Kalbin tradutor Francês
2,515 parallel translation
Kalbin, kalbin.
Ton coeur. Je parle de ton coeur.
Bu kalbin durumunu kontrol etmek için.
Il s'agit d'un contrôle sur les tensions cardiaques.
Kalbin acımasın.
Ne sois pas offensé.
Nasıl bir kalbin olduğunu biliyorum.
Je sais ce que tu as fait pour moi.
Ayrıldığın zaman, böyle olursun. Kalbin böyledir.
Voilà ce qu'on ressent après une rupture.
Kalbin mi kırıldı?
Je t'ai heurté, peut-être?
Hayatım, kalbin çok hızlı atıyor.
Chéri... Ton coeur bat très vite.
Kalbin hızlı atıyor muydu?
Ton coeur faisait ça?
Marifetin ve kalbin, ana Morganianlara karşı bir avantaj sağlayacak.
Ton ingéniosité et ton grand cœur te donneront un avantage sur les Morganiens.
Kalbin bir hayvanın acı çekmesine dayanamıyor, bu asilce ve iyi bir şey. Ama tüm bunlar gösteriyor ki bir insanın acı çekişini görmemişsin.
Tu t'émeus d'une bête qui souffre, c'est noble, mais ça prouve que tu n'as jamais vu souffrir des hommes.
Kalbin yerinin sağına. - Anladım.
On tue ces trucs à droite de là où serait le cœur.
değil mi? - Kalbin sağına doğru.
- À la droite du cœur?
Aklın, ruhun ve kalbin de.
Dans ta tète, dans ton cœur, dans ton âme.
Bu gidişle kalbin doğuma kadar dayanmayabilir.
À ce rythme, ton cœur cèdera avant que tu puisses accoucher.
Kırılabilir ama böylece bir kalbin olduğunu anlarsın.
Il se peut qu'il soit brisé, mais c'est comme ça que tu sais que tu en as un.
Kalbin güneş gibi
Là dans ton cœur.
Kalbin temiz, Adam.
Tu as du cœur.
- Kalbin de mi kazma dişli?
- Il a aussi des dents de lapin?
Bazen kalbin durur... Sonra tekrar çalışır. - Kitap oku!
Parfois ton cœur s'arrête, puis repart.
Ritim hissedilir kalbin nabzında
Le rythme qu'on sent dans son cœur
- Ve kalbin doğru yerde olsun.
Contrôle ton cœur.
Senin kalbin kırık kahveyi sonra içeriz.
On prend un café avec quelqu'un, et l'instant d'après on a le cœur brisé.
Sadece kalbin bir başkası için attığı zaman.
Sans prévenir, une nouvelle pensée a vu le jour :
Alyansını temiz bir kalbin üzerine koymalısın.
Pose ton alliance sur un cœur sincère.
Devrim niteliğindeki bu yeni işlem hastanın bacağından bir damar alarak, kalbin tıkanan koroner damarına dikmeye dayanıyordu, böylece tıkanıklık atlanarak kan etraftan dolaşıyordu.
Cette procédure révolutionnaire consiste à prélever une veine sur la jambe du patient et à lui greffer sur le coeur afin de contourner l'artère bouchée.
"Hepsi güzel ama kalbin nasıl?"
"C'est super, mais comment va ton cœur?"
"Kalbin na..." Kim böyle şeyler der ki?
"Le c...?" Ça sort d'où?
Kalbin söküldü, yere atıldı...
Tu dois avoir le cœur brisé et en mille morceaux...
Kalbin mi?
C'est ton cœur?
Ben ve Lisa olayının içinde misin bilmiyorum ama eğer biraz kalbin varsa onları bize geri getir.
Je ne sais pas si tu es dans le coup pour Ben et Lisa Mais si tu as un peu de cœur, ramène-les-nous, mon vieux. Allez.
Kalbin kırıldı ve korkakça, tembellere lâyık bir karar verdin.
Tu as été blessé et tu as choisi la solution la plus facile.
* Çünkü kalbin ödemeyecek parasını kırdığın bütün sandalyelerin *
Like how your heart won t pay me back for breaking all my chairs
Ben Finn'i kazanacağım senin kalbin kırılacak ve sonra Finn'le burada kalıp, bir aile kuracağız.
J'ai Finn, tu as le coeur brisé, lui et moi on reste là et on fonde une famille.
İyi bir kalbin var, Kareem.
Tu as un bon cœur, Kareem.
Kalbin için... harika!
Ton cœur... génial!
Kalbin atışlarıyla, birlikte, bu...
Avec les pulsations du cœur, forcément, ça...
Sonra annen, sen ve kardeşinle çıkıp geldi ve kalbin diğer yarısının uçmaya hazır bir kuşkanadı olması gerektiğini fark ettim.
C'est alors que ta mère est arrivée avec toi et ton frère, et j'ai compris que l'autre moitié du cœur devait être l'aile d'un oiseau, prêt à s'envoler.
Kısa kısa nefes alıp verişler, kalbin hıphızlı atıyor bu nefret kısmı.
Courte, votre coeur s'emballe. C'est le côté haine.
Kısa kısa nefes alıp verişler, kalbin hıphızlı atıyor bu nefret kısmı.
Le souffle court. Le cœur qui bat vite. C'est la partie haine.
Çok iyi bir kalbin olmasına rağmen o kadar dağılmışsın ki.
T'as vraiment bon coeur, mais t'es encore si paumé.
Ve orda... kalbin kırıldı.
Et que là-bas,.. ... vous avez eu le cœur brisé.
* Ama durduramazsın iki aşık kalbin ritmini *
♪ Will fade away ♪ ♪ And every time I try to fly I fall ♪
Ama öte yandan kalbin istediğinin peşinden gitmemek bana anlamsız geliyor. Özellikle de karşıdakinin bağlı olduğu kimse yoksa.
Mais d'un autre côté, je trouve idiot de ne pas chercher à obtenir ce qu'on veut, surtout quand cette chose peut être indépendante du reste.
Yapma. Kalbin kırılır.
- Ne fais pas ça, elle te brisera le coeur.
Eğer sürekli antifiriz tüketseydin, kalbin teklemeye başlardı, böbreklerin iflas ederdi.
Si l'on ingère du glycol à plusieurs reprises, le coeur commence à faiblir, les reins lâchent.
Benim kalbim ve senin kalbin, ve birlikte tüm varlıkları beraberimizde götürüyoruz.
Nous emmenons tous les êtres avec nous.
Önemli olan hızlıca atan kalbin nabzımızı hızlandırması ve dudaklarımızı titretmesidir.
L'important, c'est le cœur qui bat et la chair de poule.
Kesin olan bir şey varsa o da kalbin asla emekliye ayrılmadığıdır.
Une chose est sûre : le cœur ne prend jamais sa retraite.
Kalbin...
Ton cœur...
- Marty, kalbin.
- Marty, ton coeur.
Peki kalbin içinde olabilirler mi?
Ou dans le cœur?
kalbim 98
kalbi 31
kalbimi kırdın 25
kalbi durdu 48
kalbimi kırıyorsun 46
kalbim kırıldı 16
kalbim çarpıyor 19
kalbi 31
kalbimi kırdın 25
kalbi durdu 48
kalbimi kırıyorsun 46
kalbim kırıldı 16
kalbim çarpıyor 19