English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ J ] / Jasmin

Jasmin tradutor Francês

251 parallel translation
Gardenyalar, yasemin ve kamelya.
Gardenia, jasmin d'Arabie et camélia.
- "Yasemin kullanır." demişti. - Lütfen.
"Du jasmin", disait-il.
Sonra birden hafif bir yasemin kokusu duydum.
Et soudain... une bouffée de jasmin.
Dayaktan bayılmadan önce bir yasemin kokusu geldiğini hatırladım.
Avant de m'évanouir, j'ai senti le jasmin...
Yasemin.
Le jasmin.
Başka bir kız da, adamı öpüp sonra yumrukla bayıltmıştı. Saçında yasemin kokusu varmış.
Ou embrasser et assommer... en portant toujours le même parfum de jasmin dans les cheveux?
Martinelli'nin odasında, her yanda, ışıklar sönmeden hemen önce.
Ça sentait le jasmin chez Martinelli...
Martinelli'nin odasındaki yasemin kokusu yoğundur.
Ça sent fort le jasmin dans son bureau...
Gece açan yasemin, ülkenin bu tarafında her yerde yetişir.
Le jasmin pousse partout ici, la nuit il sent fort.
Güzellik satın almak isteyen bir insanın bunu alabilecek olduğu yerin önünden Yüzbaşı John'un geçişi gözüme çarpmıştı. Gözler için siyah sürme... alnı süsleyen güzellik benekleri için kırmızı toz... küçük, şirin şişelerde parfümler ve yasemin çiçeği...
J'aperçus le capitaine John... devant la boutique de produits de beauté, le noir pour les yeux, la poudre rouge pour le front, les flacons de parfum, et le jasmin.
Yasemin kokusunun başını döndüreceği erkeklerden değil sanırım. Belle Reve'yi kaybetmiş ve onun himayesi olmadan devam etmek zorunda olduğumuza göre, belki de kanımızı onunki ile karıştırmakta fayda var.
II n'est pas de ceux que Ie jasmin transporte, mais iI nous faut un sang neuf, puisque belle Rêve n'est plus, puisque belle Rêve n'est plus là pour nous protéger.
Yaseminin tatlı güzel kokusu geliyor, ağaçlar yeşilleniyor, sen altından geçince.
Le jasmin a un parfum enivrant... les arbres sont plus verts... dès que vous paraissez...
Yasemin ve hanimeli.
Le jasmin et le chèvrefeuille.
Benim yasemin çayını sevdiğimi de söylemiş olmalı. - Yasemin çayı efendim. - Lapsang Souchong
Elle vous a sans doute dit aussi que j'ai un faible pour le thé au jasmin.
- Yasemin.
- Du jasmin.
Ya da şu yasemine?
Ou du jasmin? Et pourquoi pas ça?
- Linda, Jasmine mi sürdün?
- Tu te parfumes au jasmin?
Bana Suriye'den elma Amman'dan şeftali, Halep'ten yasemin Mısır'dan limon kuru üzüm, mersin, papatya nar, beyaz güller minik tatlılar, hindistan cevizli halka kurabiyeler, şekerler kısa pastalar, puf pastalar şeker ve tütsü kehribar, misk ve bal mumu al.
Donne-moi des pommes de Syrie, des coings ottomans, des pêches d'Amman, du jasmin d'Alep, des cornichons du Nil, des citrons d'Egypte, du cèdre, du myrte, du réséda, de la camomille, des grenades, des roses mouchetées et des gâteaux, des beignets fourrés, du nougat glacé, des confiseries, des gâteaux secs, de la pâte feuilletée, de l'encens mâle, de l'ambre, du musc et des cires alexandrines.
Sen bir köyü bile tek başına idare edersin, Jasmin.
Ah, jasmin... tu feras le bonheur de tout un village.
- Darjeeling, Jasmin veya Oolong? - Oolong.
Darjeeling, jasmin ou Oolong?
Güllü yaseminli, naneli var.
J'en ai à la rose, au jasmin ou à la menthe.
- Yaseminli.
- Au jasmin.
Mûnchgstettner Jasmin Şehir :
Nom : Mûnchgstettner Jasmin Ville :
- Bayan Jasmin.
- Mlle Jasmin.
Ben Jasmin.
Moi, c'est Jasmin.
- Jasmin.
- Jasmin.
- Rüzgârı yüzünde hissettin mi? - Jasmin!
- Tu sens le vent sur ton visage?
Buraya geç!
- Jasmin, viens voir!
Bu da benim arkadaşım Jasmin.
C'est mon amie Jasmin.
İyi akşamlar Bayan Jasmin.
Bonsoir, Jasmin.
Güle güle Bayan Jasmin.
Au revoir, Jasmin.
Benimle evlenir misin Jasmin?
Veux-tu m'épouser, Jasmin?
Postayla gelmiş. Ama dediğine göre, üstlerinde ağır bir yasemin kokusu varmış.
Mais elles sentaient le jasmin.
Yasemin yağı mı?
Le jasmin?
Titrediğini hissediyorum, elinin titremesi bana kadar geliyor... -... yasemin dallarından kayarak.
J'ai senti le tremblement adoré de ta main descendre le long des branches de jasmin.
Cholon'un dar sokaklarında... çorbayla kızarmış et... ve yasemin, toz, kömür ateşi kokuları içinde... bir Çin kasabasının kokusunda.
C'est à Cholon, dans les ruelles de Cholon, dans l'odeur de la soupe, de la viande, du jasmin, du feu de charbon de bois, dans l'odeur de la ville chinoise.
Üçüncü köşede yasemini.
Jasmin du 3e quartier.
Senin durumunda, yasemin ya da karışığı öneriyorum.
Dans votre cas, je conseillerais le jasmin ou le pot-pourri.
Çok ağır... neredeyse tatlı... eski bahçemizdeki yaseminlerin ve güllerin parfümünü hatırlatan bir koku.
C'était enivrant, presque suave, comme la senteur du jasmin et des roses dans notre vieille cour.
O sabah, yasemin kokuyordunuz.
Ce matin-là, tu sentais... le jasmin...
Yasemin demetim, bırak içime çekeyim seni.
Bouquet de jasmin, je te hume.
Nergis ve yasemin cezbedecek denizcileri her kasabadaki.
Le narcisse et le jasmin Pour attirer les matelots de village en village
Yasemin kokusu.
Jasmin.
Yasemin kokusu.
Du jasmin.
Yasemin.
Du jasmin.
Yasemin mi? N'aber?
Du jasmin?
Yasemin çayı.
Thé au jasmin...
Jasmin, çabuk buraya gel.
Jasmin, viens ici.
Bayan Jasmin!
Mme Jasmin?
Bayan Jasmin.
Mademoiseme Jasmin?
Jasmin!
Jasmin!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]