English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ J ] / Jelibon

Jelibon tradutor Francês

216 parallel translation
Beyaz Kaplan pirinç kekleri, krakerler, jelibon ve şekerler. Beyaz Kaplan bebekleri ve bibloları. Şimdi de Showa Beyaz Kaplan tugayı çıktı.
Les gâteaux, les bonbons du Tigre Blanc, les poupées du Tigre Blanc et le Nouveau Groupe du Tigre Blanc...
Patlamış mısır almaya çıkmıştım. 1 saate, jelibon almaya çıktığım zaman görüşürüz.
Je suis juste sorti acheter du pop-corn.
Patlamış mısıra jelibon düşürmüşsün.
Tu as mis des boules de gum dans mon pop-corn!
Yüzüne hiç jelibon isabet etti mi?
Tu t'es déjà pris du pop-corn, Mel?
Son zamanlarda buralardaki gidişatı da biliyorsun. Çilekli jelibon gibi görünmediğime bile şaşırdım.
Avec tout ce qui s'est passé, ça m'étonne de ne pas ressembler à une fraise Tagada.
Jelibon alsana.
Des bonbons fourrés?
Eğer bana yetişirsen sana jelibon alacağım, tamam mı?
Je t'achèterai des Dragibus si tu y arrives avant moi, d'accord?
Rüyamda büyük tatsız bir jelibon yiyordum.
J'ai rêvé que je mâchais une boule de gomme insipide.
Sana patlamış mısır ve jelibon alırım. - Söyle.
Tu adoreras, il y aura du pop-corn, des bonbons...
Git biraz jelibon al, tamam mı?
Va chercher de la gelée. Là-bas.
Tanrım, jelibon ayıcıklar gibi görüneceğim!
Je vais ressembler à un gros marshmallow!
Çocuklar için jelibon.
Tiens, de la gelée pour les enfants.
Jelibon şekerleme değildir.
Un Bounty, c'est pas une pépite.
Biraz jelibon ister misin, Dana?
Des bonbons, Dana?
Jelibon, dostum.
Les meilleurs ce sont les Chunkys Les pop-corn au caramel
Arkada jelibon ve boyama defterleri var.
Y a des albums à colorier à l'arrière.
Vay vay vay. Pit ekibine ne veriyorsun, jelibon ve şeker mi?
Tu paies tes mécanos avec des nounours en chocolat?
Onlara göre bu, kavanoza jelibon koymak gibidir.
Aussi évident que de fourrer un chou à la crème.
Jelibon
Des bonbons!
Jelibon yok...
Pas de bonbons...
- Biraz jelibon iyi olurdu. - Biraz jelibon.
De la gelée, ça serait gentil.
Bunlar da jelibon! Jelibon!
Et des vers gélifiés.
"Günaydın" de Jelibon.
Dis bonjour, Caramel.
Jelibon'un kazağını gördünüz mü?
Où sont les pyjamas de Caramel?
İnsanların jelibon bir ringde dövüştükleri bir yer biliyorum.
J'ai entendu parler d'un endroit où les humains se battent dans de la gelée.
Neden bu uçan jelibon için kendini yırtıyorsun?
Pourquoi voulez-vous protéger ce larbin volant?
Ama asıl gelecek haftaki Jelibon Olimpiyatları'nı gör.
Vivement samedi, pour les jeux olympiques Jell-O!
Jelibon Olimpiyatları mı?
Les jeux olympiques Jell-O?
Acaba şeker yememin bir sakıncası var mı? Çünkü cebimde jelibon var ve onları yemekten korkuyorum.
Je me demande si le sucre est ok, car j'ai quelques tartes dans ma poche, et je n'ai pas peur de les manger.
Ben benimkilere jelibon da koyuyorum.
J'en fais avec des MM's.
Jelibon?
Des MM's?
Annenin burnundan jelibon çıkarıldığını öğrenmek için 5 saatlik bir yolculuk.
5 h de route pour un Dragibus dans le nez.
Jelibon!
Gummi Bears!
İşte, bira ve jelibon aldım. Parti başlasın!
J'ai de la bière et des biscuits!
Dr Brightman diğer hastaların tepsilerinden jelibon çalarken yakaladı, buradan uzak durmamı istedi.
Le Dr Brightman m'a attrapé en train de voler de la gelée dans le plateau d'un autre patient, et donc elle m'a jeté dehors.
Peki ya biraz jelibon...
Ben, que diriez-vous si l'on prenait de la gelée...
Sonra diğer klasik fonksiyonlar var, lale soğanı, kibrit... lolipop, düdük, jelibon.
Plus les classiques : un tulipan, un sunjink, un gullybar...
Ona "Jelibon" derim.
Je l'appelle "Jellybean".
Jelibon ayılar?
Des nounours?
- Jelibon alır mısın?
De la gelée, bébé?
Melek gözyaşı, at sakinleştirici, jelibon bebekler misk, mutluluk hapları var.
On a des larmes d'anges, des tranquilisants pour chevaux, bonbons à la gélatine, du musc, du flocon heureux.
Burada. Jöleli şekerlemeler, şeker ezmesi, jelibon, bisküvi...
Dragibus, chamallows, oursons, cookies.
Ufacık, yine de saygın İrlandalı arkadaş jelibon emiyormuş gibi gözüken.
Le frêle mais dominant Irlandais qui a l'air d'avoir sucé des bonbons.
Demek istediğim, gidip de Quickie Mart'tan ona içi dolmuş hayvan ve bir kaç jelibon alamazsın.
Tu aurais au moins pu passer au "Quickie Mart" pour lui prendre un animal empaillé et des ours en gélatine.
Jelibon.
Des ours en gélatine.
Jelibon.
Comme c'est amusant.
veya Ryan'ın bardağının içi bayat jelibon dolu elinde balonu olan ayısına?
Il m'a bien offert un cadeau et le ballon était très brillant.
Hastanede komaya girmiş yatarken, birçok insan beni tedavi etmeye çalışırken bu jelibon kültürleri ve üzerine yaptığım çalışmalar onlara savaşmak için şans verecek.
Quand je serai dans le coma à l'hôpital soigné par des êtres inférieurs, ces cultures et les notes qui les accompagnent leur donneront une chance de vaincre la maladie.
Jelibon ekmeyeceksen tabii.
Pas si vous plantez des nounours Haribo.
Jelibon ve ben çıkıyoruz.
Après avoir pesé le pour et le contre,
- Jelibon?
- Tu en veux?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]