalıştıkları ve pis bir iş olduğu.
Tout ce que je sais c'est que c'est lié et malodorant depuis longtemps.
Işıklar.
Lumières.
Tabii, diğer bir deyişle yurt çapındaki bu zihinsel özürlüler için olan depolar zincirinin sahibi sağlık görevlilerinin maaşları karşılığında yaptıkları iş hastanın kağıdına bakıp, kutucuğu işaretleyip, diğer hastaya geçmek oluyor.
Bien sûr, I.E. Une fois par mois un fonctionnaire, payé par le conglomérat national de la santé qui possède cette chaine d'entrepôts pour déficients mentaux, jette un œil, fais une croix dans une case et passe au prochain patient.
Onları kaçıranların, General'in politik düşmanlarıyla iş birliği yaptıklarını düşünüyoruz.
Homme d'état d'age mûr, pilier du parti attaqué chez lui.
Milo'nun seninle iş birliği yaptığını öğrenmişlerse bu motiftir. Ama ikisinin de sağlam tanıkları var.
Eh ben, si l'un deux savait que Milo coopérait avec toi, c'est un mobile, mais ils ont tout les deux des alibis solides, donc...
Işığı bilmezsin sen, gerçekleri nasıl yüzüne çarptıklarını bilmezsin.
Tu ne sais rien à propos de la lumière Comment ils font en sorte que tu vois.. La vérité.
Mükemmel olmadıklarını düşündürtmeliyiz ki iş bitiminde kendimize yer ayırabilelim.
Nous avons besoin qu'ils pensent qu'ils sont presque parfaits pour que nous puissions réserver ça pour "l'après-travail".
Bir Ferrari'yi çalıp kayıplara karıştıklarına inanmak zor iş.
C'est dur à croire que tu peux prendre une Ferrari et sortir du radar.
O iş hallolunca da yeni mal varlıklarımızla krallığı sonsuza kadar besleyebileceğiz.
Quand ce sera fait, notre prospérité nous permettra de nourrir le royaume pour l'éternité.
Isırdıklarını biliyor muydun?
Ça mord.