Juste tradutor Francês
279,395 parallel translation
- Ben sadece şasi numaralarını siliyordum.
- J'effaçais juste les numéros.
Sadece bir arıza yaşadım.
C'était juste un mauvais fonctionnement.
Selam. Turnuvaya yeni vardık.
Nous arrivons juste au tournoi.
Buraya sadece satranç oynamak için geldik sanmıştım.
Je pensais que nous étions juste ici pour jouer aux échecs.
Pekâlâ, casus olduğunu bilselerdi tutuklanmış olurdu, olası bir casus olarak Markman'ın izini yeni bulmuş ve yakalamış olmalılar.
Et bien, s'ils savaient qu'elle est une espionne, ils l'auraient arrêtée, donc ils devaient juste être sur les trousses de Markman comme infiltré potentiel et ils l'ont ramassé.
Tam erkeler tuvaletinin altı.
Juste en dessous des toilettes.
Kabuğu kur ve o yumurtayı soy!
Brise juste la coquille et pèle cet œuf!
Her şeyde en iyi olmak zorundasın değil mi?
Vous devez juste être le meilleur à tout, pas vous?
- Satranç oyunu için kara bir leke.
Juste un œil noir pour le jeu d'échecs.
Tek yapmamız gereken Chester'in Bluetooth kulaklığını hacklemek ve bir sesötesi ses dosyası yollamak.
Très bien. Nous avons juste à pirater les écouteurs Bluetooth de Chester et à télécharger un fichier audio infrason.
Umalım da Natalya da anlasın.
Espérons juste que Natalya aussi.
Satrançta duygu yoktur sadece matematik ve strateji.
Il n'y a pas d'émotion dans les échecs, juste des maths et de la stratégie.
Bazen sadece acı vardır.
Parfois, il a juste de la douleur.
Ve keşke elimden daha fazlası gelebilseydi diyorum.
Et j'espérais juste pouvoir faire plus.
Natalya, mesele sevdiğin insanlar olduğunda bazen sığınak yoktur bazen sadece acı vardır demişti.
J'ai entendu Natalya dire que parfois, quand ça arrive aux personnes qu'on aime, il n'y a pas de refuge. Parfois il y a juste la douleur.
Doğru olanı yaptı.
Il a fait une chose juste.
Sırf yaşadığı için.
Non. Juste pour être en vie.
- Haklı gelmiyor.
- Ce n'est pas juste.
Evet, elbette. Ben sadece...
Je voulais juste dire que c'est un traître.
Merak etmeyin, sadece birkaç şeyi kontrole geldim.
Ne vous en faites pas, je vérifie juste certaines choses.
Çoğu insanın akşam yemeği için yiyecek bulmakta zorlanması adil mi sizce?
Mais il faut nourrir tout le monde. Pas juste votre famille. Vous trouvez ça juste, que les gens doivent se battre pour manger?
İyiyim, sadece Tarih dersinin Napolyon ödevinde çok geride kaldım da. O beni biraz geriyor.
Ça va, c'est juste que... j'ai du retard pour ce devoir d'histoire sur Napoléon, et ça me stresse.
Ona gerçekleri söylemek adil olur muydu sence?
Tu penses que ça aurait été juste de lui dire la vérité?
Onlar için sitodiplosis mosellana üretmemiz için irtibata geçtiler sadece.
On a juste un contrat avec eux pour élever le Sitodiplosis mosellana.
Sadece...
- Je veut juste dire...
İşle ilgili meseleler, konuşamam seninle.
Oh, j-juste des trucs au boulot je ne peux vraiment pas en parler.
- Ben sadece aklımdakileri söyledim.
Je dis juste...
Yok canım, sadece sarımsak, beyaz sirke ve pirinç var.
Non, c'est juste- - euh, il y a de l'ail, du vinaigre blanc, du riz.
Halihazırda çok hasar aldığım için belki de yalnız kalmam gerekiyordur.
Je suis suis déjà tellement perturbée que... peut être que je suis juste- - destinée à être seule.
- Sadece ben.
Juste moi.
Bak böyle bir şeyin yapılması gerekirse sadece ben giderim belki.
Ecoute... Quand on sait le genre de choses qui arrivent... ça peut être juste moi.
- Sadece olanların farkında olduğumu söylemek istemiştim.
Juste pour dire... que je comprends ce qui se passe.
Benimle ilgili endişe etmenize gerek olmadığını söylemek istedim.
Je veux juste vous dire que vous n'avez rien à craindre.
Sadece işleri yürütmeye çalışıyordu.
Elle voulait juste que ça marche.
Araba ileride, döner dönmez.
La voiture est juste là.
Bence durumu bayağı iyi şu aralar.
C'est juste que... Tout semble lui sourire ici.
Her şey yolunda gidiyor gibi.
Je me disais juste qu'il s'en sortait si bien.
- Yok, sadece okul gazetesi için.
J'écris juste pour le journal du collège.
Harika orası, FBI sonuçta.
C'est juste incroyable.
Bana başlamam için 20 dakika ver, böylece sana da bir şey olmayacak, başın derde girmeyecek.
Donne-moi juste 20 minutes d'avance, comme ça, tu seras couverte, tu n'auras pas de problème.
- Hemen burada.
- Juste ici.
Daha yeni çıkmamış mıydı?
Il ne vient pas juste de sortir?
- Sadece konuşmak istiyorum.
- Je veux juste parler.
- Babama bir konuda yardım ediyorum.
J'aide juste mon père sur certaines choses.
Hedefinizi Belarus sınırına ulaştırın yeter şehir merkezinden 16 km uzakta.
Vous devez juste emmener notre cible à la frontière Biélorusse, à 16 km du centre ville.
Ama...
C'est juste que...
İşte bir mesele var da.
Juste un truc au boulot.
Bir dakikanı istiyoruz.
Juste une minute.
- Bir sorum var yalnızca.
Juste une question.
Şu anda sadece...
C'est juste...
- Hemen şurada.
Juste là.