Kalkın tradutor Francês
5,540 parallel translation
- Haydi kızlar, kalkın
Debout, debout, les filles, allez.
Kalkın!
Debout!
Anne, baba, kalkın.
Maman, papa, réveillez-vous.
Davalı ve vekilleri lütfen ayağa kalkın.
Accusé et son avocat, s'il vous plaît, levez-vous.
Hadi, kalkın.
Go. Allez, debout.
Şimdi tekrar ediyorum, ayağa kalkın ve masalarınızdan uzaklaşın...
Je répète, levez-vous et tenez-vous loin de vos bureaux...
Eddie! Ayağa kalkın.
Levez-vous.
Lütfen ayağa kalkın!
S'il vous plait, levez-vous.
Ayağa kalkın!
Toi aussi.
Kalkın artık, sabah oldu, çocuklar.
- Debout c'est l'heure, les gars!
Kalkın ayağa bakalım! Bu adam!
... ce mec!
Hadi! Kalkın!
Levez-vous!
Hadi! Kalkın!
Bougez-vous!
Harold, "MIT'in Çocukları, Ayağa Kalkın" şarkısını hatırlıyor musun?
Tu te rappelles Arise, Ye Sons Of MIT? ( Chanson )
Kalkın üstümden!
Léchez-moi!
Haydi, kalkın!
Cassez-vous! Allez, debout!
"Onlar kalkınmanın basamak taşlarıdırlar."
"Ils sont la clé de notre succès."
Kalkın.
Debout.
Ayağa kalkın lütfen.
Levez-vous, je vous prie.
- Dr. Cornel, ayağa kalkın lütfen.
Docteur Cornel, levez-vous, s'il vous plaît. - Quoi?
- Sabahın 5'inde kalkıp ütü yapmış.
Il s'est levé à 5 h pour repasser.
- Ya da bize, seni vuran kişiyi tarif edersin ve seni tekrardan öldürmeye kalkışmayacağını bilerek huzur içinde yatarsın.
Ou peut-être que vous pouvez décrire la personne qui vous a tiré dessus comme ça vous seriez sûr qu'ils ne reviendront pas finir le boulot.
Daha az çömelip kalk ve daha çok pazunu sık. Biraz eğri büğrü görünmeye başlamışsın kardeşim.
Fais des squats, plus de biceps, t'es un peu maigre Frérot.
Açıklayacaksın da. Kalk ayağa.
Et tu le feras.
Kalkıp ilaçlarını alma vakti Tom.
Il est temps de se lever et de prendre tes pilules.
Ama onu durdurmaya da kalkışmadın?
Mais tu l'as stoppé?
- İşte bu, dostum. Kalk ayağa, dostum. - Hazır mısın?
- Tu es prêt?
Zoya'nın kalkıp gittiğine inanamıyorum.
Je peux pas croire que Zoya soit partie.
İşin orospuluğu bir yana. Grant hala başkanken onun partisinden hiç kimse onun bilgisi dışında yasa dışı yoldan böyle birşeye kalkışamaz.
En laissant la salope de côté, Grant est toujours un président de votre parti qui aux yeux du monde n'a rien fait d'illégal.
Sen kalk o kadar tarama yap asansör yaptır, yerin dibine indir bizi ama daha sokağın önünde ne var ne yok bakma bile.
Avec tous les scans et les baguettes et cet ascenseur que vous avez fait qui descend au milieu de la terre, et vous n'avez même pas pris la peine de nettoyer la rue autour de votre bâtiment?
- Havalısın ama hâlâ işe gitmen lazım. Geç kalıyorsun. Hadi kalk bakalım.
T'es cool mais tu dois aller travailler, t'es déjà en retard alors vas les affronter.
Watson bütün gece çalışmaya kalkışmısın.
Watson, vous avez essayé de travailler toute la nuit.
Galiba şu adam büyükbabasının mezarı üstünde amuda kalkıyor.
Ce mec fait un support de barillet sur la tombe de son grand-père.
Ama hiç bizden birini öldürmeye kalkışmamışsın.
Mais vous n'avez jamais essayé de tuer l'un des nôtres avant.
Birazdan kalkışa geçeceğiz o yüzden telefonunu kapat ve karını ya da kız arkadaşını arayıp onu sevdiğini söyle.
Donc, on va bientôt décoller, donc vous devriez prendre votre téléphone et appeler votre femme ou petite-amie et lui dire que vous l'aimer.
Kabin ekibi, kalkış için lütfen yerlerinizi alın. Hayır.
Équipage, veuillez prendre vos places pour le décollage.
Kalkıp da evin yanıp yanmadığını kontrol bile etmemişsiniz.
Vous n'êtes pas allé vérifier que la maison n'était pas en train de brûler?
Hemen kalkıp dışarı çıkmalısın.
Tu dois te dépêcher et sortir.
Kızın seni en güzel halinde görmeli. Ayağa kalkıp iyileştiğini bilmesini istiyorsan.
Nous avons besoin que votre fille vous voit à votre meilleur avantage, si elle apprend que vous êtes de nouveau sur pied et que vous allez bien.
Uçuş 5-2-2... Kalkış yaptığı gayet açıktı ama Dulles'ten 27 dakika sonra kalkmış.
il était paré au décollage mais n'a pas quitté Dulles avant 27 autres minutes.
Los Angeles'a gitmek üzere olan bir kargo uçağının kalkıştan hemen 90 saniye sonra Washington içinde patladığı belirtiliyor.
Un avion cargo en chemin pour Los Angeles. des sources ont dit qu'il a explosé juste 90 secondes après le décollage ici à Washington.
Scotty'nin orada kaldığını veya siz gittikten sonra başka yere gitmeye kalkıştığını mı düşünüyorsunuz?
Pensez-vous que Scotty y est resté, ou il se serait aventuré ailleurs après votre départ?
Hayatını etkileyecek bir şeye kalkışma.
Ne fais rien qui te mette en danger.
Şimdilik babamı öldürmeye kalkıştığın gerçeğini unutacağız.
Pour l'instant, on va oublier que t'as essayé de tuer mon père.
Tek kelime etmeden nasıl böyle bir şeye kalkışırsın?
J'avais une dette envers le journaliste. Comment pouvez-vous faire ça sans même en discuter avec moi?
Hadi kalk, senin arkadaşın geliyor sonuçta.
Allez, c'est ton ami qui vient vivre ici.
Sakın onu aramaya kalkışma.
Ne t'avise pas de la chercher.
- Sakın farklı davranmaya kalkışma.
Désolé. N'essaie même pas de me traiter différemment.
Kalkış istasyonu bilgisayarı babanın yerini söyleyebilir.
L'ordinateur du poste de lancement nous indiquera où se trouve papa.
Ayağa kalkın efendim.
Debout, messire.
Bütün gün içtiğin ve işin olmadığı için hırsızlığa kalkışırsın ama koşamadığın için çalmayı beceremezsin.
Tu passes tes journées soûl, tu voles puisque tu n'as pas d'emploi. Mais c'est dur de voler quand on ne peut plus courir.